3-9 Eylül 2022
Koza Dağcılık Kültür Sanat ve Spor Derneğinin GAP Kültür Gezisi Adana’dan başladı. Bülent ile buluştuk, hasret giderdik. Diğer duraklarımızda olup, görüşmeyi arzu eden olursa haberleşmek yeterli, mutlu oluruz.
Cuma günü saat 17 de Bursa’dan başlayan otobüs yolculuğumuz, çift şoför ve iki üç saatte verilen dinlenme molaları ile bir uyur bir uyanık halde sabah 07 civarında Adana’da en uzun ve zorlu etap olarak bitti.
Kahvaltı sonrası Gaziantep yolculuğu daha kolay oldu. Zeugma mozaik müzesi, Antep kalesi, çarşı, müzeler, ilginç butik otele dönüştürülen han, serbest zaman, otele dönüş ve akşam yemeği otelde, artık iyi bir uykuyu hakkettik. Daha önce bir kaç kez geldiğimiz bir bölge olduğu için çok fotoğraf paylaşmıyorum. Rehberimiz Erkan Tali bey yöreyi güzel anlatıyor, Zeugma müzesini bu gün daha iyi tanıdım.
Kısa bir şehir turundan sonra otele yerleştik. Akşam meşhur Urfa sıra gecesi etkinliğine katıldık. Şimdiye kadar katıldıklarımın en güzeliydi.
Sabah otelde kahvaltı sonrası balıklı göl ve diğer kutsal yerleri gezdikten sonra Urfa arkeoloji müzesini rehber eşliğinde gezdik. İki saatlik serbest zamanda Urfa ciğerinin tadına baktık. Mardine kadar yemek yok, sıcak çok, bir de açlık eklenmesin…
Tekrar buluştuk otobüsle önce Eyüp Peygamber’in şifalı suyuna uğradık. Göbekli tepeyi gezip, Mardin’e doğru yola çıkacağız. Gece konaklama Mardin’de olacak. Mardin’e veda ediyoruz.
Diyarbakır’a kadar yemek yok. Biraz atıştırmakta fayda var. Lahmacunlar küçük, Urfa’nın ki gibi değil. Sembusek Mardin lahmacunu, kapalı oluyor. Bir sembusek, bir lamacun, bir ayran doyurucu. Önce Zerzavan kalesi, sonrası Diyarbakır, geceleme burada olacak.
Mardin, Diyarbakır yolu üzerinde henüz yüzde biri ortaya çıkmış. Gün yüzüne çıkmayı bekleyen Dara antik kenti ve Zerzavan kalesi geleceğin parlayan yıldızları olacak tarihi alanlar. Diyarbakır’a on gözlü köprüden giriş yaptık. Hava çok sıcak, ağaçların altında, ırmak kenarında, bir saat mola verdik. Karşıyaka çay bahçesinde oturduk, demlikte çay getiriyorlar, kaçak çay güzeldi.
Sonrası otobüs ile Sur içinde dolaştık, yıkılan binaların yerine iki katlı evler yapılmış, doğal durum bozulmuş, ticari rant amaçlı olduklarını anlamak için mimar olmaya gerek yok. UNESCO dünya miras listesine giren Diyarbakır Surlar ve Heysel Bahçeleri”ne bir ihanet yapılaşması olmuş. Ulu cami, Hasanpaşa Hanı, Dört Ayaklı Minare’yi ve çarşıyı dolaştık. Ciğerci Remzi’de ciğer yiyebileceğimiz, tatlıları ise Şehmuz’da, bu sıcakta yemek kolaysa!…
Karşı da ki bina kötü ünlü eski Diyarbakır 5 No’lu cezaevi… Görünen büyük kapıdan girdim, avlunun çevresi restorasyon amaçlı kapatılmış, içeri girilmiyor ve görünmüyor, çevreden de fotoğraf almak mümkün değil. Solda görünen bina arkeoloji müzesi, sağda ki bina valiliğin misafirlerini ağırladığı bir yer.
Fotoğrafta görünmeyen Atatürk Evi, eski bir kilise ve müze kafeterya çay bahçesi var. İç surlardan bir kapı ile girilen dış sur duvarlarına kadar geniş bir alan.
