Neden değişmiştir?
Osmanlıca, Türkçe,Arapça ya da Yunanca gibi bir dil değildir. Arapca, Farsça ve Türkçenin karışımından meydana gelen yalnızca saray ve bürokraside kullanılan bir konuşma dilidir.
Bu dilde evet yerine beli; üçgen yerine müselles; dil yerine lügat ya da lisan kullanılıyordu mesela.
Bu dilin yazımında ise arap alfabesi kullanılırdı. Yani biz halk olarak Osmanlı döneminde yine Türkçe konuşup, Arap alfabesi ile yazıyorduk. Türkce konuşup Arap alfabesi ile yazmak ise oldukça zordur. Çünkü Arap alfabesinde, Türkçede çok sık kullandığımız sesli harfler (a, e, ı, i, o, ö, u, ü) yoktur.Türkçede sesli harf kullanmadan tek bir kelime bile yapamayız. Deneyin olmadığını göreceksiniz. Dolayısıyla bu sesli harfleri yazmak gerektiği zaman, Osmanlıcada sessiz harfler kullanarak yazılıyordu. Bu da Okuma ve yazma zorluğunun yanı sıra pek çok anlam kaymasına yol açıyordu.
19.yy da Osmanlı Devleti’nde okuma ve yazma oranının %10 ‘lari bile bulmamasının sebeplerinden biri de budur.
15.milyonluk Osmanlı toplumunda gazetelerin tirajı 50.bini bulmazdı.
İbrahim Müteferrika’nın matbaasının kurulmasından (1727) 1929’a kadar geçen sürede basılan kitap sayısı 200.bin civarındaydı. Yani yaklaşık 200 yılda 200.bin kitap basılmıştı. Bu durum kitaba talebin ne kadar düşük olduğunu gösteriyor. Aynı dönemde Avrupa’da bir macera romanı 1 milyon satabiliyordu.
Bu farkın en önemli sebeplerinden birisi de kullanılan alfabe (Arap alfabesi) ile kullanılan dil (Türkçe ) arasındaki uyumsuzluktu.
Yanlış bir algı oluşturmak amacıyla dilimiz değişti deniliyor. Dil değiştirilebilir mi? Kimin gücü yeter milyonlarca insana başka bir dil öğretmeye.
Yapılan, Türkçeye daha uygun seslilerimizin kullanımına elverişli Latin alfabesini kabul etmek olmuştur.
Bu gün ilkokula başlayan yavrularımızın 3 ayda yazıyı sökmeleri ne kadar kolay öğrenildiğinin de önemli bir kanıtıdır.