Açık oluyor nedense yolu entrikacıların
Rüzgarın sürüklediği güz yaprakları gibi
Peşinde sürüklüyor kitleleri
Saraydaki reis’in eli havada
Bağır bağır bağırıyor
“Dünya beş parmaktan büyük
Dünya beş parmaktan büyük
Dünya beş parmaktan büyük”
.
Doğru dünya “Beş parmaktan büyük
Neden bu parmaklar göstermez
Yerle bir olan on üç koca kenti
Ölenleri, yaralananları kayıp olan on binleri
“Dünya beş parmaktan büyük.”
.
İşaret parmağı havada ses gür
Hacivat ile Karagöz’ün bir oyunu sanki
Taşınan saraya
Bastırmış kış,
Eksi on beş derece
Ceryansız çadır
Kar ve su içinde
Çamur içinde buz tutmuş yataklar, kilimler,
Akşamdan kalan çorba.
.
Titriyor çocuklar, yaşlılar
Buza kesilen gözyaşı bir mercan sanki yanakta
Yükselen sıcak sarayda ses
“Dünya beş parmaktan büyük”
Görmez gözleri bu yoksulların sayısı
O saraydan büyük.
.
Entrikacılara, dolandırıcılara ve soygunculara
Yollar açık, ormanları yok etmek
Koylarda saraylar, villalar yükseltmek yasal
Fukaraya kendi toprağında üç odalık bina yasak
Ceryansız, çadır ve konteyner
Yaratan adına hediye sanki saraydan.
.
Varsın sarayda kalsın
Manda yoğurdu, Medine hurması,
Kestane balı ve yulaf ezmesi
Hasreti oldu yoksulun çalışacağı bir iş
Sıcak bir oda
Ve akşam sofrasında sıcak bir tas çorba
Yurdumuz cehennem sanki cezaevinde aydınları
Sirk meydanı sanki mecliste düzen
.
Saraydan havalanan işaret parmağı kılıç gibi
Kesse de yaratan adına dilini açların, yoksulların, işsizlerin
Susmaz sözcükler, konuşur kalem
Gelir gün “kısa çöp alır hakkını uzun çöpten”
Mutlular yolu saraya çıkan
Bu depremzedelere, yoksullara, sözcüklere,
Bu kaleme mutluluk ne zaman?…
.
25.01.2024
Molla Demirel