Tüm Dünya resesyonun (durgunluk-kriz) eşiğinde. Durgunluğun Amerika’dan Avrupa’ya hemen her yere uzanacağına ve hatta durgunluk içinde enflasyon (stagflasyon) yaşanacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Sadece tek tek ulusal ekonomilerin daralması değil sorun. Aynı zamanda ulusaşırı, tekel haline gelmiş şirketlerin yeterince büyüyememesi ve hatta pek çoğunun zombi (yaşayan ölü) haline gelmeleri de önemli bir sorun. Dünya ekonomileri geçtiğimiz 5 yılda çok yüksek miktarda para pompalanmak suretiyle ayakta tutuldu. Hemen hemen tüm Dünya Merkez Bankaları matbaalara fazla mesai yaptırdı. Olay, paranın satın alma gücünün düşmesi yani yüksek enflasyonla sonuçlandı. Şimdi bu paraları geri çekebilmek için yüksek faiz dönemine, dolasıyla durgunluk dönemine giriliyor.
Bu girişi niye yaptım? Yüksek faiz ve durgunluk, büyük kitlelerin işsizliği, küçük işletmelerin iflası, daralan piyasa, düşen büyüme ile sonuçlanır. Kitlelerin zaten enflasyonla hayatları zorlaşmışken, yoksullaşmışken üstüne birde yoğun işsizlik biner. Tüm Dünya ülkeleri tek bir kapitalist medeniyete (Mc World’e) bağlı olduğundan bu yıkıcı dalga en zayıf ülkelerden, en kırılgan ülkelerden başlayarak ekonomik kırılmalara dolayısıyla kitlesel hareketlere yol açar. Bunu en son 2008’den sonra gıda krizi ile karşılaşan Arap halklarının isyanlarında gördük. Arap baharı diğer nedenler yanında birde bu nedenle yükselmişti. Şimdi yine aynı sürece giriyoruz. Önümüzdeki birkaç yıl müthiş kaos yaratmaya aday durumunda. Temiz su kaynaklarına ulaşmada ki zorluklar, artan gıda krizleri, enflasyonla gelen yoksullaşma, gelir dağılımdaki korkunç bozulma vs. zikredebileceğimiz felaketler. Bunların sadece biri veya birkaçı tüm toplumsal fay hatlarını kırmaya adaydır.
Özetle yine kitlesel hareketlerle karşılaşacağız. Bu hareketlerin kimisi alt sınıf ve tabakaların, kimisi orta sınıfların isyanı şeklinde kendisini ortaya koyacak. Mc World’ün saldırısı sadece ekonomik bir saldırı olmadığından, tüm toplumları ve insanları tahrip eden bir saldırı olduğundan, homojenleştirme, aynılaştırma, standartlaştırma şeklinde de tezahür ettiğinden bu kültürel yıkıma karşı kültürlerin kendilerini savunması ve kastlaşması şeklinde de kitlesel olaylar patlayacak. Yani hareketler çok çeşitli şekiller alacak. Özleri ve şekilleri de çok çeşitlilik gösterecek. Çevre hareketleri, gençlik hareketleri, kadın hareketleri, azınlık hareketleri, etnik azınlık özgürlük hareketleri, hayvan hakları, vicdan hareketleri, cinsel özgürlük, dinsel-mezhepsel hareketler vs. Geçmişte bu hareketlerin pek çok ortak özelliğini gözlemlemiştik. Bu özellikleri özetleyecek olursak şunları zikredebiliriz:
1-Hareketlerin hemen hepsi spontane hareketlerdir. Çoğu kez aniden patlamaktadırlar.
2-Somut elle tutulur bir programları yoktur. (Sarı yelekliler gösteri sırasında Macrona iletilmek üzere bir kağıda 10-15 madde ancak yazabilmişlerdi.)
3-İyice açık edilmiş bir hedefleri bulunmamaktadır. (örneğin gezi)
4-Hedefleri olduğunda da bu hedefleri tekildir ve anlıktır.(sadece çevre veya sadece kadın vs.)
5-Genellikle öfke ve hınç hareketleridir.
6-Lidersiz hareketlerdir. (liderler çağının sonunu muştulamaktadırlar) Çoğu kez sözcüleri bile yoktur. Hareketi tek tek kişilerin hatta kimi örgütlerin sahiplenmesinden nefret ederler.
7-Çoğu kez hibrit hareketlerdir. (veya bir başka ifade ile melez hareketler diyelim) örneğin sarı yelekliler hem ırkçıydılar (göçmen düşmanı) hemde zengin vergisi konulmasını (sol bir talep) istiyorlardı), Arap Baharı hem dinsel bir hareketti hemde demokrasi isteyen bir hareketti vs.
8-Genellikle örgütsüz hareketlerdir. (Mısırda isyanı El Ahli takımı taraftarları başlatmışlardı. Gezide Beşiktaşlı çarşı taraftarları önemli rol oynadı vs. 20’nci yüzyıl örgütlerini (parti, dernek vs.) tüketmişlerdir. Fikirler ve yaşantılar bile anlıktır. Onlar bile hemen tüketilir ve yenisine geçilir.
9-Hiçbir profesyonel, esnaf siyasetçiyi içlerinde barındırmazlar, öne çıkmalarına izin vermezler.
10-Geleneksel “sol” ve “sağ” ile karakterize olmazlar, bu kavramlardan arındırılmışlık vardır.
11-Bu hareketler yeni kimlikler yaratmakta, çoğu eski kimliği yok etmekte bazılarını “karma kimlik” haline koymaktadırlar.
12-Spontan hareketler henüz çok fazla “yerel”dir. Çoğu uluslararası hale gelmiş problemlere yerel tepkiler olarak kendilerini ortaya koymaktadırlar. Henüz ulusal sınırları zorlayan hareketler ortaya çıkmamıştır. Enternasyonalist dayanışma yoktur.
13-İşçi sınıflarının (Mc World’ün arka kapıdan girerek) etkisizleştirilmiş ve uyuşturulmuş hali devam etmektedir. Spontan hareketlerde işçi sınıfı damgası yoktur.
Hareketlerin arkasındaki sebebi kısmen ele aldığımıza ve hareketlerin temel özelliklerini tanıdığımıza göre bunlar karşısında ne yapmalıyız? Öncelikle İŞİD gibi toplu cinnetler ve gerici isyanlar müstesna olmak üzere bu hareketleri insan temelli, doğa temelli gelişmiş programımızın ayrı parçaları olarak değerlendirmeliyiz. Yeni bir döneme ve yeni bir çağa girişimizin öncülleri olarak görmeliyiz. Engels “İngiltere’de işçi sınıfının durumu” nu ele alırken işçilerin ilk, kendiliğinden hareketinin kendisini hırsızlık şeklinde ortaya koyduğunu, işverenden intikam almak şeklinde “duygusal”( öfke) tepkiler ürettiğini yazar. Makineleri düşman görüp kırma şeklindeki vandallıkta aynı tepkiler içindedir. Ancak çok daha sonra gelişerek ve şekil değiştirerek önce sendika sonra parti haline gelmiştir. Çağımızın spontane hareketleri de böyledir. Kendisine yeni özler ve yeni biçimler yaratmak üzere hareket halindedir. Geleceğin yaşam ve düzenini yaratmak, “bastırılanın geri dönüşünü” sağlamak üzere yeni program, hareket ve yeni tip örgütler yaratmak üzere çalışmalıyız.