Yazıyı paylaşalı 4,5 yıla yakın olmuş. İçlerine sinmiş mi, sinmemiş mi bilmem ama buraya ruhsat vermişler. 13 temmuz 2023 tarihinde 2. İdare mahkemesi imar planını iptal kararı vermiş. İnşaat durmamış. Şehir Plancıları Odası İnşaatın durdurulmasını bir yazı ile belediyeden istemiş. 23. Ocak. 2024 tarihinde Belediye yapı tatil tutanağı düzenlemiş. İzmir’in “kalbine hançer” olarak tanımlanan bu binanın yapılmaması için kentin tüm bileşenleri ile birlikte mücadeleyi sürdürmemiz gerekir.
…
KIZIL ÇOCUK, ZORLU KONAK
Herşey ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı ambargolarla başladı. Ecevit Kıbrıs Barış Harekatını yapmıştı ki hemen ardından haşhaş ekimi yasaklandı. Çocukluğumda Akşehir’e gittiğimizde yol boyu mor-beyaz açmış haşhaş çiçeklerinin dansını izleyerek geçerdi zaman. Eskişehir, Afyon, Konya illerimizin halkının geçim kaynağıydı haşhaş ekimi. Sonra sıra Ege’ye geldi. Tütün ekimi yasaklandı. Alımı durduruldu. Dünyanın en iyi tütününü yetiştiren Ege çiftçisi farklı ürünler ekmeye yönlendirildi. Başta Gdo’lu mısır olmak üzere başka ürünler ekti. Mısır suyu çok seven bir bitkiydi. Önce zemin suları 20-30 metreye sonra 50-100 metreye şimdilerde 150-200 metreye indi. Çölleşme hemen kapımızda belirdi .
İzmir’imizde de Tekel ve özel tütün işletmeleri yoğun olarak çalışıyordu. Sırada Tekel vardı özelleşti, kapatıldı. Tekel emekçilerinin uzun direnişi de fayda etmedi. Emekçiler işsiz kaldı, kapının önüne kondu. Özel işletmeler de birer birer kapandı. Olan yine emekçilere olmuştu. Yıllar geçip giderken yüzbinlerin alın teri ve emeği üzerine kurulmuş olan işletmelere geldi sıra. Bu işletmelerin çoğu şehir içindeydi ve değerli arsalar üzerine kurulmuşlardı.
Limandaki işletme binaları güçlendirme yapılarak Tapu Kadastro kuruluşları ve Mali Müşavirler, Muhasebeciler odası tarafından kullanılmaya başladı. Konak ta Büyükşehir Belediyesinin hemen karşısındaki yapı yıkıldı, yerine yıkılandan daha az emsal verildi, ama kazılarda altılda çıkan Roma Hamamı, kilise gibi figürlerden dolayı İKVKK tarafından inşaat mühürlendi.
Şimdi de Konak sınırları içinde bulunan Hilton yakınlarında ki eski tütün işletmesine 250 metre yüksekliğinde bir bina yapılmak üzere yıkım çalışmaları başladı. Kadifekale’nin kodu 186 metre, bu gerçekten yapılmaması gereken bir yapı. Düşünün bittiğinde Kadifekale’den yüksek olacak. Mühendis ve mimarlar odası tam 3 kez mahkeme kararı ile planı iptal etti. Plan ısrarla yeniden Belediyeye geri gönderilmiş. Fevzi Hepşenkal’ın haberine göre Konak Belediyesi binaya ruhsat vermiş. Zaten ruhsatsız olsa eski binanın yıkımı da mümkün olmazdı. Dün Konak Belediye Başkanı Sn Abdül Batur’un meclis konuşmasını dinledim. “İçimize sinmiyor, gerekeni yapacağız” diyordu. Gerçekten Konak Belediyesi ruhsat verdi mi bu ucube yapı planına ? Bilmiyorum, umarım bir yanlışlık vardır da bu yanlıştan dönülür.
Şimdi İtalyanın Bologna şehrindeyim. Şehre ‘Kızıl çocuk’ deniyor. Şehirde hemen tüm binalar kızıl tonda boyanmış yada tuğlanın, pişmiş toprağın renginde ve eski binalardan oluşuyor. Tüm dünya insanları buraya gurme turizmi için geliyor, şehrin tarihi dokusunu yaşamaya geliyor. Bakın tüm bu bölgede, yani 10 kadar şehirde toplam 1,000,000 insan yaşıyor ama yılda 25 milyon turist çekiyor. Biz İzmir’imizde 4 milyonuz, yılda gelen turist ise 1,5 milyon. Demek ki insanlar gökdelen görmeye meraklı değilmiş. Öyle anlaşılıyor.Aslında öylesine güzel ki ülkemiz ve şehrimiz, değerli markamızı bu tip uygulamalarla kaybetmeyelim. Birkaç kişinin rant geliri için, bir hiç uğruna değerlerimizden vazgeçmeyelim. Eskiyi yenileyelim, ama yerinde ve özelliğini koruyarak yapalım bunu. Yoksa yine sen, ben, bizim oğlan. Turist yok, gelir yok. Kıyasladığım yerin neredeyse % 5 i kadar turist çekmişiz. Bir de üstüne turizm ülkesi ve şehriyiz diye böbürlenmiyor muyuz?
Bu topraklarda yüzbinlerce şehidin kanı, milyonlarca emekçinin alın teri var. Vazgeçmeyelim İzmir den ve güzelliklerinden.
Ahh Benim güzel ve yalnız ülkem.
Şimdi İzmir’de adlı şiirinde Cahit Külebi sesleniyor; ne güzel anlatıyor özlemlerimizin İzmir’ini.
Şimdi İzmir’de sabahın sekizi
Karşıyaka’da, Alsancak’ta, Güzelyalı’da
Bir ağ dolusu balık gibi gençliğimizi
Daha yeni çektik denizden, rüyalarımızı da…
Türküler övüyor sevgimizi
Şimdi İzmir’de sabahın sekizi
Şu deniz, şu gemiler, bizim malımız
Altın saçar gibi güneş tembelliğimizi
Karınca gibi çalışıyor adamlarımız
İncir işleyen kızlar sayıklar hikâyemizi
Şimdi İzmir’de sabahın sekizi
Rüzgâr yalnız saçların için
Tanrı öyle birleştirmiş ki sevincimizi
Ne umutsuzluk var, ne korku, ne kin…
Fotoğraflar çekiyor resimlerimizi.
Şimdi İzmir’de sabahın sekizi
Okaliptüs, yosunlar aşkımızla öpüşür
Anneler emzirir hayallerimizi
Bütün kızlar bizim için salınarak yürür
Ama zaman boş koydu hayallerimizi
Şimdi İzmir’de sabahın sekizi
Gözyaşlarım yüzüne döküldü, anlamadı
Aynı yastıkta bitirdik birbirimizi
Altın kemerlerin içi boş kaldı
Hangi zalim eller biçti ekinimizi?