Datça’dan Selam Var…
CHP’li arkadaşlar!
Şu eski başkanınızı susturun.
Datça aşkına susturun.
Ya çıkıp özür dilesin, ya da partinizden ihraç edin.
Bu dil iyi dil değil.
Bu yol doğru yol değil.
İktidar 20 yıl ayrıştırdı bu ülkeyi ama Datça’da başamamıştı.
Datça’nın ayrıştırılmasına izin vermeyin.
Lütfen göreve.
https://www.facebook.com/Pushmataha/videos/792511352297676
*
İkinci kez seçilen meclis üyemiz Mutlu Gündoğan, teknik konulardan sorumlu Başkan Yardımcımız olarak göreve başladı. Kendisini kutluyor, başarılar diliyoruz.
Sevgili Mutlu Gündoğan
Geçmiş başkan yardımcısına tahsis edilen makam aracını kullanmayacağını bildirmiş. Araç belediyenin başka bir hizmetinde kullanılacak. Küçücük Datça’da makam aracına gerek var mı?
Tebrik ediyorum.
*
5 Nisan
Birgün belki hayattan
Geçmişteki günlerden
Bir teselli ararsın
Bak o zaman resmine
Gör akan o yaşları
*
Sevgili Mutlu Gündoğan
Geçmiş başkan yardımcısına tahsis edilen makam aracını kullanmayacağını bildirmiş. Araç belediyenin başka bir hizmetinde kullanılacak. Küçücük Datça’da makam aracına gerek var mı?
Tebrik ediyorum.
İkinci kez seçilen meclis üyemiz Mutlu Gündoğan, teknik konulardan sorumlu Başkan Yardımcımız olarak göreve başladı. Kendisini kutluyor, başarılar diliyoruz.
Birgün belki hayattan
Geçmişteki günlerden
Bir teselli ararsın
Bak o zaman resmine
Gör akan o yaşları
*
Datça’nın yeni belediye başkanı Aytaç Kurt gerekeni yaptı. Eski başkan Gürsel Uçar, sıra sende. Datça’dan özür dile.
*
40 YILLIK BİR FOTOĞRAF VE BUGÜNÜN SİYASETİ
İbrahim Irmak benim 40 yıllık meslektaşım, dostum.
Yıllarca birlikte çalıştık.
Irmak gibidir yüreği.
Gürül gürül güzellik akar.
O suda kötülük, pislik yoktur.
Alavere, dalavere yoktur.
Aksine pislikleri temizler o su.
İbrahim karınca ezmez.
Halkçı, toplumcu, paylaşımcı, doğasever bir duruşu vardır.
Aydınlanma yolunda onlarca kütüphane açmış bir güzel insandır.
Lakabı Kütüphane Abi’dir.
Bu bozuk düzenin ürettiği siyasetle uzaktan yakından ilgisi olmadı hiç.
Hayatı boyunca hiçbir partiyle bağ kurmadı.
Son yerel seçimlerde çevresinden gelen yoğun baskı sonucu İzmir’in Üçkuyular Mahallesi’nde bağımsız muhtar adayı oldu.
Olduğuna pişman ettiler.
Oyları bölüyor dediler.
AKPli dediler.
Mafya dediler.
Proje dediler.
Kadın düşmanı dediler.
Ev ev dolaşıp, dediler de dediler.
Yetinmediler.
Sandıkta oy pusulalarını çaldılar.
Bunları diyenler iktidarın yandaşları değildi.
Tam tersi.
Sözde bizden gözükenlerdi.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bağımsızlık benim karakterimdir” sözünü dilinden düşürmeyen ama bağımsız adayı düşman görenlerdi.
Sonra da ofisine bir mesaj bıraktılar.
“Bu seçim size cevap olsun!”
Aslında İbrahim’in başına gelenler Türkiye’de bağımsız bir çok adayın başına geldi.
Çünkü köleler efendilerinden nefret etmektense, özgür ruhlu kölelerden nefret etmeyi tercih ederler.
Böylesi daha güvenli ve kolaydır.
Kişilik sahibi olmak gibi bir külfete katlanmayı gerektirmediği gibi, efendilerinin gözüne girme fırsatıdır aynı zamanda.
Konu bu olduğunda öyle bir birleşirler ki şaşarsın.
İbrahim’in tanıyan tanır.
Gerisi boş laftır.
*
4 Nisan
KARADUT AŞKINA
MÖ 1800’lü yıllardı.
Pyramus ile Thisbe Babil’in asma bahçelerinde komşu evlerin çocuklarıydı.
Birbirlerine aşıktılar.
Ama aileleri görüşmelerine izin vermiyordu..
İki evin arasındaki duvara bir delik açtılar.
Geceleri herkes uyuduktan sonra duvarın iki tarafında buluşuyor, sabaha kadar delikten konuşuyorlardı.
Birgün kaçmaya karar verdiler.
Ormanda bir ağacın altında buluşmayı kararlaştırdılar.
Randevu yerine önce Thisbe gitti.
