Benim yazın alanına girmemde başta Fakir Baykurt olmak üzere Can Yücel ve Asım Bezirci’nin emekleri var.
Asım Bezirci Madımak’ ta 1993 de gericiler tarafında otuz beş yazın, sanat ve aydın ile yakılarak katledilmeden üç hafta önce Almanya’ya Türkiyeli Demokrat İşçi ve Öğrenci Dernekleri Federasyonu (DIDF), Can Yücel ve çok sayıda yazın insanı ile birlikte davet etmişti.
Köln’de aynı otelde kaldık akşam yemeğinden sonra kaç kişi bir kenara çekilerek kahve içerken kitaplaştırmaya çalıştığı Türkiye ‘de „Temele Gül Dikenler” çalışmasını bize anlattı ve bana dönerek „Molla siz şanslısınız, demokrasinin oturduğu bir ülkede Fakir Baykurt gibi büyük bir öğretmen ile birliktesiniz. Onun öncülüğünde Avrupa’da Türkiye’nin kısacası Anadolu kültürünün güllerini dikme şansı yakaladınız” demişti. Fakir Baykurt’ da o her zamanki nezaketiyle ona teşekkür etmişti.
“Temele Gül Dikenler” eserin onu yitirdiğimizden sonra Evrensel Kültür Kitaplığı zor ekonomik koşullar altında olmasına rağmen yayınladı. İşittiğime göre Aydın Çubukçu bu eserin yayınlaması için çaba sarf etmişti.
Asım Bezirci’nin bu „Temele Gül Dikenler” başlıklı eseri Nâzım Hikmet, Yaşar Nezihe, Hasan İzzettin Dinamo, Rıfat Ilgaz, Cahit Irgat, A. Kadir, Fethi Giray, Niyazi Akıncıoğlu, Enver Gökçe, Atila İlhan, Şükran Kurdakul, Hasan Hüseyin Korkmazgil’ in yaşamını ve çalışmalarını inceleyen bir eserde oluşuyor. Ben inanıyorum ki ilk edinenler arasındayım,
Hemen hemen bütün edebiyat ve edebiyat seven insanların bir baş ucu kitabı olarak raflarında yerini almıştır. Bence bu çalışma ise ve Lise üstü yüksek okulların edebiyat dersliklerinde mutlaka ders ve inceleme kitabı olarak değerlendirilmelidir.
Buraya nereden vardım. Antalya’ya gittim üç hafta önce. Orada Antalya Sanatçılar Derneği (ANSAN) Näzım Hikmet ile Cemal Süreya’yı anma etkinliği düzenlemişlerdi. Avukat Şair Turgay Değirmenci, ANSAN Başkanı Cahit Çakıcı ve Avukat Yazar Yalçın Duman benim oraya gelişimi işitince Turgay Değirmenci Kemer Göynük’teki evime gelerek beni de en azında Nâzım’ın Eşi Vera’yı yakınan tanıyan biri olarak anılarımızı anlatmamı istedi. Elbette şartlarım el veriyorsa bu adını verdiğim edebiyatçı dostlarımın hiçbir isteklerini geri çevirmem. Özellikle söz konusu Nâzım Hikmet ve Cemal Süreya olursa. Bir gün önce üst çenemde sekiz dişim çekilmiş olmasına rağmen severek gittim.
Nâzım Hikmet ile Cemal Süreya’ın yaşadıkları dönemde edebiyat bakışları ve yaşadıkları dönemdeki topluma yaklaşımları üzerinde duruldu. Ortak görüş ülkemizin ayrı dönemlerinden yaşamış iki büyük edebiyat çınarı. Her ikisi de kendi yaşadıklarıyla, içinde bulundukları şartlarına göre çalışmalarını, sevgi ve toplumsal olayları ince ince işleymiş olmalarıydı.
Salonda özellikle çok sayıda bayanın her iki şairden güzel şiirleri ezbere okuyucuları ve edebiyat öğretmeni ve ANSAN’ın Başkanı Cahit Çakıcı’nın Genco Erkal’ bile taş çıkartacak kadar Nâzım’ın Taranta Babuya Beşinci Mektup” ile “Güneş İçirenlerin Türküsü” şiirlerini dillendirmesi salondakileri inanılmaz derece etkiledi ve mutlu etti.
