NA “MERTÇE” İŞLENEN CİNAYETLER!
Bu alçaklara birileri bir şeyler hatırlatacaksa bu en çok bizim kuşağa düşer!.
Bizim kuşak tanıktır: Maraş katliamı namertçe yapıldı. Sizler yaptınız.
Çorum katliamında hastaneye yaralı giden insanları öldüren doktorlar sizdiniz. Ülkücü doktorlarınızdı.
Ferhat Tüysüz’ün onca insanı “mertçe” öldürme gerekçesi şöyleydi “Komünist oldukları için öldürdüm. Komünist ne demek bilmiyorum ama çok kötü bir şey”
Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, 7 Tip üyesi genci, evine polis kimliğiyle girerek öldürdüler. NA “MERTÇE” işlenen bu cinayetlerin talimatını Muhsin Yazıcıoğlu “büyük abi” verdi.
Sadece Cumhuriyet gazetesi okuduğu için öldürdüğünüz öğretmenler oldu. Hem de okulunun bahçesinde, öğrencilerinin gözü önünde.
Elinde Milliyet gazetesi taşımak öldürülme gerekçesiydi ülküdaşlarınız için.
“Davadan dönen” liseli iki eski ülkücü gencin cesetlerini “Mertçe” Porsuk çayına attınız!
Ankara’da solcu kadınları telle “mertçe” boğdunuz!.
Adana’da bir sendikacıyı, evinde otururken dürbünlü tüfekle “mertçe” vurdunuz!.
Herkesin bildiği, yüzlerce NA “MERTÇE” işlenen cinayet yazarım.
Bence gerek yok!.
Behçet Cantürk ve Savaş Buldan cinayetleri iki nedenle yazılması gerekir. 1) Behçet Cantürk 80 de Mamak’da yattı. Hücrede kendine işkence yapmaya çalışan askerlere aynı şekilde yumruklarıyla karşılık veren nadir insanlardan biriydi.
2) Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve Adnan Yoldırım’ile birlikte bir otelin önünden kaçırıldı ve işkence yapılarak öldürüldüler.
Neden bu iki olayın birlikte yazılması gerekiyordu?
Kendi işkencecisine saldıran birini polis kimliği göstermeden kaçıramazlardı.
7 TİP’li öğrenciye yaptıkları gibi, bu olayda da polis kimliği kullandılar..
Ne tesadüf ve ne kadar “mertçe” değil mi?!.
Faşistlerin “mert” olmadığını anlamak için, tarih boyunca işledikleri cinayetlere bakmak yeterli.
.
.18 Ocak
Geçtiğimiz mart ayında bir yıl dolmuştu. Menemen devlet hastanesi kardiyoloji bölümüne kontrole gitmem gerekiyordu. Bir türlü randevu alamadığım için gitmekten vazgeçmiştim.
Nevzat ve eşi Fatma 80 sonrası devrimciler. Otuz yıla yaklaşan dostluğumuz var. Seferihisar’a yerleşip hayatın tadını çıkarıyorlar.
İki ay kadar önce beni telefonla arayan Nevzat ”İzmir’e geliyoruz, birer kahve içelim” deyince Kemeraltı dibekbaşında buluştuk.
Bizim sohbetlerimiz birer kahveye sığmaz,saatlerce süren kahkahalar, çaylar eşliğinde sürerdi ve öyle oldu. Özlemişiz birlikte sohbet etmeyi. ”Birer kahve derken restoran hesabı olur” demiştim, aynısı oldu!.
Fatma ”Suat seni dün gece rüyamda gördüm.’Nasılsın’ dedim, sen ‘kendimi çok yorgun ve halsiz hissediyorum’ dedin” deyince, benimle görüşmek istemelerinin diğer nedenini de öğrenmiş oldum. Aslında şaşırmadım da değil bu rüyaya. Gerçekten bir süredir kendimi çok yorgun ve halsiz hissediyordum. ”Kız sen erdin mi?” diye sorarak, yorgunluk ve halsizliği bir süredir yaşadığımı anlattım arkadaşlarıma.
Bu konuyu Elif’e anlattım ve Elif bana ”Hemen buraya geliyorsun, kanını alıp tahlile göndereceğim” emrini tebliğ etti! Gitme de göreyim durumu yani.
Tahlil sonucuna göre önce kardiyoloji sonra dahiliye bölümüne randevu alındı.Ben alamazdım, sağolsun Elif ve doktorum Aylin hanım aldılar randevuları. Suat Seren Göğüs hastalıkları hastanesinden alınan randevulara tabii ki gittim. 15 yıla yakın bir türlü düşürülemeyen sürekli olarak 15-16 olan tansiyonum artık 12 ye düştü. Cuma günü son kontrole gideceğim. Doktor çok yoğun, kapısının önünden kalabalık eksik olmuyor. ”Randevu alamıyorum” dediğimde ”Olsun almadan gel, ben bakarım” dedi.
