NARLIDERE HAKKINDA EFSANELER VE GERÇEKLER
Yirmi yılı aşkın süredir Narlıdere’de yaşamaktayım. Narlıdere ile ilişkim daha eski ama fiilen ikamet sürem bu kadar.
Burada yaşamayı tercih ettim, yoksa işim Bornova’daydı. İki yerli yaşıyorum yani. Doğum yerim ve ata memleketim Çeşme ve Narlıdere.
Emekli olduktan sonra da araştırmalarıma ve yazmaya devam ettim. Memleketime ve yaşadığım yerlere vefa borcu olarak kitaplar yazmaya başladım. Önce Alaçatı sonra da Narlıdere kitaplarını yayınladım. Bunlar çok uzun araştırmaların ürünüydü. Ancak daha önce yazılan bazı kent monografileri gibi efsanelere dayanmıyor, sosyolojik bilgiler ve analizleri de içeriyordu.
Son yıllarda kent monografilerine ilgi artsa da henüz yeterli sayılmaz. Bir de broşür veya reklam/tanıtım anlamında kitaplar da az değil. Bunların bir kısmı belediyeler tarafından da yayınlanıyor.
Yaşadığımız kentler ile ilişkilerimiz yüzeysel olduğu için, o kentin tarihini, sosyolojik yapısını pek merak da etmiyoruz. Kulaktan duyma bazı tevatürler ile yetiniyoruz genellikle. Uzun yıllardır yaşamakta olduğum Narlıdere’nin de sosyolojik açıdan oldukça ilginç bir hikayesi ve sosyal dönüşümü söz konusuydu. Bunu da kitap yapmaya değer bir araştırma olarak yola koyulduğumda, eldeki kitap ve söylencelerin büyük bölümünün çok da işe yaramadığını gördüm maalesef.
Bu nedenle bugün Narlıdere Kaymakamlığı ve Narlıdere Belediyesi resmi sitelerindeki bilgilerin de önemli bir bölümünün yanlış bilgiler içerdiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bu konuda hem Kaymakamlık hem de Belediye yetkililerine sahip oldukları ve yaydıkları metinlerdeki bazı vahim hataları ilettik. Değiştirilmesini beklemesek de aydın olarak görevimizi yapmak sorumluluğu ile hareket ettik.
Hem resmi hem de halk arasında Narlıdere’ye ilişkin yaygın olan çok sayıda efsane/yanlış bilgi dolaşımdadır. Bunlardan bazılarını ana hatları ile burada meraklılar ile paylaşmak istiyorum.
1- Narlıdere’nin kurucu halkı Rumlardır. Kurtuluş Savaşı öncesine kadar Narlıdere’de üç adet Rum köyü bulunmaktaydı. Abdullahağa Çiftliği, Ortaköy ve Yıkıkköy/Yeniköy (Şimdiki Ilıca mahallesi.)
2- Narlıdere’ye yerleşen ilk Türk topluluk Tahtacılardır. Dönemin şartları gereği Kızıldağ’dan inip yerleşik hayata geçtiklerinde, kendilerine şimdiki Yukarıköy’ü yurt olarak seçmişlerdir. Rumlara komşu olmuşlar ve iyi komşuluk ilişkileri yaşamışlardır.
3- Tahtacıların burayı yurt seçmesi ve dolayısıyla yerleşik hayata geçmeleri ile ile ilgili olarak çeşitli kaynaklarda çok çelişik bilgiler bulunmaktadır. Aynı topluluktan olan Tahtacılar, Narlıdere’nin yanı sıra Kızıldağ eteklerinde yer alan çeşitli yerleri yurt edinmişlerdir. Bademler, Yaka köy vb.
4- Tahtacıların Narlıdere’yi yurt edinmeleri resmi kurumlarda ve gündelik basında 300 yıl önce şeklinde ifade edilse de, bu topluluk üç yüz yıl önce bırakın Narlıdere’yi İzmir çevresinde bile değillerdi. Adana Ceyhan’a bağlı Durhasan Dede köyüne adını veren Durhasan Dedenin mezarında ölüm tarihi olarak 1706 yazmaktadır. Oysaki Narlıdere’ye yerleşmeye karar veren topluluk önderi Hızır Dede ise Durhasan Dedenin torununun oğludur.
5- Tahtacı topluluğu Narlıdere Yukarıköye topluluk lideri olarak yerleştiren Hızır Dedenin mezarı buradadır ve ölüm tarihi 1864’tür. Peki 1864’de ölen biri nasıl olurda ÜÇ YÜZ YIL önce bu köyü kurar? Bugün restore edilmiş olan Yukarıköy, nasıl oluyor da, belediye tarafından ısrarla yayıldığı gibi ÜÇ YÜZ YIL önce kurulmuş olabilir? Üç yüz yıl önce olursa daha mı tarihi olur? Ben bu yanlış bilgide ısrarı anlamıyorum.
