Acıları, sevinçleri, savaşları, zalimleri, şairleri, yazarlarıyla yaşlı dünyamız 2017’yi 2018’e taşırken biz bu özel akşamda onun sözünü, kaleminin ucundan dökülenleri size taşıyoruz.
AHMET SEFA; bir yorulmaz yürek, devrimci bir ruh ve duraklamayan bir kalem. Yarın tertemiz bir sabaha uyansın Dünya, biz yazar dostumuzun tertemiz dünyasına gidelim hep birlikte. Buyurun…
AHMET SEFA SÖYLEŞİ BÖLÜM I.
Balad Şiir Vakfı: Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız? Bilhassa özgeçmişiniz ve günlük yaşamınıza dair birkaç ufak ayrıntıyı paylaşır mısınız?
Ahmet Sefa: Ankara Üniversitesi, DTCF’de Latin Dili ve Edebiyatı öğrencisiyken (yardımcı derslerimden Yunan Dili ve (Mitolojisini) daha çok severdim) Ankara Ulucanlar Kapalı Cezaevi’ne girmemle üçüncü sınıfta bölüm değiştirip Beşeri ve Ekonomik Coğrafya’da eğitimimi tamamladım. Tabi bu sürelere sığdırılmış, karakollarla Mamak Askeri Cezaevi deneyimlerimle geçen uzun bir Hayat Üniversitesi eğitimlerim de olmak üzere geçen bir süreç var. 1985’ten bu yana da Hollanda’dayım. Burada gerek ilkokul, gerek yüksek okul düzeyinde eğitmenlik teklifleri aldım ancak bana göre değildi standart yaşam, en çok da oturarak çalışma, bu nedenlerle eğitmenliğe girmedim, kabul etmedim. Hollanda’da sporcu sağlığı üzerine eğitimimle çeşitli futbol kulüplerinde ilk yardım başta olarak sağlıkçılık, antrenörlük işlerindeydim, ekonomik krizin etkileriyle beş altı yıl önce işten çıkarılmadan önce on beş yıla yakın amatör futbol dünyasındaydım. Şimdi de her biçimde kopmadığım yazın dünyasına yoğunum.
BŞV: Sizi okurlar kısa öyküleriniz, denemeleriniz ve romanlarınızla tanıyor ama biliyoruz ki şiir de kaleminize yabancı değil. Yılların imbiğinden süzülüp gelen oldukça fazla şiiriniz var. Her şeyden önce yazma serüveniniz nasıl başladı?
AS: Babamın tayiniyle ilkokula başladığım yılda Kadirli’de, komşumuz Yaşar Kemal amcamıza özenerek, gizelerime yazarlığı yerleştirmemle başladı sanırım! Neyse, uzun hikâyeler… İlk, Ceyhan Lisesi’nde okulun aylık yazın dergisi Işınsu’da şiirlerim yayınlanmıştı. Liseden sonra Ceyhan köylerinde iki yıla yakın vekil öğretmen olarak çalıştığım okulların yırtık damlarını, yırtık ayakkabılı çocuklarını görmemle yazmalıyım eğilimlerimin yoğunluğunu anımsıyorum. Haksızlığın, eşitsizliğin diz boyuluğunu görmem, teorik düzeyde kavramamın ardından, devrimci mücadeleye hızlıca girişimle yazma isteğim denk düştü. Sonra 1976 Ulucanlar’daki sıkıyönetime, DGM’lere hayır sloganlarıyla başladığımız açlık grevimizde “Direniş” adlı duvar gazetemizin sorumlusu, yazanı olarak yazma eylemimi hızlandırdım.
Şeftali Sokak’ta asardık Direniş’i, gardiyanlara karşı da korurduk. (Şeftali Sokak, adli tutuklularla siyasilerin ortak “volta” meydanı. Yılmaz Güney’in bir romanında bahsettiği avlu…)
Ama asıl olarak, çeşitli dergilerde yazılarımın yanı sıra (ki Arnhem’de Sesimiz ile Kırmızıgül önemli,) Türkiye’de Cengiz Gündoğdu editörlüğündeki Varlık Dergisi’ne yolladığım iki öyküyü okuyunca, Gündoğdu’nun, yayımlayacağız ama üç öykü daha göndermeni istiyoruz, önerisiyle, göndermemle, bir sayfada öykümü yayımlamasıyla profesyonel yazma eylemliliğime başlamış oldum.
Bir de bilgi birikimi etkili oluyor yazında, öyle düşünüyorum. Görme, yaşama, okuma, tartışma, pratik… Çok önemli olmasa da yazarlığa girişe, üniversitede ana bilim dalları olarak, Ülkeler Coğrafyası’yla, Fiziki Coğrafya’nın; insan ilişkileri, yerleşimleri, sosyal, ekonomik yaşamları, koşulları kapsayan Beşeri ve Ekonomik Coğrafya etkili oldu bana. En azından o dönemlerdeki yazılarım ayağı yere basan bilgilerle desteklenir oldu.
BŞV: Basılmış eserleriniz ve ileriye dönük çalışmalarınız hakkında bizi bir kez daha aydınlatır mısınız?
AS: “Chaos” ile “Dagboek Van Mijn Zoon” adlı Hollandaca kitaplarımın yanında, Türkçe yayımlanmış sekiz kitabım var. “İşçi Sınıfına” ile “Savaş Diyen Kişi” adlı sosyal, politik şiirler- denemeler dosyalarımı bir kenarda bekletiyorum şimdilik.
Politik, bir yakın çağ romanlarından olan “Altındağlı” romanım bitti, önümüzdeki yıl okurla buluşur. Sosyal yazında ilk romanıma (konusu, ismi şimdilik bende kalsın) önümüzdeki yaz nokta koyarım.
Sümer Tanrıçası İnanna’yla Zeus’un karısı Baş Tanrıça Hera’nın aşklarını şimdiye getirerek aşkı anlatacağım roman çalışmam özetlenmiş, yazılma sırasını bekliyor. Heybem dolu, boşaltılmayı bekliyor. En çok da kitap okumaya çalıştığım için yavaş boşaltıyorum heybeyi. Arkamdan atlı kovalamıyor nasıl olsa.
BŞV: Şimdi güzel bir şiirinizle söyleşimize burada ara verelim, yarın kaldığımız yerden devam edeceğiz. Teşekkürler Ahmet Sefa.
KELLİ FELLİ EMEKLİ
/Bir Lira eksik versem, dedi emekli, boynu hafif eğik, yüzü kızarmış./
Olmaz, dedi satıcı,
Bak kelli fellisin
Bir liralık bey misin?
/Değilim de, dedi adam, eksik çıkıyor param,
dedim ki son paramla
torunuma yaransam./
Oyuncağı elledi.
Ooo, emekli misin, derken esnaf,
öyle baktı ki
onun gururunu belledi.
Yoksulluğun öbür adı olmuştu
Emeklilik,
Bir beydi o,
Cebinde kalmayan metelik.
Ahmet Sefa