ELLERİNİZ KIRILSIN DİYECEĞİM AMA…
Datça’da badem çiçekleri açtı ve Badem Çiçeği Festivali var.
Doğal olarak çevre yerleşimlerden gelen turistler doğanın bu karbeyaz mucizesine tanık oluyor.
Bugün Hızırşah tarafından geçtim.
Badem tarlaları insan dolu.
Ama ne yazık ki, seyretmek, fotoğraf çekmek yerine dalları koparıyorlar.
Evlerine götürecekler.
Oysa narindir badem çiçeği.
Birkaç saate solar, yaprakları dökülür.
O çiçekler dalında kalsa, kısa sürede çağla badem, yazın da kuru badem olacak.
Koparılan her dal çiftçiye zarar.
Elleriniz kırılsın diyeceğim ama gönlüm razı değil.
Gönülleriniz kırılsın emi!
BAŞIMIZIN ÜSTÜNE SAYIN AHMET ARAS!
CHP Datça Belediye Başkan Adayı Aytaç Kurt’un bugün seçim bürosunun açılışı vardı.
Hayırlı olsun.
Açılışa CHP Muğla Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Ahmet Aras da katılmış.
Aras konuşmasında Datçalı gazetecilere görevlerini hatırlatmış.
“Sevgili basın mensupları, bizlerin sesini duyurmak sizlerin görevi.”
Haklı.
Başımızın üstüne!
Öyleyse görevimizi yapalım, sesinizi duyuralım.
Ama sahibinin sesi gramafon gibi değil.
Dobra dobra.
Sayın Ahmet Aras, CHP’nin kendi yaptırdığı ankette ülke genelinde en başarısız 4. belediye başkanı siz değil misiniz?
Bodrum’da 5 yılda partinize yüzde 12.1 oy kaybettiren kimdi?
Bodrum Belediye Başkanı olarak doğayı katleden Cengiz Holdinge jet hızıyla inşaat ruhsatlarını kim verdi?
Bodrum’un bugün beton yığınına dönmesinde ne kadar payınız var?
Evinin tuvaleti için kamunun ormanına çöken eden AKP Muğla Büyükşehir Belediye Başkan adayı Aydın Ayaydın’dan ne farkınız var?
Bu soruları cevaplayın, sesinizi duyuralım.
Başımızın üstüne.
15 Şubat
KÖY KAHVESİNDEKİ O YAŞLI AMCA
İşsiz kalmıştı.
15 yıl gecesine gündüzüne kattığı fabrika kepenk kapatmıştı.
Patron iflas edince, beş kuruşsuz kapının önüne koydular.
Ne tazminat ne sosyal hak.
Adeta çırılçıplak.
Bir süre sonra severek evlendiği eşi de terk etti.
Yapayalnızdı.
Kimsesiz.
Cebinde kalan birkaç lirayla otobüse atlayıp, bir sahil köyünde aldı soluğu.
Buraya böyle mi gelecekti?
Meteliksiz, umutsuz.
Oysa, böyle bir köyde emekliliğini yaşamak için ne hayaller kurmuştu.
Tek katlı, iki odalı bir ev.
Ekip biçeceği küçük bir bahçe.
Bir de parası yeterse ufak bir balıkçı kayığı.
Hepsi bu..
Yıllarca bu hayalle yaşamıştı.
Çok şey de istememişti hani.
Ama kahpe düzen.
Olmamıştı işte.
Hayalleri hayal olarak kalmıştı.
Yorgun, bitkin, çaresizdi.
Dokunsan yıkılacak gibiydi.
Böyle girdi köy kahvesine.
Selamsız, sabahsız.
Asma altında eski bir sandalyeye oturdu.
Bir çay söyledi önce, sonra en ucuzundan cigarasını yaktı.
Dumanı içmiyor, yutuyordu.
Tam karşısında yaşlı bir köylü dikkatli gözlerle onu süzüyordu.
Çayından bir yudum aldı.
Elindeki izmarit sönmeden yenisini yaktı.
Yaşlı köylü merakla sordu.
“Hayrola evlat, selamsız sabahsız geldin. Belli ki çok dertlisin. Anlat bakalım derdin ne?”
Hiç beklemediği bir zamanda, hiç tanımadığı birinden, hiç istemediği bir soru gelmişti.
Cevaplamaya niyetsizdi.
Konuşacak hali bile yoktu.
Sandalyesinde doğruldu, cigarasından derin bir nefes daha aldı..
“Amca” dedi, “Ne sen sor ne ben söyleyeyim.”
Yaşlı köylü ısrar etti.
“Her derdin bir dermanı vardır evlat. Sen anlat hele.”
Sustu.
Anlatsa ne değişecekti?
Bu köylü mü derdine derman olacaktı?
Yaşlı köylü “belli ki yaralısın” dedi. Sonra kahvenin karşısındaki yabani sakız ağacını gösterdi.