Dahiliye doktoru genç bir kadın. Nazik ve tatlı biri. ”İnsülin direncine ben bir şey yapamam,seni diyetisyene göndereceğim” dediğinde içimden ”Oh” dedim. Bozyaka dahiliyedeki suratsız kadın doktor,
“Bu yaşlarda çok normal – ukala şey- şu ilacı kullan ona göre sana endeskopi ve kolonoskopi yaparız” demişti. Oraya buraya kamera sokma meraklısı ne olacak!..
Doğrusunu söylemek gerekirse diyetisyene gitme niyetim yoktu. Elif ve Aylin doktorumun emeğine saygı göstermem gerekiyordu bu nedenle gittim.
Binanın kapısında diyetisyeni sorduğum beyaz önlüklü genç bir kadın ” öğle yemeğine çıkıyorum, dönüşte sizi hemen alayım” dediğinde onu hemşire veya yardımcı sandım.
Randevu alanlar kayıt yapıyor, memur bana ”Siz sevkle geldiniz kayda gerek yok” dedi. Kapı önüne oturdum bekliyorum. Bekleyenlerin hepsi kadın ve hamuru azaltsalar bence hepsi zayıflar!.
Geldi genç beyaz önlüklü kadın ve bana ”Şimdi seni alacağım” dedi. Sıra alan kadınların kıskanç gözleri kadar negatif bakış zor görülür. Diyetisyenim olduğunu öğrendiğim beyaz önlüklü çıtıpıtı çok genç kadın, anlatıyor da anlatıyor. Sabah aldığım tansiyon ilaçları havanında soğumasıyla beni tuvalete gitmeye zorluyor.
Beni en öne alan kadının konuşmasını kesmek istemiyorum ama durum vahim! Başı kapalı genç diyetisyen, ne anlatırsa anlatsın başını olumlu anlamda sallayan bir adam bulmuşken, mesleğinin tadını çıkarıyor!.
”’Var mı sormak istediğin bir şey?” dediğinde ”Yok” dememle dışarı çıkmam bir oldu.
Kilo vermek kilo almaktan çok daha maliyetli oluyor. Bu durumu daha öncede yaşamıştım.
Eşofman altlarının tümü belimden düşüyor. Evin içinde sünnet çocukları gibi dolaşıyorum. Bir elim sürekli belimde!…
Şımarık çocuk gibi şikayet ettiğime bakmayın, halimden memnunum…
.
.
17 Ocak
Bülent Arınç, Sinan Ateş cinayetinin sürüncemede kalması nedeniyle ülkücüleri eleştirdi!
“Seksen öncesi ülkücülerin nasıl insanlar olduğunu, kitaplardan okuyup ders alın”
Muhafazakar siyasetin müdavimlerinden olduğu iddia edilen Manisalı Bülent Arınç hangi kitapları okudu bilemeyiz. Ancak seksen öncesi ülkücüleri bu günlere örnek göstermesi büyük talihsizlik olmuş.
Seksen öncesi Maraş, Çorum, İTÜ, Bahçelievler vb toplu katliamları kendi hatırlamıyor olabilir!
Ben kendisine, kendi memleketlisi olan Manisalı ülkücü faşistlerin işledikleri cinayetleri anımsatayım.
Manisa Chp kadın kolları başkanı Neşe Gülersoy’un kendi eczanesinde acımasızca öldürülmesi. Ülkücü Yıldırım Şekercioğlu tarafından, üzerine 14’lü tabir edilen silahla bir şarjör boşaltılarak katledildi. Bir emekli polis olaya tanıklık etti. Yargıtay bu katili “delil yok” diyerek beraat ettirdi.
Cesedi sokakta bulunan İgd’li Nejat.
Turgutlu da gece fırında çalışan dört işçi , Halil Esendağ ve Selçuk Duracık adlı ülkücüler tarafından katledildi.
Salihli’de Kemal Baysal, Sanver Cura, Metin Sertbulut, Hüseyin Önder, ülkücü katillerce katledildiler.
Salihli den sonra cinayetlerine İstanbul’da devam eden Veli Can Oduncu henüz 17 yaşındayken ikisi cezaevinde dokuz solcu öldürdü. Bursa E tipinde yatarken yastığının altında ekmek bıçağı bulundu. Mutfakta çalışan Maraş katliamı hükümlülerinden aldığı bu bıçak nedeniyle Gaziantep F tipine sürüldü ve orada kendi ülküdaşları tarafından öldürüldü.
Gece vakti aklıma gelen Manisalı ülkücülerin işlediği cinayetler bunlar.
Bülent Arınç siz hangi ülkücüleri övüyorsunuz?…
15 Ocak
Faşistlerin problem çözme yöntemi!.
Mustafa Destici BBP seçim vaadini açıkladı
“Sokak köpeklerini *itlaf edeceğiz. Allah dünyayı insanlar için yarattı”
(İtlaf) *Öldürerek yok etme.