6- Tahtacı topluluğu mesleği gereği obalarda çadırlarda yaşayan bir topluluk olduğu için ibadeti de yüzyıllarca belli bir mekanda değil dağlarda gerçekleştirmiştir. Yani diğer bazı Alevi toplulukları gibi Cemevleri olmamıştır. Daha sonra yerleşik yaşama geçince de bildiğimiz anlamda bir kamu mekanı olarak Cemevleri yine olmamıştır. Dede Evi, aynı zamanda cem törenlerinin yapıldığı bir mekana dönüşmüştür. Dikkat ederseniz Yukarıköy’de birden fazla Dede evi bulunmaktadır.
7- Yıllar önce Cemevi olarak restore edilen ev de, Dede’nin evi/özel mülküdür ve törenler burada yapıldığı için Cem evi hüviyeti kazanmıştır. Nitekim hemen 100 metre kadar kuzey kısmında başka bir Dede evi daha bulunmaktadır. Bu tarihi özellikteki Cem evi restorasyonunda çeşitli aksaklıklar yaşanmıştır. Bunları defalarca yazdık ama bu vesile ile bir daha hatırlatalım.
– Cem evinin kitabesi tercüme edilmemiş ve binanın önüne bir tabela ile konan açıklamalarda yanlış bilgilere yer verilmiştir. Restorasyonda söylenceden önce kitabeler okunur ve açıklamada onlara yer verilir. Diğer söylenceler ise ek bilgi olarak sunulabilir. Burada restorasyon ekibi, konuyla ilgili bilim insanlarına başvurmak yerine inanç önderi konumundaki kişilere baş vurarak işle yapmış. Bu doğru değildir.
– Bunun neticesinde uzun yıllardır burada yazılı olan yanlış bilgiler konuklara ulaşmış ve çeşitli araştırmacıların metinlerinde yer almıştır. Kitabede Cem Evini yaptıran kişinin Abidin Efendi olduğu ve yapım tarihinin de 1872/3 olduğu yazdığı halde, yetkililer buraya 1874 yılında Hızır Dede tarafından yaptırıldığını yazmışlar. Yani Hızır Dede ölümden on yıl sonra burayı yaptırmış oluyor yetkililere göre. Buna kimsenin hakkı yok. Kitabe aynen tercüme edilir. Yorum yapılmaz. Abidin Efendi, topluluğu yerleşik hayata geçiren Hızır Dedenin oğullardan biri. Hızır Dede belki de başka bir mekanda cem törenleri yaptırıyordu. Belki aynı yerde başka bir binada. Ama söz konusu binayı yaptıranın Abidin Efendi olduğu kitabede yer almaktadır.
– Diğer bir restorasyon hatası, binaya Çilehane eklenmesi. Eklenmesi diyorum, çünkü orijinalinde böyle bir yer yok ve Tahtacılarda böyle bir adet ve gelenek de yok. Restorasyon sırasında rehberlik eden inanç önderleri önermiş. Öneremez. Yeni bir bina yapımı değil bu, restorasyon. Orijinaline sadık kalınmak zorunda. Binaya ek veya çıkarma yapılamaz. Yapılırsa orijinalliği ve taşıdığı kültürel özellikler bozulur.
8- Tahtacılardan sonra Narlıdere’ye yerleşen ikinci Türk topluluğu Bayatlardır. Onlar da önce Altı evlere sonra da Aşağıköy’e yerleşmişlerdir. Tahtacılar ile Bayatlar arasında ekonomik anlamda da bir işbölümü söz konusudur. Tahtacılar ağaç keser ve katırları ile düzlüğe indirirler, Bayatlar ise deve kervanları ile bunları gemilere veya ağaç fabrikalarına taşırlardı.
9- Kurtuluş Savaşı ile Narlıdere tamamen değişir. Üç ayrı köyde yaşayan Rumlar gider, yerlerine Mübadele ile Arnavutlar ağırlıklı olmak üzere Grebeneliler ve Boşnaklar vb gelir. Arnavutlar ağırlıklı olduğu için Mübadiller toptan Arnavut diye anılsa da durum öyle değildir.
Rumların terk ettiği Yeniköy/Ilıcaya yerleşen Mübadiller uzunca bir süre kilisede namaz kılıyor. Önündeki dut ağacı da minare olarak kullanılmış.
10- Cumhuriyetin ilanından sonra Devrimlerin yerleşmesi için okul çok önemliydi. Hem Türkçe bilmeyen Mübadiller ve hem de halen dağda yaşayan Yörüklerin okullaşması gerekiyordu. Bu amaçla Yörüklerin de dağdan inmesi sağlanıyor. Böylece Narlıdere’ye yeni bir Türk topluluğu daha dahil oluyordu.
11- Daha sonraki dönemde kitlesel göçler başlamadan önce Narlıdere’ye ilk göçler Karadeniz’den gerçekleşiyor. Askere gelenler veya mevsimlik olarak balıklçılık için gelenler, Narlıdere’yi yurt olarak seçiyor. Rizelilerin göçüyle Narlıdere mandalina üretimi ile tanışıyor. Ve giderek narenciye üretimi yaygınlaşıyor.
