Ben, ilk olarak aşıklar kahvehanesini Kayseri’de gördüm. Oldukça güzel, nezih bir yerdi. Sazını alan ozanlar burada buluşurdu. Karşılıklı saz çalar, söyleşirlerdi.
Halk Edebiyatı işlediğimiz dönemde, okula çağırır. O konuyu onların anlatmasını isterdim. Onlar da beni kırmaz, seve seve gelirlerdi. O hafta okulumuzda şenlik havası olurdu. Sazları eşliğinde, öyle güzel anlatırlardı. Öğrencilerim de onları hayran hayran dinlerlerdi. Bu değerli ozanlardan çok şey öğrendim. Hepsine minnettarım. Bu mütevazı, alçak gönüllü, dost canlısı insanlar, ne yazıktır ki bizim toplumumuzda hak ettikleri yeri bulamıyorlar.
Bir süredir “Söz Bizde ” gazetesinde Halil arkadaşımın manilerle ilgili paylaşımlarını zevkle okuyorum. Aynı büroda çalışıyor olsaydık, karşılıklı mani atışması yapardık. Ne güzel olurdu. Olsun, biz yazılarımıza da anlaşabiliyoruz.
Halk Edebiyatı denince, türküler, destanlar, efsaneler, mitoloji, masallar ve tabi ki maniler ilk akla gelenler.
Türküler, nasıl Anadolu Halkı’nın ortaklaşa yarattığı sözlü bir şiirse, maniler de öyledir. Çoğu kez, 7 heceli, her biri başlı başına birer dörtlük olan maniler, Anadolu’nun bir kalemde söyleyebileceği son sözüdür. Seviyorsa seviyor, özlem duyuyorsa duyuyor demektir.
Bu yüzden manilerle (Sözün özü) dörtlükler demek daha doğru olur. Bu dörtlüğün ilk iki mısrası, çoğunlukla ses uyumunu, halkın ayak dediği uyak düzenini kurmak için söylenir. Asıl söylenmesi gereken söz üçüncü mısrada başlar, dördüncüsü de bağlanır. Örneğin; manici, gözüyle, kaşı güzel bir yar sevmiştir. Başlar mısraları dizmeye
Çeşmenin taşı güzel
Kekliğin başı güzel
Yeni bir yar sevmişim
Gözüyle, kaşı güzel.
Çoğu zaman maniler, bir toplulukta sırasıyla atılmalı olarak söylenir. Bunun da bir düzeni, bir kuralı vardır.
Armudu taşlıyalım
Dibinde kışlayalım
Kâğıt, kalem al yarim
Maniye başlayalım.
Her bölgenin, hatta her yörenin manileri vardır. Bölgesel ağızlarla, dil özellikleriyle, duyul _ düşünüş ve söyleyiş biçimleriyle bu maniler, benzer yönleri çok olmakla birlikte birbirinden ayrılır. O bölgenin karakterini taşır. O bölgenin dili ve yüreğidir maniler.
Anadolu renk mi istiyor. Manilerle sor ;
Maviye dargınım
Yeşilliye sargınım
Eller ne derse desin
Ben güzele vurgunum
Manicilikte yol göstermek demek, her hangi bir konuda söz açmak,bu konuya uygun maniler düzmek demektir.
Hem okur, hem yazarım
Diyar diyar gezerim,
Gösterirsen yolumu
Manileri dizerim.
Ve başlar manileri sıralamaya.
Hey bana, vay vay bana
Güneş bana, ay bana
İşte sana yol yordam
Şehirleri say bana.
Diğer ozan şehirleri saymaya başlar.
Ankara’nın balına,
Tutunmuşuz dalına,
Dikmen ‘den mi gelirsin
Kız salına salına.
Hey anam Anadolu
Her yanı güzel dolu,
Bolu ‘da aşık olan
Şaşırır sağı solu.
İzmir’in Kordon boyu,
Selvidir yarin boyu,
Kendisi güzel ama,
Biraz hırçındır huyu.
İstanbul yolu uzun,
Alayım seni güzün,
Kırk yerinde beni var,
Sevdiğim güzel kızın.
Bu böyle tüm iller bitene kadar devam eder, gider.
Anadolu, alıyla, moruyla, ırmağıyla, çayıyla, ormanıyla, harmanıyla manilerdedir. İşlenmiş, damga damga mühürlenmiş, pul pul güzelliklerdir. Manisiz Anadolu yavan olur. Maniler Anadolu’nun gönül sofrasına katıktır, ağza tad verir.
Güzeldir kışı yazı,
Gezdik yaylayı, düzü,
Şehir şehir dolaştık,
Keselim burda sözü…