Demokrasi Dostluk Dayanışma Derneği kurucu Başkanı Talat Özmen’i kaybedişimizin birinci yılında, Gençlik Tiyatrosunda düzenlenen bir etkinlikle andık.
Kendimi bir açıdan şanslı hissediyorum. Çocukluğumdan bu yana bir şekilde, İzmir’in en eski komünistlerini tanıma ve onların mücadelelerini kendi ağızlarından dinleme fırsatlarım oldu.
Daha çocukluğumda tanıdığım Osman Başdemir “Bombacı Osman” Bana, kendi anımsadıkça yaşadıklarını anlatırdı. Bu anılardan birini sizlere aktarayım “40 lı yılların sonlarında İzmir’de dört komünisttik, her birimiz yirmi dört saat polis takibindeydik”..
Ruhi Su’nun kimi anlatımlarını yeri geldikçe zaten yazıyorum.
Talat Özmen anmasında, onunla anısı olanları, dinlemek için sahneye davet ettiler.
Talat abinin kiminle anısı yok ki?!
Bizlerin arasında kısa adı 4D olan derneğin 2007 yılındaki kuruluşunu anımsadım.
Ceza evine ziyaretime gelişini, bileğim kırıldığında, dostlarıyla beraber yanımda oluşunu; Hangi birini anlatacaktım?. Bunları orada olan herkes zaten biliyordu.
Orada anlatmadığım bir anımı anlatacağım.
2015 yılında, geçmişte devrimci mücadeleye katkısı olan, yaşı ileri insanlara plaket vermişlerdi.
Benim olmadığım bu etkinlikte anneme de plaket vermişler ancak o yaşlı kadının benim annem olduğunu daha sonra benden öğrenmişlerdi.
Talat abi bunu ilk öğrendiğinde yüzüme “Bizim için annen daha değerli” Demişti.
Dün, dernek faaliyetlerini perde de gösterdiklerinde, annemi ve o zamandan bu yana kaybettiğimiz diğer büyüklerimizi de bir daha izledim.
Talat abinin eski dostlarının çok daha değerli anılarını dinleyeceğim diye sessiz kalmayı tercih ettim.
İyi ki sessiz kalmışım!.
Talat abi Kimya mühendisiydi, birlikte mücadele verdiği okul arkadaşı, inşaat mühendisi Salih Göçmen, Talat abiyle başladığı anılarını daha ileri taşıdı.
“Bu anıyı da bize Attila İlhan anlattı” Diyerek başladı.
“Nazım Hikmet yurt dışında kaçak yaşıyordu. Bi ara geldiği İzmir- Karşıyaka’da arkadaşlar edinmişti. Onlarla kaçakken de irtibatı sürüyordu.
Arkadaşları ona yakında af çıkacağını ve ortamın yumuşayacağını, müsait olan ortamda mücadeleye kaldıkları yerden devam edilebilineceğini söyleyerek ülkeye gelmesini istediler. Bu sözlere güvenen Nazım döndü. Ancak her şey anlatılanın tam tersini göstermişti. Daha azgınlaşan iktidar Nazım’ın peşine düşmüştü. Nazım’ı ısrarla aramaları onun hayatı konusunda herkesi endişelendiriyor du.
İzmir’de saklanmaya geldi. Manavkuyu’da çok ufak bir ev tutuldu. Aynı zamanda uyduruk bir matbaa makinasını da tek odalı bu evin bitişik olduğu dağı da delerek yerleştirildi. Üç günde bir yanına uğruyor, yiyecek bırakılıyor, o dışarı çıkmıyordu. İşte o evde Nazım’ı yılan soktu. Yemek getiren arkadaşları Nazım’ı ölmek üzereyken buldular. Hemen hastaneye götürüldü ve hayatı öyle tesadüfen kurtuldu”..
Bu olayı Attila İlhan kaç kişiye anlattı bilmiyorum. Ben ilk kez duydum. Bu nedenle de eski dostların anlatımlarını önemsiyorum.
Etkinliğin saat 14:00 de olması benim için sorundu. Tüm sorunlarımı öteleyip önceliği doğru yere verdiğim için mutluyum…
4D nin burs verdiği iki öğrenci de aramızda oldu. Siverekli erkek öğrenci Talat abi gibi yakında Kimya mühendisi olacak. Genç kadın da Tıp öğrencisi olduğunu ve “Talat abiyi ilk gördüğümde iyi bir insan olduğunu anlamıştım” Dediğinde iki öğrenciyi de kucaklamak istedim..