15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinin yıl dönümüzdeyiz. 52 yıl önce DİSK öncülüğünde 173 fabrika ve işyerinde TÜRK-İŞ, Bağımsız Sendikalar, işsizler ordusu, emekçiler, emekçi gençliği, yoksul köylülüğü de içine alarak işçi sınıfı direnişe başlamıştı.
Kartal’dan, Tuzla, Çayırova, Gebze’den, Alibeyköy’den, Paşabahçe’den Bakırköy’den, Zeytinburnu’ndan , İzmit bölgesinden ve pek çok yöre fabrikasından, işyerlerinden yürüyüşe başlayan binlerce işçi üretimden gelen güçlerini kullandılar, sokakları zapt ettiler.
DİSK’e ve diğer konfederasyonlara üye 100 bini aşkın işçi, Sendikalar Kanunu ve Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanunu’nda yapılmak istenilen değişikliğe, mücadeleci sendikaların tasfiyesine, kazanılmış haklarının gaspına, yasaklara karşı sınıfın birliği ve üretimden gelen gücün büyüklüğünü, yarattığı etkiyi sermayeye gösterdiler, tarih sayfalarına derslerle dolu bir sayfa yazdılar. İşçi sınıfı eylem ve direniş çizgisiyle sendikal mücadelenin de sendikal yönetimlerin de sınırlarını aştı.Dişe diş bir mücadele yürüttü..
15-16 Haziran İşçi Direnişi, Türkiye işçi sınıfının zulüm ve sömürüye karşı direnişiydi. 15-16 Haziran İşçi Direnişi Türkiye işçi sınıfının ve ezilenlerin en küçük hak ve özgürlüklerine saldıran kapitalist sömürücü düzeninin daha iyi sömürmek ve sendikaları tasfiye etmek için sermayenin ve faşizmin saldırısı karşısında kendi gücünü ortaya koyduğu bir direnişti.
15-16 Haziran, faşizme sömürü ve zulüm düzenine karşı bugün de milyonlarca işçiye emekçiye mücadelenin tek doğru yolunu, işçi sınıfının ve geniş halk kitlelerinin mücadele yolunu gösteriyor.
15-16 Haziran işçi sınıfının kendisi için sınıf olma bilincini kavrayıp örgütlenerek burjuvazinin işçi sınıfının örgütlerine , taleplerine, uygulaya geldiği baskı, terör ve sendikal örgütlülüğünü sınırlandırma etkisizleştirme girişimine karşı isyanın, genel grev , genel direniş, siyasi grev haklarını ve özgürlüklerini kullanmasının örgütlenmiş sesidir. İşçi sınıfı direnişinin özü budur. Direnişin tarihsel, sosyal, siyasal meşruiyeti direnişin haklılığı, işçilerin birliği ve üretimden gelen güçlerini kullanmasıdır.
15-16 Haziran Direnişinde pek çok işçi bedel ödedi, gerçekleşen saldırıda 3 işçi Yaşar Yıldırım, Mustafa Baylan, Mehmet Gıdak yaşamını yitirdi. Ancak işçi ve emekçileri köleliğe sürükleyecek, sendikalı olma hakkını ellerinden alacak saldırı yasası püskürtüldü.
Dönemin sermaye ve kokuşmuş düzenin partisi Adalet Partisi (AP) 274-275 sayılı sendikalar, toplu sözleşme ve grev yasalarında yapılmak istenen değişiklikle, sermayenin çıkarlarına uygun değişiklikle etkisiz bir sendikalar ve toplu sözleşme ve grev yasası çıkarmak istemesi ne kadar siyasi ise, işçilerin direnişi de o kadar siyasi bir direnişti. “DİSK’in çanına ot tıkayacağız “ diyen oligarşinin bakanları, işçi sınıfının direnişiyle gereken cevabı aldı. Sermayenin siyasi iktidarı yasa değişikliklerini geri çekmek zorunda kaldı. İşçi sınıfı, sınıfın uzlaşmaz çizgisi kazandı. Burjuvazinin temsilcileri işçi sınıfının çanına ot tıkayamadılar.
15-16 Haziran şanlı işçi direnişi işçi sınıfına, ders niteliğinde büyük bir miras bıraktı. İşçi ve emekçilerin saldırıları püskürtmek, haklarını korumak ve daha fazlasını kazanmak için ne yapması gerektiğini gösterdi. İşçi sınıfının 15-16 Haziran direnişi Türkiye işçi sınıfına, bugün de yol göstermeye devam ediyor.
Bu büyük işçi direnişini yaratanlara, bu uğurda yaşamını yitirenlere selam olsun!