Bağ Kur ve SGK emeklilerinin Cumhurbaşkanından beklentileri karşılık görmedi. Emekçiler çalışırken devlet kasasına vergi olarak yatırdıkları ücreti yönetmeleri için seçilen vekillerin oluşturduğu hükümet emekliye ayrılanların haklarını vermedi.
Umutları tükenmeden sabırla bekleyenler, “ ya olursa” diyerek yol gözlenenler, dualar ederek tanrıdan yardım bekleyenler, kendi paralarını yönetsin diyerek seçtikleri yöneticilerden merhamet bekleyenlerin umutları boşa çıktı.
- Emekliye hakkını kim verecekti?
- Cumhurbaşkanı
- Kimin parasını kime verecekti.
- Ülke vatandaşlarından vergi olarak toplanan milli gelirin eşit paylaşımı olarak emekliye verecek
Ne oldu?
2024 yılını emekliler yılı ilan edilerek, Bağ Kur ve SGK emeklisine % 5 zam verildi.
Emekli kendi ülkesinin milli gelirinden hakkını alamıyor.
Hakkını vermiyorlar!
Hakkını vermezler!
Hakkını vermediler!
Nasıl olacak?
Sendikalar, STK’lar, mesleki akademik odalar ne için var?
Çalışırken korkak, ürkek davranarak, sendikayı küçümser, örgütlü birey olmazsan şimdi el açıp beklersin.
Anne, baba olarak evlatlarınıza “siyasete karışmayın, sendikalardan, partilerden, derneklerden uzak durun.” Nasihatleri ederseniz, örgütlü toplum oluşumunu engellersiniz.
Çocuklarınızda birey öz güveni ve sosyal-siyasal bilinç oluşmaz. Hak arayışını bilmez. İşsiz ve parasız kaldığında “para ver” diye ailenin kapısına dayanır.
Devletin kapısına dayanması gerektiğini bilmez.
Anne, baba evet, bakıcı olarak çocuktan sorumludurlar.
Devlet eğitim, sağlık, barınma, can güvenliği olarak çocuktan öncelikli ve ailesinden sorumludur. Çocukların ebeveynlerinden vergiler bugünler için toplanıyor. Vergilerle oluşan devlet bütçesini yönetmek için seçilenler halkın parası ile yol köprü yapıyor. Sonrasında açılışı şovu ve reklamını yaparak parayı kendi çıkarına harcıyorlar.
Beklentiler ile, dualar ile, haline şükrederek hak ve hukuka sahip olamazsın.
Sosyal, siyasal haklar, yaşamın her alanında; insanca yaşanılır bir dünya için örgütlü mücadeleyle kazanılır.
Korkarak, sinerek, duyarsız kalarak, aile fertlerine, yakın çevrene, ahaliye siyasete bulaşma telkininde bulunarak kaybeden olursun.
“Benim milliyetimin, ulusumun, ırkımın inancımın partisi iktidar” diyerek aynı kaderi paylaştığın iş arkadaşından, komşundan ayrışma.
Neden mi?
Devleri yöneten iktidar ve muhalefet partilerin Milletvekilini sen kendi iradenle seçmiyorsun. Genel merkez belirliyor , sen partine oy veriyorsun senin tanımadığın adaylar senin vekilin oluyor. Bazen de iş yerindeki patronun, köyündeki ormanı yağmalayıp yerleşim alanına dönüştüren, deniz sahilleri doldurup iş merkezi yapan müteahhit, yolsuzluktan görevden alınan vali…, bir bakmışsınız senin vekilin olmuş.
Yasaları çıkaranların, kanunları yapanların, milli gelirin üzerinde söz sahibi olanların içinde senin kendi iradenle seçtiğin temsilcin yok!
Suçlu olan sensin!
Kendini gücüne güvenmediğin için.
Ortak sorunlarına ortak çözüm yaratacak sendikalarda, STK’larda, mesleki, akademik odalarda örgütlenmediğin için.
Aynı iş yerinde aynı şartlarda çalışan iş arkadaşın, aynı sokak, köy, mahallede oturduğun komşularınla, ortak sorunlarına ortak çözüm için örgütlenmek yerine: Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Arap, Laz, Malatyalı, Balıkesirli, kadın, erkek diye ayrıştığın için suçlu sensin.
Hak verilmez alınır!
Hadi hayırlısı…