Suat Gerçek
Dört gün önce
Merhaba Arkadaşlar
Gördüğünüz gibi yazacak kadar iyileştim.
Böbreklerimi kurtardılar, on gündür diyalize girmediğim için arteri de çıkardılar.
Aslına bakarsanız bir hafta önce evde olmam gerekiyordu ancak beni sadece dahiliye değil, diyaliz, enfeksiyon hastalıkları, göğüs hastalıkları sistem üzerinden izliyor.
Hastanede kalmam enfeksiyon bölümün talebi. Vücudumdaki tüm üreler yok edilene kadar antibiyotik tedavim sürecek. Bu antibiyotik ağızdan alınan türden değil, damar yolundan alınıyor. Bu nedenle hala buradayım. Tedavim iyiye gidiyor.
Enfeksiyon bölümü ayrıca, covidin vücudumda saklanabileceğini düşündüğü için tüm bedenimi yeniden taramadan geçirtti. Şimdilik sorun yok.
Beni şahsen tanıyan dostlarım, en zor şeyler yaşarken bile mizahsız durmayacağımı bilirler.
Yani!
Sizleri gülmekten öldüreceğim! Hele bi çıkayım.
İki yataklı odada tek başıma kalıyorum, manzaram güzel de dışarı kim bakıyor?!☺
Kendi kendime tek kişilik tiyatro yazıyor oynuyorum.
“Hadi canım olur mu öyle şey?” diyenler için; Şeker Portakalı’ndan bir bölüm.
– Zeze ne yapıyorsun?
– Şarkı söylüyorum
– O zaman ben sağır olmalıyım çünkü seni duymuyorum
– İnsanın içinden şarkı söyleyeceğini bilmiyorsa, bunu ona öğretmeyeceğim…
Antibiyotik yorgunluk veriyor; görüşmek üzere hepinize sarılıyorum.
Dün
Merhaba.
Hastanede geçirdiğim 21 günün ilk üç günü bilincim tam olarak yerinde değildi.
Kasıklarıma takılan arteri çıkarmaya çalışmamı engelleyen hasta bakıcının, arteri takan kişi olduğunu iddia etmeme güldü doktorlar. Daha önce, elimle etimi parçalayarak arteri çıkarmış olmam, bilincimin ne kadar yerinde olduğunun göstergesi oldu. Kendimde olduğum sırada bana “buraya sakın dokunma” denmiş olsa bunu yaşamazdım.
Hastanenin delisi bakışlarına katlandım. Meraklıların “Bu mu o?” sözünü çok fazla duydum.
“Neden yaptın?” diyerek sorma cesaretini gösterenleri! Kahkahalar içinde yanımdan yolcu ettim.
Yatarken, yaşam ve ölüm üzerine çok düşündüm.
İnsanı yaşama bağlayan en önemli şey, gerçekleşmesi imkansıza yakın hayalleri olmasıdır. İnsanların, belki bir gün gerçekleşir diye hayal ettiği düşünceleri olmasa hayatın ne anlamı olur ki? Murathan Mungan bir yazısında bu konuya şöyle vurgu yapıyor “sokaklar ölmüş olduğunu fark etmeyen insanlarla dolu”..
Nazım, salkım söğüt şiirinde, ölmek üzere olan kızıl ordu atlısının hayalini onun gözünden şöyle anlatır ” bir daha beyaz ordunun peşinden kılıç savuramayacak”..
Bir başka şiirinde ise ” 70’inde bile olsan ağaç dik,
öyle torunlarına kalır diye değil, kendin için” diyor ya! Kim istemez kendi diktiği ağacın altında torunlarıyla oynamayı?
Bu dizelerde anlatılan şey yaşamanın güzelliği değil, gerçekleştirilecek hayallere sahip olmaktır. Yaşama geçsin veya geçmesi çok zor bile olsa, insanları peşinden koştuğu hayaller yaşatır.
Gerçekleşmesi çok zor olsa da benim de hayallerim var.
Kendimi iyi hissettikçe yazmayı düşündüğüm!..