Ancak ormanda kendisine yaklaşan bir aslan görünce korkup, kaçtı.
Kaçarken pelerinini düşürdü.
Pyramus sözleştikleri ağacın altına gelince Thisbe’nin yırtık pelerinini gördü.
Öldüğünü sandı.
İntihar etti.
Bir süre sonra aslandan kurtulan Thisbe de ağacın altına geldi.
Pyramus’un ölü bedenini görünce belinden hanceri çıkarıp göğsüne sapladı.
Cansız bedeni Pyramus’un üstüne düştü.
İşte tam o anda Tanrı Marduk karar verdi.
Bu yüce aşk ölümsüzleşmeliydi.
Piremus’un kanını ağacın meyvelerine, Tispe’nin gözyaşlarını ise, ağacın yapraklarına çevirdi.
O günden beri, karadutun lekesini (Piremus’un kanı), ağacın yaprakları (Tispe’nin gözyaşları) temizler.
Halk arasında da böyle derler.
Karadutun lekesini yine karadutun yaprakları temizler.
Şimdi “Karadut” zamanı.
Ağaçlar doldu taştı.
Doğa şifasını sunuyor bizlere.
İster reçelini yap, ister şerbetini.
Ressamlar tuvaline aktardı karadutu, şairler mısralarına.
Bedri Rahmi Eyüpoğlu da gizli aşkı Mari’sine adamıştı.
“Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın ağulum
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.”
*
KNİDOS’UN TARİHİNE TALAN
Datça’nın yeni belediye başkanı Aytaç Kurt ve ekibi birkaç güne resmen göreve başlayacak ama çok büyük bir enkaz ve onlarca büyük sorunla karşılaşacaklar.
Geçmişin usulsüzlüklerini, hukuksuzluklarını gidermek onlara düşüyor.
Seçim döneminde “geçmişin devamı olmayacağız” dediler ve halk buna inanıp oy verdi.
Şimdi bu sözleri yerine getirme zamanı.
Rüşvetin belgesi olmaz ama talanın belgesi oluyor.
Paylaştığım belgeye iyi bakın.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, 6 ay önce Sarı Liman ile ilgili bir karar alıyor.
Aralarında arkeologların, profesörlerin bulunduğu kurulun kararı şöyle.
“Muğla İli, Datça İlçesi, Emecik Mahallesinde yer alan 1. derece arkeolojik sit içerisinde kalan özel
mülkiyete ait 400 ada 15 parselde (Eski: 258 parsel) yapılan Kurulumuzun 07.12.2022 tarih ve 13029 sayılı
kararı ile kaldırılmasına karar verilen izinsiz uygulamaların kaldırılmadığının ve yeni izinsiz uygulamaların
yapıldığının anlaşıldığına; yeni izinsiz uygulamaları yapanlar/yaptıranlar hakkında 2863 sayılı Kanunun 9.
maddesi uyarınca suç duyurusunda bulunulmasına; tespit edilen tüm izinsiz uygulamaların(1(Bir) adet betonarme yapı, 4(Dört) adet Tiny House yapısı, 5(Beş) adet Kabana yapısı, 2(İki) adet ahşap platform, 3(Üç) adet depo yapısı vb.,) ilgili Müze Müdürlüğü denetiminde mülk sahibi ve belediyesince ivedilikle
kaldırılmasına; yapılacak uygulamalar sonrasında uygulamalara ilişkin bilgi ve belgelerin Kurul
Müdürlüğüne iletilmesine karar verildi.”
Kısacası kurul belediyeye diyor ki; Datça’nın tarihinin yattığı 1.derece arkeolojik sit alanı Sarı Liman’daki tiny house talanına ivedilikle son verin.
Peki verildi mi?
Hayır!
O tesis turizm sezonunda para bastı.
Şimdi verilecek mi?
Önümüzdeki turizm sezonunda göreceğiz.
Burada şu soru akla geliyor.
Bu 1.derece arkeolojik sit alanındaki işletmeye ruhsat verildi mi?
Verildiyse o ruhsatta kimlerin imzaları var?
Umarım açıklanır.
Sadece Sarı Liman değil, Karaincir ve Ilıca’daki kaçak yapıları eski yönetim yıkmadı.
Geçmiş belediye başkanı Gürsel Uçar özellikle Ilıca Kamping’deki kaçak bungalovları defalarca yıkacağını söyledi ama nedense yıkamadı.
Uçar, gider ayak Karaincir’deki kaçak villalar için encümenden yıkım kararı çıkartıp yıkımı yeni yönetime bıraktı.
Keza mantar gibi biten sözde mengen, özde villalar da.
İşleri çok zor biliyorum ama Datça’nın talanına artık son vereceklerine inanmak istiyorum.
Önümüzdeki günler bakalım ne gösterecek.
Yeni yönetimden bir ricam daha var.
Geçen ay Hayıtbükü’nde birine karşılıksız olarak 150 m2 parke taşı verildi mi?
