Nazım Hikmet şiirinde Abidin Dino’ya sesleniyordu; “ Sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?”
Yaz sıcağından kaçıp kısa süreliğine Norveç’e geldim. İzmir’den Oslo’ya aktarmasız uçuş vardı. Oslo’dan Bergen’e tren ile geçtim. Oldukça serüvenli yolculuk oldu. O gece sabaha kadar çok yoğun yağış olmuş, dereler taşmış, çavlanlar oluşmuş. Tren yolu hasar almış. Ama kurallar ve çözümler ülkesi burası. Tren yerine bir saat ileride bir kasabaya otobüs ile geçtik, oradan trene bindik. Bir saat sonra yeniden otobüs ve sonra yeniden trene binerek 7 saatlik yolu 12 saatte tamamlayıp Bergen’e ulaştık.
Aslında gördüklerim hem burada yaşayanlara, hem de buraya gezmeye gelenlere gıpta ile bakmama neden oldu. İnsanlar gezip dolaşıyor, yiyip içiyor. Bizde geçenlerde bir tv röportajında emekli bir abimizin söyledikleri kulağımda yankılanıyor. Ülkemize gelen turistler için şöyle diyordu” onlar buraya gezmeye geliyorlar, ben bırakın gezmeyi, şu yaşımda onlara çay, kahve servisi yapıyorum. Maaşla geçinemiyorum ki, ne yapayım başka” ?
Ortalama asgari ücret 2.000 eur civarında. Benzin ise 50 tl, evet bizde daha ucuz, ama asgari ücretleri kıyasladığımızda arada uçurum oluşuyor. Onlar 1200 litre alırken, biz 300 litre benzin alabiliyoruz bir aylığımızla.
Aslında zaten benzin alan falan da pek yok. Hemen tüm arabalar, kamyonlar, otobüsler elektrikli olmuş. Petrol üreten bir ülke olmalarına rağmen üstelik. Yalnızca ekonomi için değil, çevre için de temiz enerjiye geçiyorlar. Hava tertemiz, çeşme suyu öylesine temiz ve güzel. Sessizlik alabildiğine yaşanıyor. Motor, araba gürültüsü yok, insanlar neşeli, yalnızca martıların çığlıkları duyuluyor o sessizliğin içinde. Merakımı gidermek için elektrikli araba satan bir mağazaya girdim. Kocaman elektrikli bir suv 7 gördüm, yakından inceledim çok güzel, her yerinde kamera, şerit takip, oto pilot sistemleri var, yapay zeka ile donatılmış. Fiyatı 1.2 milyon tl yapıyor. Biz o paraya orta sınıf birşeyler alabiliyoruz .
O kocaman coğrafyada 6 milyon insan yaşıyor. İsveç ve Danimarka ile birlikte tüm iskandinavya 22 milyon nüfusu barındırıyor. Güvenlik sorunu yok, olay yok, nüfus şehirlerin metropollerine sıkışmamış. Yalnızca şehir merkezlerinde az sayıda dikey bina var. Bunların çoğu da otel yada işyeri. Ülkemizde yalnızca 15-20 milyon sığınmacı mı desem, istilacı mı desem, topluluklar bulunduğu söyleniyor. Uzun süredir nüfus sayımı da yapılmıyor, tam bilemiyoruz, bu sayı kaç?
Norveç’de herşey o kadar dengeli ki aslında, insanlar yüzyıllardır bu çetin doğa koşullarında yaşamayı, mutlu olmayı öğrenmişler. Bazı şeyler az, örneğin güneşleri yok gibi. Hava yıl boyu genelde kapalı, yağmurlu. Yaz ayları 18-20 saat aydınlık, kış ayları ise 18-20 saat karanlık oluyormuş. Biz güneş konusunda ne kadar da şanslıyız diyorum güzel ülkemizde.
Burada tarım yok denecek kadar az, doğa koşulları tarıma elvermiyor. Dağlık, tepelik bir coğrafya. Yüzyıllar boyunca buzulların taşlaşmasıyla oluşmuş fiyordlar ile kaplı heryer. Güneş de yok gibi. Eksiklerini satın alıyorlar dış ülkelerden. Dışalım ve dışsatımları denk. Kişi başı gmh 120.000 usd, Norveç varlık fonu bu yıl 84 milyar usd kar etmiş. 1.4 trilyon usd değeri varmış.
“Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış” uzatmayayım sözü. İzmir’e dönüş zamanı geldi. Kısa süreliğine ayrılmış da olsam özledim Ülkemi, İzmir’imi. Elbette “Bir başkadır benim memleketim”. Bizim insanımızın da tüm güzellikleri yaşayacağı bir ülke düşü ve özlemiyle.
Memleketime her dönüşümde dudaklarımdan dökülüyor;
“ Uçun kuşlar uçun, İzmir’e doğru.”