Yanımızdaki apartmanda en üst kattaki daire boşalmıştı. Hemen yeni kiracılar geldi. Bir temizlik, bir temizlik görmeliydiniz. Boya, badana yapıldı. Cam, kapı derken bugün baktım, eşyalar gelmiş.
Ne gürültü ne gürültü sormayın gitsin. Yedi sülale burada galiba. Kahkahalar havada uçuşuyor.
Balkonda oturuyorum. Gelecek olan yeni evlenecek iki genç. Ne güzel. Yepyeni bir yaşam. Kim bilir ne umutlar saklı içinde?…
Sizce de öyle değil midir? Her başlangıç iyidir, güzeldir, umut doludur. Beklenen hep iyilikler, güzellikleri. Kıpır kıpır yerinde duramaz insan. Bir an önce başlamak, paldır küldür dalmak istersin yaşama.
Öylece izliyorum. Çok kalabalık. Anne, baba, hala, teyze, anneanne, babaanne, amca, dayı kimi ararsan var. Her kafadan bir ses çıkıyor. Ha bire kolileri açma derdindeler. Öyle ya koskoca çeyiz geldi. Bakalım neler var ?.. Bir merak, bir merak… Sanki kendilerine hediye gelmiş. İki genç ise ortalıkta şaşkın şaşkın geziniyorlar. Sanki bunlara ne oluyor dercesine…
Evet, gelenek ve görenekleriniz çok güzel. Yaşatılması da gerekiyor. Ama hepsi değil. Bazen her şeyi abartıyoruz. Sizce de öyle değil mi? Yoksa bana mı öyle geliyor?
Düşünsenize, bizim ülkemizde biriyle evlenmezsin. Onun travmalarıyla, anne, babasının ilişkisiyle, geleneğiyle de evlenirsin… Üstün Hoca’ nın dediği gibi, “Avrupa da evlilik tango gibidir. İki kişi arasında yapılır. Türkiye de ise halay gibidir, aileler arasında yapılır, sülaleler karışır. “
Şimdi gel de isyan etme. Yaa gençleri bir rahat bırakın. Birdenbire içimden karşı daireye geçip oradaki herkesi kovmak geldi içimden. Bırakın gençler dilediği gibi özgürce yerleştirsinler evlerini…
Sonra dalıp gittim uzaklara. Ne güzel dedim. Onlar çıkıyor, biz iniyoruz. Onlar başlıyor, bizim bitirmemize ramak kalmış. Birdenbire içimi özlem duygusu sarıveriyor. Neyi, neden özlediğimi bilmeden. Sona yaklaşmanın tedirginliği mi? Ya da yaş almanın verdiği duygusallık mı? Bilemedim. Bildiğim tek şey içimde özlemlerin büyüdüğü. Kocaman bir boşlukta yitip gitmişim gibi…
Hani insan duygusallık Tan ağlamaklı olur ya bazen. Duygular taşar dökülür yüreğinden. Ben de böyle bir günümdeyim galiba… Hay Allah evlenecek iki genç neler neler düşündürdü bana.
Estetik değerlerin en güzel ölçeği insan yüreğidir. Kimi soyuta sarılır. Kimi de somutu sever. Gözünün önünde olanı, görüp tanıdığını sever bazısı. Evinde asılı olan resmi, tanıdığı yüzleri ya da gezdiği gördüğü, bildiği yöreleri… Tıpkı yaşam gibi sade ve sağlam olan.
Düşünüyorum da ne güzel şeydir insan olmak, olabilmek… Düşüncesiyle, duygusuyla, sevgisiyle insan olmak. İnsan kalabilmek. Tüm güzelliklere rağmen insan olmasaydı eğer yeryüzünde kocaman bir boşluk olacaktı kuşkusuz.
Ne yaprağın yeşili ne suların gürül gürül çağıltısı ne de sıcacık gün ışıkları… İnsan, onları görmedikten, duymadıktan, gönül gözüyle sindiremedikten sonra tüm güzelliklerin ne anlamı kalırdı. Ayrıca tüm bunları görmeyenler de yaşamları boyunca yalnız, fakir, mutsuz kalacaklarını bilmiyorlar mi?
Yine de günahıyla, sevabıyla da güzeldir insan olabilmek. Hele hele küçücük bir parıltı varsa yüreğinde tüm kusurlarını unutturur çoğu kez.
Sevmek ve sevilmek. Yaşamın ta kendisi değil midir?
Hele genç olmak. Yaşama yeni başlıyor olmak. Sevgili gençler, çıktığınız yolda, sevginiz bitimsiz olsun.
Hep mutlu olun. Bak bana neler düşündürdünüz.