Kimi arkadaşlarım annemle olan ilişkime imrendiklerini söylerdi. Anneme ”anne” den çok ”Anoş” diye seslenirdim. Bu içtenlik büyümeye başladığımda mı yoksa örgütlü olduktan sonra mı oluşmuştu doğrusu tam olarak hatırlamıyorum.
Fiziğim yaşıma göre gelişkindi. Yaşımız söz konusu olduğunda polisler yaşça benden büyük arkadaşlarıma kimlik sorar, bana sormaz ”Sen geç” derlerdi.
Semtimizin en sosyal gençlerinden biri bendim. Yanımda olup da yüzü gülmeyen olmazdı. Çankaya- Bitpazarında tornacı olarak yaşama sarılmış olmama rağmen, oldukça gelişkin kumar oynama becerim vardı. Kimi kulüplerden, belli yüzde veya günlük sabit ücret karşılığında, onların hesabına kumar oynamam için tutuluyordum.
Kazandığım paralar yaşıma göre fazla sayılırdı ve ailede öğretilmesi gereken bir çok şey gibi, ailem, bana paranın değerini de öğretmemişti!… Kazandığım paraları arkadaşlarımla birlikte tüketirdim. Paramın belli miktarını kendime ayırmak aklıma bile gelmezdi.
Oyunlar hafta sonu gündüz, hafta içi geceleri başlardı. Masadan hiç kalkmadan kırk sekiz saat oyun oynadığım olmuştu. Kulüpçüler kazandığım sürece oynamamı isterlerdi.
Fuat abimle ilişkimiz İsmail abime göre hep daha resmi olmuştu. İsmail abim benden dört yaş, Fuat abim yedi yaş büyüktü ancak İsmail abim okumak için Eskişehir’e gittiğinde, ben sadece abimden değil, en samimi arkadaşımdan da olmuştum!.
Her ne kadar İsmail abimle arkadaş gibi olduğumuzdan söz etsem de, aramızda abi-kardeş ilişkisi asla suistimal edilmezdi. Ona hitap şeklim sadece ”Abi” olurdu. Saygı ve sevgimiz aramızda karşılıklı olarak bir kez bile çiğnenmedi.
Gündüz neyse de gece sabaha kadar eve gelmiyor olmam annemi çok endişelendiriyordu. İsmail abime mektup yazmış, gelmesini ve beni ”Adam etmesini” İstemişti.
Fuat abimi dinlemeyeceğimi biliyordu. Henüz on beş yaşımdayken kumardan kazandığım para ile beni pavyona ilk kez Fuat abim götürmüştü. Onun benim üzerimdeki etkisi belirleyici değildi.
İsmail abim beni ”Yola getirmenin” Çözümünü devrimci yapmakla buldu! Deyim yerindeyse beni zorlamış ancak yine de benim bu kadar kolay ikna olacağıma kendileri de şaşırmıştı.
Daha farklı olarak annemin benimle ilgili kaygısının azalacağına artması kaçınılmaz oldu!. Annemin elinden gelse ”Oğlum bırak şu devrimciliği, git sabaha kadar ne yaparsan yap” Diyecek ama diyemiyor! Annemim deyimiyle önceleri ”İt-kopuk” olacaktım. Şimdi ise devrimci olmamın daha ”Tehlikeli” olduğunu düşünüyor, sabah eve sağ gelip gelemeyeceğimi bilmiyordu. Bu durum onu üzüyor olsa da buna kendinin sebep olduğunu düşündüğünden yapacağı bir şey olmadığını anlamıştı.
Oğullarının İGD’li olması anneme tek bir seçenek bırakmıştı. Bizlere yakın olmaktan başka seçeneği olmadığına inanıyordu.
Fuat evli ve üç çocuğa sahipti. Üç kardeş içinde ilk İGD’li olan Fuat
olmasına rağmen ailesinin sorumluluğu onun omuzlarındaydı.
İsmail Eskişehir’de yeni kurulan İGD’ye katılmış, beni bu nedenle İzmir’de ki arkadaşlarıyla tanıştırmıştı. Tanışmaya gönülsüz ve adeta zorla, abime karşı gelemediğim için gitmiştim.
