Gençler felsefeyi neden sever sorusunu irdelemeden önce şunu hatırlayalım biz daha önceki sohbetlerimizde Felsefenin insanlık tarihiyle başladığını söylemiştik. İnsanlık tarihinin unutulmaz isimleri peygamberler, filozoflar ve bilginlerdir varacakları mertebeye hangi yıllarda başlayarak mücadele ederek varmışlar? Elbette ki çocukluk evrelerini geride bırakarak, kendilerini çevrelerini değiştirme ve yönlendirme isteklerinin ateşlenmesiyle başlamışlardır. İşte biz bunları unutmadan gençlerin neden felsefeye hazırlandıklarını hesaba katmamız gerekir. Çünkü gençlerle felsefe yapmak yanı onlarla sohbet etmek amaç onların bilgi seviyesini ölçmek veya onlara birşey öğretmek değildir. Çağımızın ve içinde yaşadığımız toplumun, yarının hangi yöne doğru düşünce olarak, yaşama tarzı olarak geliştiğinin ip uclarını verir onalar bize. Çünkü gençler çocukluk evrelerini doldurmaya başlaması ile içlerinde ki enerjide gelişiyor. Bu enerjiyi kullanmak için genellikle ne çocuk gibi olmak, çocuk olarak kalmak isterler ne de büyüklerinin tıpa tıp aynısı olmak isterler. İçlerindeki enerji kendilerine örnek aldıkları rehber olarak gördükleri ve en çok sevdikleri kişi ile bile aynı görüşleri aynı yaşam tarzını sürdürmeyi genellikle sevmezler, istemezler. Elbette ilhem aldıkları çok dost ve arkadaş oldukları insanlardan ez veya çok etkilenirler. Ancak enerjilerini aktaracak alan ararlar o nedenle onlardan farklı olmaya hatta onlardan bilgi ve davranış bakımından daha iyi olmayı hedeflerler. Hani halk arasında erkek olana deli kanlı ve kızlara çılgınlık çağı gelinlik çağı” denir. “Bu ne anlama geliyor?
Bu gençleri ailesinin çevresini yaşantısını fikirlerini, gelenek ve görenekleri olduğu kabul etmiyorlar. Birçok şeye sadece sözle değil davranışlarıyla da itiraz ettiklerini ortaya koyuyorlar.
Farklılıklarını, yaşama dair arzularını, edindikleri yeni bilgilerle yeni fantezileriyle, düşünceleriyle ilk olarak, kendileri başkalarına ilham vermeye, yanı akıl vermeye, yön göstermeye, önerilerde bulunmaya heveslenirler. Bu genci yakın akrabaları için, bir felsefeci için bunu kavrar ve doğru değerlendirirse bir hazinenin kapısını açmış olurlar. Ondan çok yararlanır, onunla birlikte aydınlık bir yolla da yürümeye başlamış olurlar. Ama bu yine ne anlama geliyor? Bunun anlamı o gençle sağlıklı bir diyalogun ip ucunu yakalamış olmasıdır. Bu ileriye doğru küçük bir adım, sadece bir adım ve ardından günün ve geleceğe dair düşüncelerle ilgili soruların konuşulması gündeme gelir. Bunu düzenli sürdüre bilmek için bir felsefecini, bir eğitimcini veya pedagogun sürekli sohbetini yeni resimlerle ve metaforlarla sohbeti ilgi çekici hale getirmesi gerekir.
Ve ilk olarak, en kötü yanlış anlaşılmayı önlemek için, neyin ilham verici olmadığını, örneğin etkileyici olmayan ölü kavramlardan uzak durmak gerekir.
Nedir bunlar?
Ebeveyneler bazen bir şey yapmak istemeyen, zamanını geleceğinde daha kaliteli bir yaşamı oluşturmak için kullanmayan çocuklarına şöyle der:
”Sanki sonsuza kadar yaşıyormuşsun gibi yaşıyorsun, zamanın su gibi aktığını, kırılganlığını hiç hesaba katmıyorsun, Yaş ilerledikçe bir melek sahibi olmanın da zorlaşacağını hiç dikkate almıyorsun. Sanki ona bol ve fazla sahipmişsin gibi, zamanını boşa harcıyorsun.”
Bu sıkça işittiğimiz, özünde haklı bir istek, bir gerçek ancak gerçekler, ne kadar doğru bir şekilde tespit edilmiş olurlarsa olsunlar, bilgi, ister birinci ister ikinci elden olsun, bilgi, hatta “bilimsel olarak kanıtlanmış” sayılabilecek bilgiler, bir yerden elde edilmiş veya “dünya ağı”ndan avlanmış sözde “bilgi”, nasıl (ne kadar uzun, ne kadar kısa, kaç ve ne kadar, ne kadar yüksek, ne kadar derin, ne kadar yavaş, benim iyiliğim için, ne kadar hızlı) ve ondalık noktadan sonra basamaklı veya basamaksız sayılar şeklinde sunulan açıklamalar gençleri etkilemez.
Burada metaforik anlayışa geçmek yanı benzetmeler vermekte yarar var. Geçmişte yanan bir ormanın büyük yangınını ekranda izlediğimizde odamızdaki soğukta bizi kurtarmıyor, bizi ısıtmıyor. O orman ateşi ekranda odamızda ancak odamızı ısıtmadığı için halen, üşümemiz sürüyor. Bir zamanlar başkalarına refahın kapısını açan bazı çalışmaların fikrinin güzelliği başarısı günümüzde hiçbir şeyin satın alınamayacağı işe yaramaz bir madeni para haline gelir. Örneğin eskiden, kara saban, düven üretenler iyi bir meslek olarak görülüyor ve iyi kazançlar sağlıyorlardı. Ama günümüzde traktör kara sabanın, Hasat ve harman makinaları düvenin pabucunu çöp variline attı. Orak, tırpan gibi aletlerin pabucunuzda çayır biçme makinaları çöp tenekesine attı.
Kısacası fikir, konu ne kadar önemli ve iyi olursa olsun karşındakini etkileyecek bir metot bulmasan işe yaramaz. Önceden felsefeye katılanların ilgi ve coşku ateşini artıracak bir anlatım kurmalıyız. Sıradan bir anlatım beli bir zamanda sonra usandırır hatta uyutur. Yatağa konan bir çocuğa kitap okumaya dönüşür. Bu nedenle diyorum ki
Gençler hem kendisini hep toplumu değiştirecek inancı ve gücü verenlerle birlikte olmayı, severler. Çünkü değişimden yanadırlar, değişimi severler. Radikal eylemlerde gençlerin genellikle yer almalarının sebebi budur. İtalyan Felsefeci Giacomo Leopardi şöyle diyor:
“Hayal gücü, duygusu, coşkusu olmayan ve çoklu tutkuları olmayan ya da böyle bir tutkuya hiç sahip olmayan,… şairleri okumayan, anlamayan ya da onları hiç okumamış ya da anlamayan birinin büyük bir filozof olması mümkün değildir. Gerçek, mükemmel filozof sürekli karşısındakini sabırla dinleyecek onun yeni düşüncelerindeki kurnazlığı, yanlış ve doğru söylediklerine sühpe ile yaklaşıp analiz eder.” (1)
Devam edecek…