Diyarbakır’dan ayrılma vakti geldi. Siverek üzerinden Kahta. Akşam Nemrut Dağı’na çıkacağız, güneşin batışını Komagene kralları ile birlikte izleyeceğiz.
Nemrut’un başındayım.
Altmış dört yaşındayım.
Eller ne derse desin.
Ben yarin peşindeyim.
Nemrut iki bin yüz metre yükseklikte bir tümülüs, içerisinde komagena kralları ve ailelerinin mezarları olduğu, doğu ve batı teraslarına tanrıların ve kralın heykelleri yapılarak bu mezarlara koruma sağlanmış, bir varsayımda kral, tanrılarla aynı seviyede onunla tokalaşıyor, ne kadar büyük olduğunu dünya ya anlatıyor.
Otobüslerden Kahta da iniyor, dolmuşlarla giriş kapısında inip, yürüyerek zirveye çıkış başlıyor. Doğu terasına çıkan yol biraz daha dik, batı terasa çıkış biraz daha kolay. Merdivenler yenilenmiş, eskiye göre çıkış daha kolay, yukarı çıkınca teraslar arası geçiş var. Eskiden yukarı çıkmayı göze alamayanlar için katırlar olurdu, artık katırlar yok, herkes kendi çıkmak durumunda. Çıkamayanlar için giriş de ki müze binasında beklemek mümkün.
Perre antik kenti, İznik konsülüne temsilci gönderdiği bilinmektedir. Gelecekte önemi artacak bir merkez.
Dondurmaya adını veren şehir, Mado markasını yaratan işletme, şimdiye kadar dondurma yememişiz, sütün tadını alıyorsun. Maraş’da kapalı çarşı dolaşması bitince, Küçük Ev’de yemeğimizi yedikten sonra otobüse biniyoruz.
Gezinin son durağı, artık yollardayız. Kahramanmaraş – Bursa yolculuğumuz başladı. Her ne kadar uçak işareti görünse de otobüs ile yolculuk ediyoruz. Otobüsümüz elli kişilik, bir boş koltuğumuz var. Koza Dağcılık derneği sorumlusu ve geziyi organize eden Mahmut Varol, rehberimiz Erkan Tali dahil kırk dokuz kişiyiz, iki kaptanla birlikte elli bir nüfuslu bir aileyiz. Her meslekten arkadaşlar, kadınlar çoğunluk olmak üzere bir çocuk, bir genç, çoğunluk olarak genç insanlardan oluşuyor. Altmış yaş üstü çok az, bizde azınlık içindeyiz, gençlerin hızına yetişmeye çalıştık. Uyumlu bir grup olarak yaşadık, her yere birlikte gittik.
Gezimiz cuma akşamı on yedi civarı Bursa’dan başladı. Sabah Adana’ya kahvaltıya indik. Sonrası Gaziantep, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Adıyaman, Kahramanmaraş. Yedi ilin yanında, Halfeti, Midyat, Siverek, Kâhta gibi kasabalara da uğradık. Dernek kar amaçlı bir kurum olmadığı için normal tur fiyatlarının yarısı kadar bir ödeme yapıldı. Gezi başlarken fiyatlar yayınlandı, tekrar yazıp gelmeyen arkadaşları üzmeyelim. Bir vakıftan kurumdan destek almadık, kendi paramız ile gezdik. Daha önce farklı tur ve arkadaşlarla bölgeyi gezdik.
Bu gezide ilk defa gördüğümüz yerlerden bazıları, Dara antik kenti, Zerzavan kalesi, 5 No’lu Cezaevi, Perrhe Antik Kenti , sıra gecesi olağanüstüydü. Gezi yapacak arkadaşlar için etiketleme yaptığım mekanlar gönül rahatlığı ile uğrayabilecekleri yerler.
Bu geziye gelmeden bir ay önce bacak ve bel ağrılarım oldu, yirmi beş adet iğne vuruldum, bir ay denize girmedim, belki deniz suyunun soğukluğu etkiler diye.. hazırlandım, inandım. Çok güzel geçti, ağrım, acım kalmadı, yanımda taşıdığım çelik korsemi giymeye gerek kalmadı.
Bir ata sözü vardır, “Gezen tilki, yatan aslandan yeğdir”.
Duran Çoban