Burada beş kitabı yayınlanmış olan Avukat Yazar Yalçın Duman Cumhuriyet sonrası şairlerden Nâzım Hikmetten günümüze kadar gelişen edebiyatın, özellikle şairlerde öne çıkanların bir değerlendirmesini yaptı. Onun geniş bir edebiyat birikimine sahip olduğunu da öğrenmiş oldum. Bana „Geçmiş Zamana Ağıt (Şiir), Edebiyat ve Hayata Dair -ne varsa- (Deneme – Eleştiri), Arafa Kalan Hayatlar – 78 Kuşağım (Anı – Öykü)” kitaplarını ulaştırdı. Severek okudum. Deneme Eleştiri eseri ile Öykü eseri bizim 68 kuşağını ve 78 kuşağını şıkça elle alıyor. Özünde her ikisi de öyküsel bir anlatımda ve aynı zamanda Türkiye’nin toplumsal gelişimini geçmişten günümüze edebiyat ve sanat perspektifinde yaklaşımını anlatıyor.
Yalçın Duman “Edebiyat ve Hayata Dair” eserinde Sergey Yesenin, Mayakovski’ ikileminde Nâzım Hikmet’in Mayakoviski’den etkilendiği düşüncesinde. Bu çok sayıda Türkiyeli yazarın savıdır. Ancak önemli Sovyet ve günümüzün Rus eleştirmenleri Nâzım’ın kendine has stili ve diliyle Sovyet ve dünya şiirine yeni bir kapı açtığı görüşündeler. Hiçbiri O’nun Mayakovski’den etkilendiğini söylemiyor.
Yalçın Duman bu eserinde gerçekten Türkiye edebiyatının geniş bir yelpazeyi elle almış Leyla Erbil, Ahmed Arif, Edip Cansever, Ülkü Tamer, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Tomris Uyar, Didem Madak, Yaşar Kemal, Mehmet Doğan Karakuş, Doç. Dr. Olcay Önertoy, Adalet Ağaoğlu, Ahmet Erhan, Can Yücel, Küçük İskender, Metin Demirtaş’ın çeşitli şiir ve yazılarına kısaca değinmiş, Karacaoğlan’dan, Aşık Veysel’e kadar uzanan halk ozanlarını değerlendiriyor ve Yakup Kara Osmanoğlu’ndan Yaşar Kemal’e kadar uzanan öykü ve roman yazarları hakkında okuyucuya bir bilgi özeti sunmaya çalışmış. Yalçın Duman 68 ile 78 kuşağına sıkça değinirken, Sovyet, Latin Amerika, Fransa ve İran edebiyatından da önemli yazarlara atıfta bulunuyor. Okuyucuyu bu ülke edebiyat eserlerini okumaya teşvik ediyor.
Sonuç olarak Yalçın Duman “Bizde edebiyata geldik” başlıklı yazısında Erdal Öz ile Deniz Gezmişin arasında geçen bir sohbete yer veriyor. Deniz’in bu cümlesinin altını çiziyor. ‘Biz edebiyattan geldik reis!’ Bence de Yalçın Duman’da günümüzde yaşayan Türkiye’deki edebiyat eleştirmenlerine ‘Biz edebiyattan geldik reis” diyor.
Edebiyatçılar ve edebiyat severler bu eseri okumalıdır. Bu Türkiye’de Edebiyat alanında “Temele Gül Dikenler”in 2. Cildi” dersek hiç de abartmış olmayız. Burada tekrar başlığımıza dönelim:
AVRUPA ‘DA GÜL DİKEN TÜRKİYE KÖKENLİ YAZARLAR
Yukardaki başlığa dönmem gerekiyor. Ben daha önce Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli kültür ve yazın insanları “İki Kanaldan Beslenen Edebiyat” adlı kitabımda başta Almanya’da yaşayanlar olmak üzer Türkçe ve Almanca yazan Türkiyeli yazın insanını ele almıştım. Bu insanlarımızın yaşadıkları ülkelerde Türkiye edebiyatının tanıtıcıları ve sürdürücüleri olduğunun altını çizmiştim.
Şimdi masamda Fakir Baykurt’un şemsiyesi altında örgütlenen Türkiyeli Yazarlar Çalışma Grubunun şimdiki başkanı Kemal Yalçın’ın “Kalemler ve Yürekler” adlı eseri var. Bu örgüt içinde yer alan bu arkadaşları tanıtıyor. Kimler var?