Gidiş o gidiş oldu!…
İlk eylemimde arkadaşlarımı koruma görevinin bana verilmesi benim için teşvik edici olmuştu. Sorumluluk almış, arkadaşlarımı korumuştum!… Ve bu durum bunda sonra sürekli olarak böyle sürdü…
Zaman geçiyor görevimi seviyordum. Sadece eylemci değildim, aynı zamanda iyi bir örgütleyici olmak zorunda kalmam, belki de şartların zorlaması sonucuydu!… Çoğalmamızı, devrimi bir an önce yapmamız için şart görüyordum.
Bir gece Zeytinlik’den evimin olduğu Gürçeşme’ye doğru uzanan yolda yazılama yapıyorduk. Sokağın üzerinde ”Sütçünün kızları” nın oturduğu bahçesi geniş bir ev vardı. Bu bahçede bağlı olan azman ve saldırgan köpekleri, sesimizi her duyduğunda üzerimize gelmek için kendini adeta parçalıyordu.
Sütçünün büyük kızı çok samimi bir arkadaşımla görüşürken, onu aldatıyor, İsmail abimi de baştan çıkarmaya çalışıyordu. Abim varoşlarda yetişmiş olduğundan bu durumu bana anlatmış, bende arkadaşımı uyarmıştım. Arkadaşım bana önce inanmadı. bana ”kıskanıyor, iftira ediyorsun” Deyince, bende onu evimden kovmuştum!. Sonra özür dilese de ben özrü kabul etmedim ve onunla olan arkadaşlığımı bitirdim. Konuyla alakası bu köpek!
Bizi yazı eyleminde gören o kız, köpeğin ipini çözmüş, dış kapıyı aralık bırakmış ki benden intikam alsın.
Başıboş kalan köpeğin bize doğru bir gelişi var, ilk kimi yakalasa adeta parçalayacak. Köpek bize doğru geliyor, ben köpeğe doğru gidiyorum. Arkadaşlarım önce tedirgin oldu, ne yaptığımı gördüklerinde rahatladılar!…
Köpekle aramızda yaklaşık yirmi metre kaldı. Sağ elimi köpeğin
yüzüne doğru kaldırdım ve köpek öyle patinaj yaptı ki aramızda üç metre kala ”Cııyk” sesi çıkararak durdu. Bir pati daha atmaması gerektiğini anlamış olmasına şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
Hayvanları, özellikle de kedi ve köpekleri çok seviyorum ve onlara zarar veremem. Ancak bir şeyleri yaşayarak öğreniyorsunuz! Yaşamını size güvenerek elinize bırakmış insanları korumak, kendi güvenliğinizden bile önemlidir. Aksi halde yaşamınız boyunca vicdan azabı çekersiniz. Bu konuda ben çok rahatım, vicdan azabı çekecek hiç bir şey yaşamak zorunda kalmadım. Bu nedenle de arkadaşlarımın sevgi ve saygılarını yaşamım boyunca hissettim.
Köpeğin elime ve gözüme bakışı değişmişti. Kuyruğunu salladı ve önce geri geri sonra koşarak, çıktığı kapı aralığından sessizce bahçeye girdi.
Bu kez de yüz-yüz elli metre ilerde köşe başında bir karaltı fark ettim.
Bizim gibi görevi olan devrimcilerin, eylem sırasında karar vermek için düşünmeye pek vakti olmaz. Saniyeler içinde karaltıya yaklaştım. Yaklaştıkça, karaltı tanıdık gelmeye başladı. Köşe başındaki karaltı annemdi. ”Burada ne yapıyorsun anoş” deyince, bana ”Size gözcülük yapıyorum oğlum” Demişti.
Bir annenin üç oğlu da devrimci olunca, anne tek çareyi çocuklarının safında yer almak olarak buluyor. İKD nin korsan eylemlerine gidecek kadar eylemci kadınlarından biriydi annem.
Geçti gitti belki ama ben anneme bir kez kırıldım. Ve annemin 2019 yılının nisan ayında öldüğünü, O öldükten on dokuz ay sonra öğrendim.
Annem ailesine uzak kalanları çok kınardı. Demek ki bazen büyük konuşmamak gerekiyor!..