Suat GERÇEK
(03-08-1918 tarihinden bir yazı.)
Tanrı ile anlaşmam!…
Alsancak’ta Bornova sokağı ünlüdür.
O tarafa her yolum düştüğünde Rauf’un yanına uğrar, politik konularda iki laf ederiz.
Yaklaşık iki yıl önce yine böyle sohbet sonrası iki bira içmek düşüncesiyle çıktım dükkanından.
Hemen bitişiğinde bir kilise olduğunu fark ettim.
Açık pencereden içeri görünüyordu. Demir korunaklara kendi kutsal kitaplarını dizmişler.
Çocukluğumdan bu yana Tanrı’nın evini merak etmişimdir.
İlkokula giderken bir kez mahalle camimizin penceresinden içeriye gizlice baktığım olmuştu!
Ne yalan söyleyeyim hayal kırıklığına uğramıştım.
Yerlere göklere sığmayan Tanrı, benim gördüğüm gibi bir yerde yaşıyorsa, hayallerinizi yıkıyor olsam da gerçeği söylemeliyim! Siz hurileri unutun!..
Kilise penceresine gözüm takılınca bir beyefendinin bana bakarak gülümsediğini farkettim.”Kilise sizin mi?!” diyecek değildim.
İçeri girdim açık kapısından ve tanıştık, adı Kent’miş. Ona ilk kez bir mabete girdiğimi söyledim.
Doğrusu, her ne kadar sıcak davranmaya çalışsa da tedirginliği fark ediliyordu. Bu tedirginliği normal karşılanmalıydı Bayraklı kilisesi rahibi bıçaklanalı en fazla on yıl olmuştur.
Kent’e Alevi olduğumu söylediğimde rahatladığını anladım ”Eveet sizler hani böyle dönüyorsunuz” deyince, şaşırdım.
”Pazar günü 12 de istersen gelebilirsin, burada ilahiler söylüyoruz” dedi.
Ayrıldım oradan.
Birkaç gün sonra kilisenin baş rahibi olan Craig Brunson’un birçok suçlamayla içeri alındığını öğrendim. Anladığınız gibi bu kilise ünlü ”Diriliş” kilisesiydi.
Az düşününce aklıma geldi ve başımı yukarıya kaldırıp sitem ettim!
”Senin işin benimle, bırak masumların yakasını. Tamam söz veriyorum bir daha evine girmeyeceğim! Bir kez evine girdim diye bizi ABD ile savaşa sokman gerekmiyor!”
Dün gece, rüyamda af çıktığını ve Brunson’un davasının düştüğünü gördüm.
Bu rüya Tanrı ile benim aramda bir anlaşma işareti olabilir, bekleyip göreceğiz!…
Oysa orası işkence merkeziydi
Rauf CANKURTARAN
Suat başlattı ben devam edeyim. Bizim Bornova sokağındaki dükkanın yanındaki rahip Brunson’ un çakma kilisesinde nöbet tutan güvenlik şube polisleriyle ahpap olduk sohbet ediyoruz her gün. Beni seviyorlar sayıyorlar. Onların da bi çoğu benim siyasi kimliğimden habersiz.
Laf lafı açıyor konu İzmir emniyet müdürlüğü binasına geliyor biri yıkılıyor o bina deyince ben de orda 32 gün kaldım diyorum. Hayırdır abi diyorlar niye nasıl diye soruyorlar. Ben de “12 Eylül” diyorum. “Aaaa” diyorlar. Ummuyorlardı. Orada, o binada, siyasi şubede, birkaç gün koğuş gibi odada balık istifi, çoğunlukla bir metrekareden az büyük hücrede falakayı elektriği kaba dayağı, parmak uçlarında duvara dayalı ayakta saatlerce bekletilmeyi, işeyememeyi, dolayısıyla altına işemeyi, tecavüz edeceğiz az sonra deyişlerini hatırlıyorum hemen…
40 yıl geçse de üstünden, hemen şimşek gibi çakıyor tüm bunlar beynimde. Unutamıyorum… Erol Partal, Maraş Elbistan’lı komiser, bana ve yoldaşlarıma işkence eden faşisti.
Yıkın o 12 Eylül’ün işkence merkezini
Hazin olan şu; o bina işkence merkezi olduğu için yıkılmıyor depreme dayanıklı olmadığı için yıkılıyor.
Yuh olsun bize. Bize işkence yapanlardan hesap soramadık…