Bi gün erken çıkmak için ilk yakalandığımda karakol nezaretinde geçirdiğim gecenin belgesi için evdekileri seferber etmiştim.
Haa bi de o dönem İnternet bilgisayar falan da yok ya, her şey iptidai yöntemlerle hallediliyor; tamamı yazılı belge.
Bilmem kaç yıl falan da değildi geçen süre, bi yıla yakındı hepsi bu. Koşullar, o, bu, şu değildi bu çabanın sebebi. Sadece kendi istediğim saatte uyanmak uyumak, kilitlenmeyen kapılardan geçmek, istediğin zaman yıldızları saymak falan gibi beşeri isteklerdi.
Özgürlük için biraz daha doğru, biraz daha adil, biraz daha boyun eğmeden yaşamak kavgasında yakalanmıştık bedenlerimizin esaretine… Kafamız düşüncelerimizde özgürdü hani de hiç te bi tadı yoktu len bunun harbiden…
Neyse işte karakoldaki nezaret gecesinin belgeleri geldi ve ben 10 ocak 1982 değil de 9 ocak 1982 de kenar mahalledeki evimizde dört gözle beni bekleyen anamın o cabbar ellerinden öpebildim yani…
Birden özgürlük denen şey düştü olur olmaz bi anda aklıma da…