Her şey, KATI MARGARİN YAĞLARI’nın; SANA’nın, TAMA’nın piyasaya çıkışı ile bozulmaya başladı.
Yaşım 64.
50-60 yıl kadar gerilere gidelim.
Kapıların kilitlenmediği, hırsızlık, mahalle içi taciz, küslük dargınlık nedir bilmediğimiz, konu komşunun bahar ve yaz gecelerini sokaklarda sırasıyla çay demleyip topluca içtikleri, çiğdem çekirdeklerin gece geç saatlere kadar çitletildiği, çocukların sokaklarda saklambaç oynadığı yıllar…
Komşu kızlarını yazlık sinemalara abim önde ben arkada tek sıra hâlinde asker usulü götürüp getirdiğimiz, sivrisinek vızıltıları eşliğinde, alttan birbirine çakılmış ayaklarıyla sıra sıra dizilmiş tahta sandalyelerde sıranın bir ucunda abim bir ucuda ben, ortada kızlar, oturup film seyrettiğimiz, sonra da teker teker mahalle kızlarını evlerine teslim ettiğimiz günler…
Ekmeklerimize VİTA yağı sürüp yediğimiz, henüz SANA, TAMA, Tuzlu Margarin SANELLA ile tanışmadığımız yıllar.
Domatesin hormonsuz olduğu, biberin, patlıcanın yalnız yazın bulunduğu, kışın yazdan hazırlanmış, organik domates, biber ürünü mis gibi salçaların ekmeklere sürülerek, yemeklere katılarak tüketildiği; güllerin hepsinin mis gibi koktuğu; sokaklarda dut ağaçlarının, fıstık ağaçlarının bulunduğu; evlerin her birinin önünde teneke kutular içinde, balkonlarda, saksılarda envai çeşit yazlık-kışlık çiçeğin olduğu; dolmuş şoförlerinin çapkın ve cakalı, belediye otobüslerinin biletçili, troleybüslerin boynuzlu olduğu, 1940’ta İzmir Belediyesi için İtalya’da özel olarak üretilmiş olan bu “boynuzlu götürgeçler”in ikide bir boynuzlarının havai tellerden çıkıverdiği, şoförün inerek uçlardaki makaraları o tellere oturtmaya çalıştığı, o troleybüslerin şoför koltuğunun sağ üst tarafında “Şoförle Konuşmak Memnudur” yazılı zamanlar…
Bütün ilişkilerin doğal, hormonsuz olduğu, senet-çek nedir bilmediğimiz, sözün senet olduğu, Yeşildere’deki Şafak Kundura Fabrikasının -proleter babamın çalıştığı en acımasız patronların yönettiği emek hırsızı fabrika- yanındaki -İzmir’in ilk beyaz eşya satıcılarından olduğunu tahmin ettiğim- Fehmi Abi’nin bizim eve senetsiz-sepetsiz buzdolabı gönderdiği, annem “Biz bunu ödeyemeyiz, geri götürün.” diye tutturdukça “Yengem biz senden şimdi para pul mu istiyoruz, al sen bunu, güle güle kullan, Lütfü abinin ne zaman parası olursa o zaman ödersiniz.” diye güç bela annemin direnişini bastırıp ilk kez buzdolabı sahibi olmamızı sağladığı güven, dayanışma yılları…
Her şey, KATI MARGARİN YAĞLARI’nın SANA’nın, TAMA’nın piyasaya çıkışı ile bozulmaya başladı. Ardından zeytinyağının tu kaka edildiği, “Zeytinyağlı yiyemem aman!” türkülerinin kulaklarımıza, dillerimize gelip taht kurduğu günler de geldi, sıvı çiçek yağlarıyla tanıştık. SANA yağına tuz ekip yemek, biz çocuklarda -bugünkü fast-food âşığı çocuklardaki haz duygusu gibi- bir hazza dönüştü kısa zamanda. Hatta, tuz ekip yemek için tuz aramayalım diye SANA’nın tuzlusu SANELLA da çıktı. Reklamı da tam biz çocuklara göreydi: “Tuzlu margarin SANELLA, SANELLA ekmek hazır yemek!”
Kalp damar hastalıkları o gün bugündür sinsi bir biçimde dipten-derinden geldi, ulusal hastalığımız oldu. Ben çocukluğunu SANA yağı ile yaşamış ilk kuşaklardandım, şu anda kalp, damar, şeker, tansiyon, ne isterseniz var bedenimde, bayılırdım SANA yağına, misafirliğe bile gittiğimizde “Çocuk açtır, bir şeyler yesin.” dediklerinde hemen SANA yağı, yani “KATI NEBATİ” MARGARİN isterdim. O yıllarda yakın oturduğumuz dayımlara sık gider gelirdik, sofradan bile kalkmış olsam dayımlara her gittiğimde kapıdan girer girmez yengeme “SANA yağlı ekmek istiyorum beeen!” diye bağırırdım…
Hey gidi yıllar!..
Yıllardır hanımın yaptığı börek-çörekler dışında “NEBATİ” MARGARİN yağı yemiyorum.
en azından ekmeğin üstüne sürerek “NEBATİ” margarin yemeyeli yıllar oldu.
“NEBATİ” margarinlerin sağlığımız için ne kadar zararlı olduğunu çok iyi biliyorum.
Bu yüzden de tanıdığım herkesi “NEBATİ” margarinlerden uzak durması gerektiği konusunda uyarıyorum.
Çünkü sağlıkta büyük tuzak, benim kuşağım “NEBATİ” margarin yemeye başladığı zamanlarda hayata geçirilmeye başladı. Hâlâ da sürüyor.
O nedenle yağın özellikle “NEBATİ” olanları karşısında dikkatli olun.
Onun lezzetli çekiciliğine, albenili ambalajına, ışıltılı görünüşüne kanmayın.
NEBATİ yağlar içinde sadece zeytinyağından, ölçüyü şaşırmamak koşuluyla hayvansal yağlardan ve tereyağından şaşmayın. Benden söylemesi!..
(Not: Bu yazıda geçen sözcük ve tırnak içine alınmış kavramların gerçek ve tüzel kişilerle bir ilgisi yoktur. Benzerlikler varsa tamamen tesadüfidir.)