Halkın parası yukarıdan gelen talimatlarla birine peşkeş çekildi mi?
Fen İşleri bu konuda ne diyor?
Artık “Kol kırılır, yen içinde kalır” olmasın.
*
Van minute!
*
KUTSAL KADIN
Tarih boyu kadınla özleştirildi Uğur Böceği.
İngilizler Ladybird, Amerikalılar Ladybug, Almanlar da Marienkafer deniler. Meryem Ana’nın uğuruydu.
İskandinav mitolojisinde ise ismi Freyafugle” yani “Freya kuşu”ydu. Tanrıça Frejya’ya ithafen bu isim verilmişti.
Şans getirdiğine inanılan, rastlanıldığında korunan, yerde görülse uçurulmaya çalışılan uğur böcekleri artık Datça yarımadasında o kadar azaldı ki, belki de badem bitlerinin çoğalması bundandı.
Kadının olmadığı yerde ne üretim olur, ne bereket.
Uğur böceklerini koruyalım.
*
3 Nisan
Saçların tarumar gözlerinde nem
Dalkavuğa benzerdin küle dönmüşsün.
Hayal mi gerçek mi gördüğüm bilmem.
Elden ele gezen güle dönmüşsün.
Hep gereğini yaptın, yaparsın, yapacaksın.
Yazık sana, geçmez akçe pula dönmüşsün.
*
Datça Belediyesi yine kibar davranıp marketin ismini vermemiş.
Bu saygısızları, bu utanmazları “ŞOK” cezalarla “ŞOK” edeceksin.
Terbiyesizler.
*
2 Nisan
YEREL SEÇİMLER VE
DEMOKLES’İN KILICI
Yüzyıllar önce Ege’nin Helen kıyılarında kadınlar ve kölelerin seçme ve seçilme hakkı yoktu ama tarihçilere göre doğrudan demokrasinin temelleri atılmıştı.
Kentleri 500’ler Meclisi yönetiyordu. Meclisin görevi kentin sorunlarıyla ilgilenmek ve çözüm önerilerinde bulunmaktı.
Bu meclis 10 farklı insan topluluğunda(kabile) rastgele belirlenmiş ve kura ile seçilen 50’şer vatandaştan oluşuyordu.
Bu isimlerin arasında çoban da, duvar işçisi de, tüccar da bulunabiliyordu.
Her vatandaş 500’ler Meclisi’ne aday olabiliyor, ancak kuraya giriyordu.
Şimdi bir düşünün.
Halk tarafından seçilen bir siyasetçi, görev süresi dolmadan yine halk tarafından yine seçimle koltuğundan uzaklaştırılabilir mi?
Bir belediye başkanı seçtiniz ancak birkaç yıl sonra icraatlarından hoşnut kalmadınız ve onu bir sonraki seçimi beklemeden görevden alma hakkınız var.
Hatta kentten kovma şansına bile sahipsiniz.
Hayal gibi değil mi?
Oysa 2500 yıl önce gerçekti.
Antik Yunan’da seçimler bazen birilerini yönetime getirmek yerine, kovmak, sürgün etmek için yapılıyordu.
Halk beğenmediği, haksızlık yapan, kibirli ve despot olma potansiyeli taşıyan yöneticilerden kurtulmak için bu yolu seçerdi.
Bu yöntem ceza gerektiren bir suç işlememiş, mahkemede hakkında dava açılamayan, ancak toplum ilkelerini ihlal etmiş ve kamu düzeni için tehdit oluşturan siyasiler için uygulanırdı.
Halk, öncelikle sürgün için bir seçim yapılıp yapılmayacağı konusunda oy kullanıyordu.
Bu seçimde “evet” çıkarsa, bir sonraki seçim için tarih belirleniyordu. Bir kişinin sürgüne gönderilmesi için aleyhine en az 6.000 oy olması gerekiyordu.
Antik kayıtlar bu uygulamanın defalarca yapıldığını gösteriyor.
Atina’nın öne çıkan politikacılarının neredeyse tamamı bu tehlike ile karşı karşıyaydı. Ostrakismos (dışlama) denilen bu halk oylaması her politikacının başında Demokles’in kılıcı gibi duruyordu.
Örneğin Perikles kahraman bir asker ve önemli bir devlet adamıydı. Ancak Parthenon ve Akropolis’te yaptırdığı anıtlar nedeniyle “inşaat hırsı” suçlamasıyla bir kez oylandı, sürgünden çok az bir oyla kurtuldu.
Marathon Savaşı’nın, Salamis Deniz Zaferi’nin kahramanı, Pers saldırıları boyunca boyunca Atina meclisinde görev almış olan politikacı ve general Themistokles böyle bir seçimle görevden alındı ve 10 yıl süreyle Aydın Germencik’e sürgün gönderildi.
Atina’ya dönemeden sürgünde öldü.
2500 yıl önceki bu uygulama bugün geçerli olsa kaç politikacı görev süresini tamamlar acaba?
Kafa yormak gerekmiyor mu?