Her sabah uyanıp aynı ben olamadan;
Tanımadan koynunda uyuyan eski beni;
Tükendiler göçüp gitmeden daha…
Ne ezberlediler dünkü beni,
Ne utandılar başka bedende olmaktan…
.
Usanmadılar önceki sesleriyle
“Ben hâlâ eski benim” demekten…
.
Siz;
Kendinizi göklerde arayan bir sürü kuş;
Namlunun ucundaki bir tek serseri kurşun…
Göremediniz… Göremediniz;
Bugün farklıydı dünden uçuşunuz
Ve farklı kayıttaydı hücreleriniz…
.
Sizdiniz… Avcısı sizdiniz kendinizin
Düşen kendi tüyünüzdü göremediniz…
.
Sağlam bir kayaya verip sırtımı;
Yeni devrimlere sürerken atımı;
Sol omzunu sol yanına ver,
Sol elinle kavra dizginlerini,
Sağ ayağın eşleşsin üzengide solunla
Sür o atın peşinden kıratını…
Aksın ardından sel olup yeni süvariler
İleri… İleri… İleri…
.
Varsın toz duman olsun yollar;
Keşfet tenindeki yeni hücrelerini…
.
Sen dünkü sen değilsin
Bak; dünden ne kadar güzelsin…
Dörtnala gitmelisin yüzünün rengi solmadan
Yolun açık olsun oğlum;
“Hoşça kal” de… Bugünkü sana
Yarınki senle buluş, çok geç olmadan…
Osman Aktaş /18 Aralık 2011