NEDEN “ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ” EMRİNE RAĞMEN ORDU EGE’YE GİTTİ?
Hep sorulur bu soru.
Cumhuriyet düşmanları tarafından çok sık kullanılır.
“Mustafa Kemal adresi mi şaşırdı?
Ordular ilk hedefiniz Akdeniz dedi ama ordu Ege’ye gitti!”
Kıt beyinlerin cehaleti bu.
Mustafa Kemal’in “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz, ileri!” emrini verdiği 1 Eylül 1922’de Ege isminde bir deniz yoktu.
İç Akdeniz ya da Adalar Denizi deniliyordu.
Cumhuriyet düşmanlarının atamız dediği Osmanlı’nın haritaları da “Ege Denizi” ismini kullanmadı.
Çünkü, bu denize Ege ismi 1941 yılında Coğrafya Kurultayı’nda verildi.
Cehalet böyle bir şey işte, davul gibi sesi çok çıkar ama içi boştur.
Fotoğraf Piri Reis’in haritası, Ege’den İç Akdeniz diye söz ediliyor.
.
.
ÇOCUKLARIN HAYALİNE İPOTEK KOYMAYIN
Ukrayna Savunma Bakanlığı, resmî X hesabından Bayraktar TB2 SİHA’nın yer aldığı bir resim çalışması paylaşarak şu mesajı verdi:
“Çocuklarımızın huzurlu bir yaşam için kurduğu her hayal, ne olursa olsun gerçekleşecektir.”
Densizler.
Çocuklar uçurtmayı hayal eder, savaş uçaklarını değil.
.
.
Futbol tarihimizin en büyük kara lekelerinden biri.
.
.
DATÇA’DA YÜREKLER
BARIŞ İÇİN ATTI
1 Eylül Dünya Barış Günü Datça’da coşkuyla kutlandı.
Datça Kültür Sanat Dayanışması ve Datça Demokrasi Platformu’nun birlikte düzenlediği etkinlikler Datçalı yüzücülerin barışa kulaç atması ve Morpedal Kadın Bisiklet Derneği’nin barış sürüşüyle başladı.
Ardından DKSD Barış Parkı’nda Şair Emin Şir’in okuduğu şiirlere, müzisyen Uğur Sönmez ile Volkan Tunç eşlik etti.
Özgür Sanat Meclisi tarafından kaleme alınan ve tüm dünyada eş zamanlı okunan “Barış Bildirisi”nden sonra Datça Dans ve Spor Kulübü danscıları Kids Dance, Sirtaki ve Harmandalı oynayarak barış mesajları verdi.
Etkinlik halaylarla ve “Barış Hemen Şimdi” sloganlarıyla sona erdi.
Bu anlamlı günde bizlere destek veren şair Emin Şir’e, müzisyen dostlarımız Uğur Sönmez ve Volkan Tunç’a, Datça Dans ve Spor Kulübü’ne, Mor Pedal Kadın Bisiklet Derneği’ne, Datçalı yüzücülere, ses sistemini veren eğlence mekanı Coop’a, Barış Parkı’nın ışıklandırılmasını sağlayan Datça Belediyesi’ne ve yüreği barıştan yana atan Datçalılar’a teşekkür ederiz.
Datça Kültür Sanat Dayanışması
.
.
Olacak iş değil.
Datça’nın dünyaya açılan penceresi yine sahipsiz
.
.
ARŞİPEL’İN RÜZGARIYLA
UÇTU GİTTİ CEVRİYE ANA
Denizlerin en güzeli o.
Mavilerin en özeli.
Gök mavi, cam mavi, gece mavisi.
Turkuaz, lacivert, koyu çividi.
Hepsi.
Arşipel mavisi o.
Mavilerin en yücesi.
Arşipel (Archipelapos) antik çağda Ege Denizi’nin ismiydi.
Eski deniz demekti.
Ya da denizlerin anası.
Poseidon’un fırtınalarıyla kabarır, Afrodit’in köpükleriyle yıkanırdı.
Kültür, sanat, doğa, estetik ve Akdeniz uygarlığının kaynağıydı.
Andromed’lerin, Siren’lerin, İkar’ların, Europa’ların, Daedal’ların, Pasiphae’lerin, Helen’lerin, Nereid’lerin, Okeanid’lerin, Andromak’ların, Hippodamia’ların, Niobe’lerin, Kybele’lerin, Aspasia’ların, Sapp- ho’ların yurduydu Cevat Şakir’e göre.
Altı yedi bin yıl önce kayığı ilk yüzdüren dalgalar ve dalgalara ilk binen kayıklar hep buralıydılar.
