Beş yıl olmuştu babasız kalalı. Ziyaretine gideyim dedim. Onların yetiştirdiği nergislerden bir demet yaptım. Hem anneme hem babama. Ne çok severlerdi.
Ana kapıdan girince mezarlığa, anneme ulaşıncaya kadar mezar taşlarına baktım durdum. Ne kadar çok akraba, dost ve komşu burada artık. Hatta genç yaşta giden arkadaşlar. Çok kalabalık olmuş burası.
Anneme ulaştım, yanında hiç tanımadığım anneannem. Dedem, teyzem hepsi yan yana. Anladım ki çiçek çok az getirmişim. Birer ikişer dağıtayım bari. Mezar taşlarını okşayarak geçtim oradan yukarı mezarlığa.
Babamın mezarı üzerindeki yabani otları söktüm önce. Daha önce gömdüğüm nergis ve zambak soğanları yeşermiş ama henüz çiçek yok tabi. Başucunda halam yatıyor. Ne severlerdi birbirlerini…
Yorgun döndüm mezarlıktan adeta. O kadar çok sevdiğim ve sevenimi terk etmiş gibi.
Dönünce Behiye, uzun süredir tekrarladığı teklifini yine dile getirdi. Hadi Öteyakaya gidip odun ateşinde semaver çayı içelim. Olur dedik bu defa.
Giderken iki badem fidanı, üç nar ve Mardin’den gelen iki adet de zeytin fidanını diktik çay demleninceye kadar.
Seyyar masa ve sandalyeler açılmış, önceden hazırlanmış börek, çalkama ve glikalar tabaklara konmuştu. Çatal da var orada diyordu Behiye. Burada çatalla mı yiyeceğiz canım dedik.
Adını panter koymuşlar, simsiyah bir kedi. Gözler sarı yeşil arası ve pırıl pırıl tüyler. Bir hayli bakımlı gözüküyor. Zeytin toplarken sürekli beslemiş bizimkiler onu. Oda nankörlük etmemiş, her geldiklerine hemen yanlarına gelmiş. Hatta ağaca çıkanla o da çıkmış, zeytin silkmese de.
Gavurun Ora, buranın adı. Çocukluk anılarımızın bol olduğu yerlerden. Tütün zamanı oyun alanlarından biri. Sonra koyun otlattığımız, badem ve incir yediğimiz günleri nasıl unuturum.
Bunları düşünürken panter bir anda kucağıma atlamaz mı, çayımın yarısı sağa sola döküldü. Bereket ki üzerime gelmedi. İndirdim kucağımdan çayımı tazeledim. Ama ısrar ediyor. Biraz sonra tekrar çıkıyor kucağıma. Behiye mama teklif ediyor ama onun derdi mama değil, sevgi istiyor. Ben de indirmiyorum artık. Okşuyorum simsiyah parlak tüylerini. Nasıl da bakımlı diyorum. Öteyaka eskisi gibi değil tabi. Ne eski taş yolları var ne birçok kişinin tütün sulamak için yararlandığı tarihi sarnıç. Kuyular ve kuyu başı da perişan. Çok sayıda ev yapılmış. Panter kapı kapı geziyor sanırım. Böylece beslenme sorunu yaşamıyor.
Çaylarımız bitiyor ve hava da serinlemeye başlıyor yavaştan. Hadi kalkalım artık. Behiye ile Ertan eşyaları toplarken biz önden aşağıda duran arabaya doğru ilerliyoruz. Bir ara Ertan sesleniyor, sağdan gitsen daha kolay diye. Her karışını her taşını bilirim, yolunu da ama niyetim başka.
Gavur damına bakacağım da ondan diyorum. O zaman başka diye karşılık veriyor. Gavur damından az da olsa izler var halen. Rumların yetiştirdiği incir ve bademler çocukluğumuzda ayaktalardı ama artık ömrünü tamamlamış durumdalar. Çürük gövdelerinden bazı filizler ikinci hayata hazırlanıyor gibi.