12- Daha sonraki aşamada Narlıdere genellikle köylü göçü alıyor. Orta Anadolu ve Doğu’dan gelen göçmenler önemli ölçüde bahçe işlerinde çalışıyorlar. Narlıdere’ye gelen kırsal Anadolu nüfusunda Aleviler ağırlıklı oluyor uzunca bir süre. İnanç ve kültür yakınlığı yer tercihinde önemli bir faktör oluyor altmışlı, yetmişli yıllarda. Gecekondulaşmanın çok yoğun yaşandığı dönem doksanlara kadar devam ediyor.
13- İki binli yıllardan sonra yeni imar planları ile Narlıdere’de yerleşim alanı genişlediği gibi, çok katlı yapılaşma yaygınlaşıyor ve kısa sürede nüfus katlanarak artıyor. Çok katlı yapılaşma sonrası Narlıdere’ye yönelik yeni orta sınıf ilgisi artıyor. Köylerden ziyade kent merkezlerinden de göç almaya başlıyor.
14- Narlıdere yerel siyaseti hemşehrilik ve inanç dernekleri etrafında dönmektedir. Hatta şimdiki Belediye Başkanı Ali Engin de buraya atanırken, Narlıdere’nin sosyal dokusuna uygun diye tarif edilmişti. Bu tanımlamanın Cumhuriyet karşıtı bir tanım olmasını bir kenara bırakalım. Narlıdere bugün tam anlamıyla sosyal ve kültürel açıdan bir mozaiktir. Herhangi bir mezhep veya göçmen kitlesinin egemen olduğu bir dokuya sahip değildir. Ancak yöre dernekleri ve aktif parti üyeliğinde mezhep ve hemşehrilik faktörü öne çıktığı için, Narlıdere için de bu genellenmektedir.
-Oysaki Narlıdere’de yaşayanların büyük çoğunluğu İzmir doğumludur. Dışarıdan göçle gelip buraya yerleşen nüfus içinde ilk sırayı 3800 çivarındaki nüfusla Diyarbakır doğumlular almakla birlikte, İzmir doğumlular 18 bini geçmekte ve hatta Aydın ve Manisa doğumlular da ilk sıralarda yerlerini almaktadırlar. Ama Narlıdere’de İzmir doğumlular, Aydın veya Manisalılar diye bir dernekleşme olamaz. Oysaki Aydın ve Manisa doğumluların sayısı, Erzincan ve Malatya doğumlulardan çok daha fazladır. Bu kültürel mesafe ve geleneksel dayanışma ile ilgili ayrı bir konu.
-Ancak pek çok metropol alanda olduğu gibi kente göçle gelen ve özellikle kültürel ve fiziki mesafesi daha uzak olanların cemaatleşme türü örgütlenmeleri yerel siyasete damga vurmakta, parti örgütleri, belediye başkanlık ve meclisleri buna göre şekillenmektedir. Bu şekilde ülkemizde sadece iktidarın tutumuyla değil, muhalefetin de pre modern alışkanlıkları ile Cumhuriyet aşındırılmaktadır. Siyasette modern örgütlenme yerini cemaatleşmelere bırakmaktadır.
15- Narlıdere Alevilerin yanı sıra endişeli modern orta sınıfların kenti olduğu için siyasi tercihleri de ona göre şekillenmektedir. Narlıdere bugün CHP’nin rekor oy aldığı yerlerden biridir. Bunu sadece mezhep ile açıklamak doğru değildir. Az önce söylediğimiz gibi Narlıdere’de seçim sonuçlarına yansıyan oyların büyük bölümü aynen Alsancak, Bostanlı ve Güzelyalı’daki gibi endişeli modern oylardır. Adaylara bakmaksızın verilen otomatik oylardır.
Yoksa Narlıdere ve Narlıdere yerli Alevileri sağ eğilimlidir. Buradaki ilk belediye seçimlerinde DP parti rekor kırmıştır. Uzun yıllar hep DP ve AP burada ezici üstünlük sağlamıştır. İlk defa 1977 yılındaki yerel seçimde CHP seçim kazanmıştır. O da eski DP’li ve AP’li bir aday ile.
Seksen sonrası da DYP burada defalarca seçim kazanmıştır. Hem Tahtacılar hem de Bayatlar hep sağ partilerin destekçisi olmuşlatdır. Son dönemlerde CHP’nin rakipsiz kalması sözünü ettiğimiz bu nüfus değişimi ve laikliğin tehdit altında olması kaygıları ile ilgilidir.
16- Ayrıca ilk Alevi Bektaşi Derneği, Narlıdere’de MHP eğilimli bir yurttaş tarafından ve DYP’li İsmet Sezgin’in İçişleri Bakanı olduğu dönemde Onun da yardımı ile kurulmuştur. Kendisi de Dersim’den Aydın’a sürülen bir ailenin üyesidir.
NOT: YAZACAK KONU VE OLAY ÇOK AMA BURAYA SIĞMAZ. MERAK EDENLERİ DETAYLARI VE ÇOK İLGİNÇ OLAYLARI, BELGELERİ GÖRMEK VE OKUMAK İÇİN “NARLIDERE” ARAŞTIRMAMIZI İÇEREN KİTABI OKUYABİLİRLER.