‘’Türkiye’nin Güneydoğusunda yaşanan depremden 1 yıl sonra Antakya hala savaş bölgesini andırıyor.’’
Bu satırlar Frankfurt ana medyası sayılan ve dünya genelinde tanınan FRANKFURTER ALLGEMEINE ZEITUNG (FAZ) muhabiri Friederike Böge ait.
Muhabir Böge devamla;
‘’Bölge sakinleri şehrin kültürel mirasına sahip çıkmak ve cesaretlerini kaybetmemek için mücadele ediyor.’’
Yukarıda adı belirtilen gazetenin 3.Şubat 2024 tarihli sayısının 3.sayfası tamamen Antakya ve Hatay a ayrılmıştı. Söz Bizde okurları deprem haberlerini gazete ve TV lerden takip ediyor ve yeterince bilgi sahibi oluyorlar kuşkusuz. Konuya dış basının örnek teşkil etmesi açısından bu röportajı paylaşmak istedim.
FAZ muhabiri Frederike Böge bölgede yaptığı araştırmayı sade, yansız, bizzat dinledikleri ve gördüklerini kaleme alarak aktarmış gazeteye.
Depremin birinci yılını geride bıraktığımız şu günlerde özellikle dış basında yer alan deprem haberlerinin küçük bir bölümünü FAZ muhabirinin kaleminden okuyalım isterseniz.
Muhabir gittiği yerlerde bölge halkı, sivil toplum örgüt temsilcileri ve bizzat gözlemlediği gelişmeleri aktarmış satırlarına. Yorumlar ve anlatılanlar tamamen bölge insanlarından ve sivil toplum temsilcilerinden derlenmiş. Konuşmacıların pek çoğu halen çadırlarda veya konteynerlerde yaşıyor. Çadırda yaşayan aile sözcüsü;
‘’Bir yıldır şu gördüğünüz çadırda beş nüfus yaşıyoruz. Yağmurda çadırımız su alıyor. Banyo tuvaletimizi kendi imkanlarımızla yaptık. Bize verilen sözler maalesef yerine getirilmedi. ’Bunun gibi pek çok yakınmaları her gittiğ yerde dinliyor muhabir ve ekliyor; Hatay dinlerin, kültürlerin ortak yaşandığı bir yermiş. Burada Müslüman, Hıristiyan, Ermeni, Yahudi birlikte yaşarken şimdi herkes başının çaresine bakmak zorunda.
Eğitim-öğretimde depremden büyük yaralar almış. Bölgedeki okulların pek çoğu yıkık durumda. Öğrenciler deprem travmasını atlatamadıkları için sıcak havalarda dersleri dışarıda yapıyorlar çünkü kapalı alan korkuları henüz beyinlerinden silinmemiş. Öğrencilerimize temiz su vermekte zorluk çekiyoruz diyor bölge öğretmenleri dernek temsilcisi. Pek çok öğrenci yıkık okul binaları, öğretmen sıkıntısı çekilmesi, psikolojik nedenlerle okula gelme yerine evlerinde kalmayı tercih ediyorlar. Bölgeden 3000 öğretmen ayrıldı.
Mimarlar odasından bir yetkili ise;yıkılan pek çok binanın enkazlları hala duruyor.Oysa bunların kaldırılıp yer etütlerinin yapılması gerekir ki bu tür yıkımın bir daha yaşanmasın.Şehir merkezinin bir an önce aslına uygun projeler üretilerek yaşama geçirilmesi gerekiyor.Bölgede 50.000 ne yakın bina zarar gördü.
Taşıma firması sahibi ise; Firmamda çalışan işçilerimin pek çoğunu depremde kaybettik. Telefonumda kayıtlı yüzlerce insan artık hayatta değil. Şehrimizde %14 oranında Suriyeli sığınmacı var. Gelen yardımların dağıtımında ön planda yerli halk olması gerekirken bazı ayrımların yapılması bölge halkında rahatsızlık yaratıyor.
Emekli diplomat da on kuşaktır Antakya’da yaşadıklarını belirterek; Olanak verilirse eski taşlardan evimi inşa edip burada yaşamağa devam etmek istiyorum. Çünkü çocukluğum bura-da geçti. Buralar ata toprağım.
İstanbul’da mimarlık bürosu olan birisi; Bölge yeniden ayağı kaldırılmalı ama eski hatalar tekrarlanarak değil diye görüş bildiriyor. Oysa Cumhurbaşkanı deprem sonrası verdiği demeçte;’’Allah nasip ederse bir yıl içinde yeni binalar yapıp, şehri yeniden ayağı kaldıracağız’ ’sözü vermişti.
Üniversite öğrencilerşnin bir kısmı çadır kentlerde barınıyor.
Yukarıda anlatılanlar ve yaşamın ortaya koyduğu gerçekler gözler önünde diyor muhabir ve ekliyor; ‘Bu koşullar devam ettiği sürece bölgenin yeniden ayağa kaldırılması için en az beş yıla ihtiyaç var.’’
FAZ’ın muhabirinin gözlemlerinden önemli gördüklerimi aktardım buraya. Bu makalenin yayınlandığı günün ertesi Alman Devlet Televizyonu ZDF bir saate yakın Güneydoğu deprem belgeseli yayınladı ve görsel olarak bölgeden canlı yayın yaptı. Bu tür yayınlar ne ülkemizi kötülemek nede dış güçler algısı yaratmak için yapılmıyor.İlkeli,dürüst yayıncılığı sunuyor okuyucu ve izleyicilerine……
Saygılarımla Turan Akpınar 05.02.2024 Frankfurt