Dört yıl önceydi, yılbaşına yakın günlerdeydik. Telefonum çaldı, arayan sevdiğim bir arkadaşımdı. Büyük finans kuruluşunun üst düzey yöneticisi olarak çalışıyordu. “Uygunsan seni ziyaret etmek istiyorum, hem biraz laflarız” dedi. Elbette, bekliyorum, haydi gel, dedim. Yarım saat sonra işyerimde buluşmuştuk.
Çok kısa işlerden söz ettik, bir şeyler vardı söyleyeceği, anlamıştım. Hemen konuya girelim mi, dedim? Anlatmaya başladı; “ Sen bir süre önce üzüm bağı yapmıştın, şarap da yapıyordunuz bir arkadaşınla, gidip görmüştük, tadım da yapmıştık”. Evet dedim güzel bir gün geçirmiştik. “ İşte o günden beri düşünüyorum, sonunda karar verdim. Birkaç ay önce Orhanlı’dan yer aldım, çalışmalara başladım. Bağ kuracağım, kimlerle çalışayım, hangi cins üzüm fidesi dikeyim, nereden alalım fideleri, toprağa başka ne uygulamalıyım?” Birçok sorusu vardı, hepsini yanıtladım bildiğim kadarıyla.
Aslında şaşkındım. Yanında korumaları, şoförü, danışmanları, sekreteryası, lüks makam aracı, olan pek havalı ve üst düzey bir işi vardı. Onu bu hayattan vazgeçiren birşey mi vardı? Sordum hemen; Ne oldu bir anda, neden böyle bir yaşam istiyorsun? “ Yeter demeyi bilmek lazım, koltuklar sonsuza kadar bizim olmaz. Zamanında kalkmayı bilmeli. Daha ne olacak, herşeyi gördük, yaşadık. Bilgimizi yeni kuşağa aktardık, onlar sürdürsün artık. “
Söylenecek söz yoktu bunun üzerine. Arkadaşım üzüm bağını kurdu kısa sürede. Alicante ve Şiraz üzümleri üretiyor şimdi. Bağ yavaştan verime geldi bile. Geçen yıl ilk şarabını yaptı, oldukça başarılı bulduğumu söylemeliyim. Tavsiyemi dinlemiş bağ sıralarının başına birer de gül fidanı dikmişti.
Geçtiğimiz hafta işten ayrıldığı, benim halen çalıştığım kurumun klasik konserine davetliydik. Konser salonunun girişinde büyük bir çember içindeydi arkadaşım. Çevresinde kurumun çalışanları vardı. O da davetliymiş, nasıl bir sevgi, saygı gördüğünü anlatamam. Çok neşeliydi, üzümleri anlatıyordu. O akşam güzel bir konser izledik. Mutluydum benim de katkım olmuştu bu işe.
Koltuktan zamanında kalkmayı bilmek işin özü. Bu işler meslek değilse bir de, birinin yeter artık, kalk demesine fırsat vermemek değil midir aslolan? Makamda görülen saygının makamsızken de görebileceğine ben şahit oldum, eğer mesele saygı görmekse. Boşuna denmemiş;
Gelirken işine bakarlar ,
Giderken izine bakarlar insanın.