Hemen hergün…
Bir adliye önünde…
Acılı bir yüreğin haykırışı:
“Adalet istiyoruz!”
Adalet mi, o da ne ki?
Kimisinin biricik evladı vahşice boğazlanmış…
Kimisinin babası, eşi kardeşi, gece çalışmasında…
Üç kuruş ekmek parası kazanmak uğruna direksiyon başında…
Kimisi maden göçüğünde…
Kimisi deprem, Kimisi ise selde canından olmuş!
Geride kalanlar mı?
Adliye koridorlarında arıyorlar onu!
“Adalet yok mu?”
VAR MI?
İnsanlar sabah evden çıkarken vedalaşıyor artık!
Sel, deprem, maden göçüğünde… bir piskopatın elinden, trafik vs. Ölüm hep yanıbaşınızda…
Tüm bunlardan kurtulduysanız…
Açlıktan ölmeniz kaçınılmaz!
Savcıların, hakimlerin diploması var mı sahi?
Kaçı Hukuk Fakültesi görmüş?
Adalet arayan bir topluma dönüşmedik mi?
Şahsen o duruşma salonlarını terk edeli…
Yani ADALET arayışını bırakalı uzun yıllar oldu!
Fail-i meçhul cinayetler…
“İnsanlığa karşı işlenmiş bir suç” kapsamında olmasına karşın…
Bugünkü iktidar tarafından…
Birer birer ZAMAN AŞIMINA sokulmadı mı?
Bugün…
Mahkemeler eliyle “esir” alınıyor insanlar…
Masum onca güzel insan ömür tüketiyor dört duvar arasında!
Hapse atılmak için muhalif olmak yeterli…
Ama…
Ötesinde her türlü suçu işleyebilme özgürlüğüne sahipsiniz!
Yargı?
Kanun?
ADALET?
Geçin bir kalem!
Çocukluk yıllarımızın pos bıyıklı, Hulusi Ketmen kılıklı Babacan Hakimler…
O beyaz atlarına binip bu ülkeyi terk edeli çok oldu!
Adaleti boşuna aramayın sakın…
Elinde terazisiyle o hanım kızımız, gözlerinin bağlı olmasını fırsat bilen bir muktedir tarafından tecavüz edileli yıllar oldu!…