İlkokulu yeni bitirmişim seksenli yılların başı.
Adana büyük köy misali o yıllar. Küçük sıkışık bir şehir merkezi, şehri ortasından ayıran Seyhan nehri, nehrin her iki yakasından akan bir fakirlikle beraber akıyor.
Tarihi taş köprünün Karşıyaka ayağında yani şimdi HiltonSa Otelinin orası at arabalarının ve hamalların yevmiyecilerin, tarlada bahçede çalışmak gurbetten gelip bekleyenlerin toplandığı yoksulluğun davul çalıp kendisini belli ettiği bir yerdi. Hemen ilerisi köylü pazarı denilen birkaç sokaktan ibaret şekerlemecilerin, bakliyatçıların, kumaşçıların toplandığı az ilerisi de genelde köylüye çiftçiye kazma kürek, çapa, saban yapan demirciler çarşısı idi
Karşıda yani şehrin merkezinin de olduğu diğer kıyıda tarihi kız lisesi ilerisi vilayet meydanı yukarı caddeye doğru gidersen yine tarihi büyük saat vardı.
Ben o aralar kayseri li bir kuru yemişçi esnafına çırak verilmişim. Küçük bir dükkan pazarlar caddesinde, bir altımız sebze hali. Şehrin bütün at arabaları sanki orada toplanıyor. hamallar tüccarlar, kabzımallar, seyyar kebap tezgahları. Seyyar kebap tezgahı deyip geçmeyin inanın o tezgahlarda ki kebabın tadı şimdi en lüks kebapçı da yok. Sanki o seyyar kebapçılar gitti kebabın da tadı gitti. Tabi şalgamcıları da unutmayalım. O dönemler tahta varillerde kurulup bekletilen şalgamın tadına doyum olmazdı. Şimdiki gibi şalgam plastiğe girmemişti. Hemen ilerimiz büyük toptancıların olduğu melekgirmez, caddenin başında küçük saate çıkılan yerde Mestan hamamı, sağa doğru döndün mü çerçi Yusuf un başını çektiği attarlar yani şifacılar, hemen üst sokaklarda büyük kasaplar çarşısı, yanında kaçak her türlü aklınıza ne gelirse, başta çay olmak üzere, kahve fincanları, duvar halıları, tesbih incik boncuk, elektronik eşyaların satıldığı Halep çarşısı vardı. Sanırım hala eskisi gibi oradalar.
Konuyu fazla dağıtmayayım. O küçük kuru yemişçi dükkanında gün boyu koşturuyorum.
Çerezlerin kavrulduğu bir makine var dükkanda. dükkanın önü Çerezlerin sergilendiği ve satıldığı tezgah tezgah ta patron duruyor, makine de usta var ben çırağım. Aynı zamanda dükkanın bir kapalı kasa kamyoneti var patronun kardeşi o kamyonetle ilçelere ve köylere toptan kuru yemiş servisi yapıyor, haftada üç gün bende servise çıkıyorum. Sabahın erkeninde çıktığımız köy servislerinden gece yarısı dönerdik.
O servise çıktığım zamanlarından bilirim adananın o yoksul ilçelerini, köylerini. İmamoğlu, Kozan, Kadirli, Ceyhan, Yumurtalık ve köylerini adım adım bilirim. O servise çıktığım zamanlarda az gezmedim o bereketli toprakları, tarlaları.
Sulama kanallarının üzerindeki Kürt çadırlarını gördüm pamuğa çapaya gelen. Işıksız sinek içinde.
Bütün gün güneşin alnında kürekleriyle sulama yapan yanık kavruk işçiler gördüm.
Fakirlik her yerde aynıydı. Az yiyor, az uyuyor! Çok çalışıyordun. Bu yazgı şehir yerinde de olsan köyde de olsan değişmiyordu.
O dönemler perakende pek günümüzdeki gibi yaygın değildi. Hele şimdi ki trendimiz AVM ler hiç yoktu. Onun yerine aynı tür dükkanların olduğu pasajlar vardı.
Böyle yılbaşı haftasına girdiğimiz vakitler o küçük kuru yemişçi dükkanında imalat yaptığımız makine gün boyu hiç durmadan çalışırdı. Bir yandan çuval, çuval ay çekirdeği, kabak! Fıstık, leblebi, fındık kavurur duk. Bir yandan o kavrulmuş çerezleri beşer kiloluk ambalaj halinde paketler dik. Tabi bütün iş benim küçük omuzlarımda. Oraya koş, şuradan bunu getir, servise çık, ustaya yardım et, Tezgaha patrona yardım et.
Çabucak büyüdüm.
Yılbaşına son üç gün kala siparişler tavana vururdu. Bir yandan servise mal yetiştirme, bir yandan Tezgaha mal yetiştirme sabahlara kadar çalıştığımızı bilirim.
Ama son gün yılbaşı günü yani makine susar genişletilen tezgahların üzerine üç beş tane daha terazi ilave edilir ve tüm çalışanlar patron, kardeşi bir iki yardım için gelen tanıdıklar dahil hepimiz tezgahın başında gün boyu taze çerez satışı yapardık. Tonlarca çerezin satıldığını hatırlarım. Gün boyu dükkanın önünden kuyruk eksik olmazdı.
Ama o yorgun yılbaşı ların en güzel tarafı çift haftalık almamdı.
Çift haftalıkla dolan cebim tüm yorgunluğumu unuttururdu.
Tabi en büyük kağıt kesede eve götürdüğüm çerez ler.
Bizim evde yılbaşı ben eve cebimde çift haftalıkla, elimde koca çerez paketiyle gelince başlardı.
Küçük omuzlarım büyük hayallerim le girerdim yeni yıla…
(yaşanmışlıklar) İ. Akan