Buradaki şekillerin gerek fikri, gerek mimari niteliği doğruluktu.
Yalan, ikiyüzlülük cici bicileriyle örtünüp gizlenmeyi kabul etmemezlikti.
Arşipel anadır.
Kadındır.
Kıyılarında nice kadınlar doğurmuştur.
Tanrıçalar yaratan Frigyalı Kybele, evlatları için gözyaşı dökmekten sonsuza dek taş kesilen Sipyluslu(Manisa) Niobe, üç farklı yöne bakan Laginalı(Yatağan) Hekate, Afrodit kültü rahibesi antik şair Lesvoslu(Midilli) Sapp-ho, Platon ve Aristofanes’in hayranlık duyduğu Miletli(Didim) Aspasia, Platon’a ilham kaynağı olan Kolophonlu(Değirmendere) Arkeannesse, yoksullara yardımları nedeniyle heykeli yontulan Knidoslu iyilik meleği Lykaithion, kocalarının kaybettiği savaşın bedelini ömürboyu köle olmakla ödeyen Karyatidler(Karya kızları), insan hayalinin yarattığı en güzel varlıklardan Phokaialı(Foça) deniz kızları gibi niceleri hep Arşipel’dendiler.
O kadınların günümüz temsilcilerindendi Cevriye Ana.
Mesudiye Mezgit’in gülen yüzüydü.
89 yıllık bir kadim bilgiye sahip, giyimiyle kuşamıyla, zerafeti ve konuşmasıyla tam bir Arşipel kadınıydı.
Basma fistan baş örtüsü kim bilir kaç yüzyıllık bir gelenekti bu kıyılarda.
Gün ağarıp Venüs doğduğunda, evinin önüne oturur, gelene geçene merhaba diyerek sabah yıldızı olurdu.
Geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz eşi Adem Abiden kalan, şimdi damadı Ömer’in işlettiği kahvede neşeli sohbetlere katılırdı.
Küçücük bahçesinde yetiştirdiği sebzeler ve 4-5 tavukluk kümesi onun dünyasıydı.
O küçük dünyasında büyük mutluluklar yaşayandı.
Bol nane ekerdi bahçesine, mis gibi nane kokardı mahalle.
İkram ederdi ürettiklerini komşularına, “kopar evladım” derdi, “kopar yabana gitmesin.”
Bu sabah kaybettik.
Önce Ballı Baba, sonra Adem Abi, şimdi de Cevriye Ana.
Mezgit tarihinin yaprakları bir bir uçtu sonsuzluğa,
Arşipel’in rüzgarlarıyla.
Geriye Cevriye Ana’nın basma fidan baş örtüsü kaldı.
Kırmızı begonvil yapraklarıyla mezarının başında.
.
.
“BİR BABA HİNDİ MUSTAFA”NIN ARDINDAN…
Bir zamanlar tribünlerde vazgeçilmeyen bir tezahürattı.
“Bir baba hindi
Hey yallah!
Arabaya bindi
Hey yallah..”
Böyle uzar giderdi.
1950’lerde İstanbul Lisesi Sakarya İzci oymağı çıkarmıştı bu tezahüratı.
Karavana gelince izciler hep birlikte bağırırdı.
‘Bir baba hindi
Hey yallah!
Olaydı şimdi
Hey yallah!
Pilavla zerde
Hey yallah!
Kaşık da nerede?
Hey yallah!
Yallah, yallah, hey yallah!
Başlıyoruz vallah!
Karavanaya billah!
Hey yallah, yallah, hey yallah!’
Sonra o izci oymağında ‘Seha Erge’ adında fanatik bir Fenerbahçeli o ‘Baba Hindi’yi maçlara taşıdı. Yıllarca ‘Baba Hindi’ tekerlemesi Fenerbahçe tribünlerinin markası olmuştu.
Zamanla tezahüratın içine ‘indik, bindik, koyduk’ gibi küfürlü sözler, hakaretler eklendi.
Her golde rakip taraftarı kızdırmak için söylenirdi.
Ardından ülke genelinde tüm statlara yayıldı.
Her takımın taraftarlarına “Bir Baba Hindi” tezahüratı yaptıran bir amigosu vardı.
Onların son temsilcilerinden biri de Karşıyaka amigosu “Bir Baba Hindi Mustafa”ydı.
Mustafa Baykara.
Kulübün ve semtin sembolüydü.
Ölmeden heykeli dikilenlerdendi.
Karşıyaka’nın neşesiydi.
Bu sabah yaşama veda etti.
Muhabirlik yıllarımın bir rengi daha sonsuza gitti.
Tezahüratı hala kulaklarımda.