Prof. Dr. Onur Gün Türken, Osman Okkan, Prof Baskın Oran, Büyük Elçi Frat Sunel,, Hidayet Karakuş, Ali Kılıç, Dr. Osman Sirkeci, Nevin ve Helmut Lutz, Herman Hintiryan, Mustafa Özdemir, Dr. Med. İsmail Taner, İsmail Başoğlu, Osman ve Gülderen Kesmen, Bilge ve Mete Atay, Molla Demirel, Yüksel Kepenek, Majak Toşikyan, Safet Kurt, Yavsef Both Turo, Necati Şahin, Muhammet Karaçay, B. Aşık Armani, Şakir Bilgin, Sabri Çakır, Dr. Ertekin Özcan, Ahmet Sefa, Ali Şerik, Ruhi Türkyılmaz, Yücel Özdemir, Sadık Şahin, Yaşar Çiçekdemir, Ersin Bilge, Aşık Şah Turna, Kamil ve Meryem Bulut, Kazım Cömert, Ali Gümüş, İrfan Erdoğan, Sabri Varan, Halit Ünal, Kazım Güzel, Hıdır Dulkadir, Firdevs Tuncay, Necmettin Yalçınkaya, Hüseyin Can, Firdave Tunçay, Fikret Güneş, Turan Akpınar, Sırrı Ayhan, Dr. Tuncay Özverim, Ali Rıza Orman, Selma Kociva, Kamil Aydemir, Ozan Şiar ve Şirin Ağdaşan, Özgür Metin Demirel, Mesut Ethem Kavallı, Hüseyin Can, Hamdi Yanses, Suna Büyükgül, Ahmet Karadeniz, İbrahim Eroğlu, Semra Yeşil.
Bu kitapta yer alan ve daha önce ATYG’in çıkardığı Antolojilerde yer alan kültür sanat ve edebiyat insanlarımız ile birlikte elbette ki çok sayıda kültür, sanat ve yazın insanımız var. İlk anda aklıma gelen adları saymamda belki yarar var. Yücel Feyzioğlu, Habib Bektaş, Yüksel Pazar Kaya, Rena Demirkan, Akif Pirinç, Safiye Can, Hakan Akçit, Mevlüt Asar, Atila Keskin, Haydar Eroğlu, Cem Duman, Bektaş Tosun, Berin Uyar, Zöhre İprişoğlu, Doğan Özgüden, Prof. Dr. Kemal Bozay, Ali Haydar Berkpınar, Zehra Çırak, Tevfik Turan, Fatih Akın, Seyran Ateş, Zafer Şenocak, Feridun Zaimoğlu, Emine Sevgi Özdamar, Ali Özenç Çağlar, Deniz Yücel daha adını hatırlayamadığım onlarca değerli yazın insanımız var. Ayrıca bilim insanı olarak araştırma yapan ve yazan yüzlerce insanımız var. Avrupa’da Türkiye’nin kültür ve edebiyatını, dilini eserlerinde başta Türkçe, Almanca, Fransızca, Hollandaca vs. dillerde işleyerek bu ülkelerde, Türkiye kültür, sanat edebiyatının güllerini dikiyorlar.
Bu Avrupa dil, sanat ve edebiyat motiflerini Türkçe dil, sanat ve edebiyatına taşıyorlar. Elbette Türkiye edebiyatın motiflerini bu ülkelerin dili ve edebiyatına aktarıyorlar. Bu önemli bir kültür elçiliğidir. Kültür , sanat ve edebiyat insanları halkların dostluk ve barış elçileridirler.
Benim çalışmalarım Almanca, Sırpça, Rusça, İngilizce, İspanyolca, Zazaca, Farsça başta olmak üzere birçok dille çevrildi. Kemal Yalçın’ın “Emanet Çeyiz” ve “Tek Kanatlı Kartal” adlı eserleri, yanılmıyorsam ondan fazla ülkede çevrildi ve yayınlandı. ATYG Üyeleri yaşadıkları ülkelerde Türkiye’nin Kültür, sanata ve edebiyatını kendi çalışmalarından daha çok tanıtmaya çalıyorlar. Almanya’da Lise ve Lise üstü öğretmenler için hazırlanan ders kitapları ve klasikleri arasında Fakir Baykurt, Aras Ören ve Molla Demirel yer aldı. Başka yer alanlar varsa bilmediğim için beni bağışlasınlar. Çok genç bir bayan şair olarak Safiye Can Almanya’nın en çok adını duyuranların başında yerini koruyor. Mikro Belgesel Roman alanında Kemal Yalçın dünya edebiyatına yeni bir stil ve yeni bir pencere kazandırdı. Elbette yukarda adını verdiğim yazın insanları gerçekten sadece Almanya’da değil Avrupa’nın birçok ülkesinde çok tanınmış kültür, sanat ve yazın insanlarıdır. Ancak Türkiye’deki Yayın Evleri, kültür sanat ve edebiyat insanları biz yurt dışında yaşayanlara uzak duruyorlar ve görmemezlikte geliyorlar. Umarım yabancı bir yazara verdikleri değer kadar burada kendi kökenlerinden olan kültür, sanat yazın insanlarının kendiler içinde önemli olduğunu kavrarlar bu üvey evlat muamelesinden vaz geçerler.
28.01.2024
Molla Demirel