“Bak ağaca evlat. Ala kargayı görüyor musun?.. Bir yırtıcıyla savaşmış. Kanadından ağır yaralanmış ama pes etmemiş. Ağacın sakızına sürtünerek yarasını iyileştirmeye çalışıyor, görüyor musun?”
Yorgun, bitik, umutsuz adam şaşırmıştı.
Karşısında bir köylü değil, sanki bir bilge oturuyordu.
“Yenildim ben amca” dedi, “hayat kavgasında yenildim.”
Yaşlı köylü, ceketinin iç cebinden, babadan kalma paslanmış tütün tabakasını çıkardı.
Elleri titreyerek bir cigara sardı.
Sonra tane tane konuşmaya başladı.
“Doğayı gözle evlat. Sonbaharda kuruyup düşen yapraklar, yenilmiş sayılır mı?
Balık tutmak için denize açılan bir balıkçı, rüzgar sert estiğinde geri dönerse, pes etmiş mi olur?
Sevdiğinden karşılık bulamayan aşık artık kimseyi sevemez mi?
Yaz kurak geçtiği için badem vermeyen şu ağaç, badem vermekten hiç vazgeçer mi?
Şu bozkır tepelerde çiçek bulamayan kelebek, çiçek aramayı bırakır mı?
Doğada sürekli yenilgi ya da kazanım yoktur evlat.
Sadece değişim vardır.
Kaybedildiği sanılan her şey, zamanı geldiğinde ait olana geri döner.
Kayıplar ve elde edilemeyenler bir sonraki olaya kadar bilgeliği öğretmekle görevlidir.
Önemli olan yenilgi ya da kazanç değil, direnmektir.
Sadece pes edenler yenilir, direnenler değil.
Doğayı gözlemle evlat.
Doğa sana direnmeyi öğretir.”
Yaşlı köylüyü dinledikçe şaşkına dönmüştü.
Ne kadar doğru söylüyordu.
Doğada pes edenler değil, direnenler yaşıyordu.
İnsan da doğanın bir parçası değil miydi?
Öyleyse direnmek gerekiyordu.
Saate baktı.
Artık akşam güneşi batmak üzereydi.
İzin istedi, kalktı.
Yaşlı köylünün elini öptü, kaldığı pansiyon odasına gitti.
Yatağa uzanıp bir cigara daha yaktı..
Ve o an karar verdi.
Sabah bu köyde iş arayacaktı.
Ne iş olursa yapacaktı.
Ve hayallerini bu köyde yaşayacaktı.
Dediğini yaptı.
O köyde yaşadı, o köyde öldü.
O köye ilk geldiğinde kahvede tanıdığı o yaşlı amcanın yattığı mezarlığa gömüldü.
Bugün Dünya Öykü Günü.
Atlamıştım, sağ olsun İbrahim Çiftçioğlu büyüğüm hatırlattı.
2017 yılında kaleme aldığım bu öyküyü bugüne bırakalım.
14 Şubat
Mahkeme dur dedi.
Mühürlendi.
Suç duyurusunda bulunuldu.
Ama kaçak inşaat son sürat devam ediyor.
Fırtına durdu.
Yağmur dindi.
Güneşle birlikte badem çiçekleri de açtı.
13 Şubat
DATÇA’DA YENİ BİR KİTAPÇI
Datça yeni bir kitap dükkanına kavuştu; Bunkobook Shop.
İki genç kardeşimiz Ambarcı Caddesi No:31A adresinde hayallerini gerçekleştirdi.
Datça’nın kültür hayatına katkıda bulunmaları dileğiyle.
İŞTE BU ALKIŞLANIR
Bizde doğruya doğru.
Kötüyü eleştirmek, iyiyi alkışlamak meslek namusumuz.
Datça Belediyesi’nin 5 yılda yaptığı ender hizmetlerden biri sosyal tesisler.
Bu konuda çok başarılılar.
Hizmet, fiyatlar, hijyen mükemmel.
Vatandaş memnun.
Turist memnun.
Datça’ya yakışan da bu.
Şimdi dolmuş garajına da minik, şık bir sosyal tesis yapılıyor.
Nihayet yolcuların çilesi bitiyor.
Önceki gün dolmuş beklerken, bu işin sorumlusu Güven beye denk geldim.
Bir buçuk aya kadar açılış yapabileceklerini söyledi.
Tebrik ediyorum.
Yeni gelecek yönetimin sosyal tesislere en az bugünkü kadar sahip çıkması umudumuzdur.
Yönetimde, hizmette, işe alımlarda, kuralları uygulamada hakkaniyet ve liyakatı unutmadan halka dayanalım dostlar. Halka kapılarımızı geniş açalım.
Kuracağınız meclisten encümene, işe alımlardan hizmete yerli/yerleşik halk adına adil olmanız dileğiyle.
Hizmet sizden, alkışlamak bizden.