Nasrettin Hoca’yı bilmeyenimiz, tanımayanımız yoktur. Güldürürken düşündürür, öyküleri yaşananlardan geleceğe ders çıkarır.
Hoca, günlerden bir gün oğlunun eline su testisini vermiş, çeşmeden su doldur getir demiş. Der demez de bir şaplak indirmiş oğluna. Oğlan bir yandan ensesini ovuştururken “niye vurdun şimdi bana” diye söylenmiş?
Hoca da “Testiyi kırmadan geri getirmen için” demiş.
Bugün CHP İzmir İl Kongresine katıldım, kongrenin büyük bir bölümünü izledim. Saat 17 de Eğitim- Sen’in Çedes’e Hayır mitingine katılmak üzere salondan ayrıldım.
Öncelikle bir kitle ve halk partisi olan CHP’nin, ulaşımı, adresi, tarifi böylesine zor bir salonda kongre yapmasını yadırgadım. Halka gelmesiniz daha iyi olur iletisi miydi bu? Yoksa bilmediğimiz başka bir nedeni mi vardı? İzmir’in daha ücra bir köşesinde kongre yapayım deseniz, daha uzağı yok, Bergama’ya Asklepion’a yada Selçuk Efes Antik tiyatrosuna gitmeniz gerek. Kültürpark alanı ve salonları ne güne duruyor ki?
Kongrede salonun genel havası sönüktü. Eski partililerin ortak görüşü “ nerede o eski kongreler” oldu. Büyük, heyecanlı kalabalıklar yoktu. Coşkulu konuşmacılar, ışıltılı gözlerle onları izleyenler yoktu. Salon özensizce hazırlanmıştı. O bildik, tanıdık görüntüler yoktu. “Salon düğün evi” gibi renkli, iddialı değildi.
CHP Grup Başkanı ve Genel Başkan adayı Özgür Özel ilk konuşmacıydı. Sözü sloganlarla kesildi, o da “Beni Soylu susturamadı “ dedi. Konuşması yer yer ıslıklandı, sanki rakip partili biri konuşuyor gibi tepkili davranan bir ekip salonda, kürsünün hemen önündeydi. Hazırlanılmış, çalışılmıştı, bu ekip sanki görev için konuşlanmıştı. Diğer Genel Başkan adayı, saygın bir kişilik olan Örsan Öymen konuşmasında partililerden gereken saygı ve ilgiyi göremedi.
Konuşmalar sürerken blok liste önerisi geldi, tüzük gereği oylanması gerekiyordu. Oylama yerine 1. Raund boks maçı görüntüleri izledik. Divan başkanı ara verdi 1-1.5 saat kadar sonra kongreye devam edildi. Konuşmalar sürerken 2. Raundu izledik. Taraflar kısa sürede yatıştıktan sonra oylamaya geçildi ve blok liste önerisi kabul edildi.
Elbette aslolan, tüzüğün öncelikle önerdiği, demokratik yol olan, en adil yöntem çarşaf listeydi. Ancak, mahalle delegelerinin tamamı blok listeyle, ilçe delegelerinin tamamı blok listeyle seçilmediler mi? Üstelik bugün çarşaf liste olsun diyenler, kendi ilçelerinde blok liste olsun önerisi verenler değil miydi? Kimse şimdi vızıldanmasın ”hak, hukuk, adalet” falan diye. Bir de şu var; çarşaf liste olduğunda delegelerin eline “anahtar liste”, “maymuncuk” tutuşturmayacak mıydınız? Kimsenin özgür iradesini dinler miydiniz? Hadi oradan, “kimse timsahların ağladığına inanmaz”.
Büyükşehir’in “beton blokları!” ile, “eş, dost, hemşeri kafakol ilişkileri!” arasında kalan delegelerin zor seçimiydi bu. İster adına “uçurumdan önceki son çıkış”, ister “testiyi kırmadan enseye şaplak” deyin, olan biten, bugün binlerce çift gözün gördüğü, yaşananlar bunlardı.
Tüm İlçelerin kadın kolları üyelerimiz el emeği, göz nuru, katılanları aç bırakmamak için yiyecekler hazırlamışlar, onları özenle sundular partililere. Büyükşehir ve ilçe belediyelerimiz bunları satın alsalardı çok şık olmaz mıydı? Hem emeğe, bütçelere katkı, hem de katılımcılara, bir hoş geldiniz demek için minicik bir ikram gönüllere değmez miydi? 30 ilçeden toplanıp gelmiş canlarımızı 3-5 yılda bir de olsa iyi hissettirmek için yeterli değil miydi?
Herşey insan için. Bugün konuşmacılardan biri yaşlı, bir eski vekil, Remzi Özen’di, dedi ki konuşmasının bir yerinde; “ Benim ailemin 13 oyu var. Kendi ailemde bile Chp ye kesinlikle oy vermeyeceğim diyenler var” Bu sözleri, benzer cümleleri artık o kadar çok kişiden duyuyorum ki, sormayın gitsin. “Kavgalı eve kız verilmez”. İki gün sonra halktan oy isteyeceğiz. Bu kadar sorumsuz olamaz hiç kimse, nedenini, niçinini sorgulayan zaten yok. Konuşmacıların tümünü dinledim. Hemen hepsi boş salona konuştular. Herkes liste pazarlığı derdinde ve kulisteydi, çok az kişi dinleyiciydi. Kongrelerin asıl amacı seçim yapmak kadar, öneri ve eleştirilerde bulunmak, iyileştirici yol göstermektir. Bunların tamamı unutulmuş artık. Ben ne olacağım? Ne zaman olacağım? Bunların dışında bir şey önem arz etmiyor.
Yazının başındaki şaplağı umarım bugün hepimiz yemişizdir. Ben hiçbir yere aday değildim, olan bitene partili olarak üzüldüm. Şaplağı sanki ben yemişim gibi, acısını ensemde hissettim. Liste yarışındakilerin umurunda mıydı bilmem? İl başkanlığı yarışı ne oldu, onu da bilmem? Kimin olduğunun parti için bir önemi var mı? Onu biliyorum . Yok.
Mahalle delege seçimleri ile başlayan sürecin bir halkası daha tamamlanmış oldu bugün. İlk kalbi kırılan mahalle üyeleri oldu, sonra ilçede seçilemeyen delegeler kırıldı, bugün il delegeleri kırıldı. Gönüller kırıldı, insanlar kırıldı, sandıklar kırıldı. Kurultaya bir adım kaldı. Kırılmadık “bir testi kaldı” Bugün yaşananlardan sonra değişim adına bir şey görmediğimi, hiçbir şeyin değişmeyeceğini kesin olarak söyleyebilirim. Kırın şu testiyi de. “yorgan gitsin, kavga bitsin.”