AYNI DENİZİN ZIT KARDEŞLERİ
“Oysa onun kasabasını koruyan
Ne bekçilerdir ne de fiyakalı gençler
Onun kasabasını kollayan
Süt kokularıdır toprak dumanıdır
Parkıdır yazlık sinemalarıdır”
Süreyya Berfe
Ege ve Akdeniz sahilleri uygarlığın doğduğu topraklar.
Klasik dünyanın yedi harikasından 6’sı bu sahillere ait.
Hangi taşı kaldırsanız, altından binlerce yıllık tarih fışkırır.
Yerin altı da, üstü de kültür deposu.
Filozoflar, sanatçılar, yazarlar, şairler, kent planlamacıları, bilim insanları, kahramanlar hep bu topraklardan çıktı.
İsim isim saysak sayfalar yetmez.
Bu toprakların kentleri tanrı ve tanrıçalara adandı.
Güzellikleriyle tarihte iz bıraktılar.
Coğrafyanın atası Strabon çoğundan övgüyle söz eder bu kentlerin
Ya bugün.
Bugün sahil kentlerimize bir bakın allah aşkına.
Hepsi “kopyala, yapıştır” adeta.
Yok birbirinden farkı.
Hepsi birer beton yığını.
Özellikle 1950’den sonra köylerden başlayan göç ve 80 darbesinden sonra uygulanan neoliberal ekonomiler,
endüstrileşme, küreselleşme ve rant kentlerimizi tek tip yaşam alanlarına çevirdi.
Kimliklerini yok ettik.
Nerede eski Bodrum diye hayıflanıyoruz şimdi.
Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum’u gerçekten nerede?
En güzel tanrıça için yarımadaların en güzelinde kurulan Datça nerede?
Marmaris?
Ayvalık.
Foça.
Kuşadası.
Didim.
Ya Fethiye, Köyceğiz, Kaş.
Hemen hepsi nerede?
Yoklar.
Kimliklerini yok ettik, tarihe gömdük.
Şimdi yerlerinde yenileri var.
Ama…
Hiçbirinin kimliği yok!
Maalesef kimliksiz kentlerde yaşıyoruz.
Kent kimliği, o kentte
yaşamış ve yaşayan insanların yüzlerce yıl dokudukları birikimlerin dışarıdan gelenlere yaşattığı duygunun simgesidir.
Kent kimliği, ticari bir üründen farklı olarak yaşanan, yaşatılan, geçmişten bugünkü duygulara ve geleceğe köprü kuran bir olgudur.
Ve bir kentin kimliğini o kentin hikayesi belirler.
Hikayesi olmayan kent, sıradan bir yerleşkeden öteye gidemez.
Ne kültürü olur, ne estetiği, ne de cazibesi.
Yunanistan ile aynı suları paylaşıyoruz.
Karşı kıyılarda kardeş kentlerimiz var.
Öylesine yakınız ki, birbirimize.
Örneğin Datça ile Simi, Kaş ile Meis neredeyse yüzme mesafesinde.
Birbirlerine bakıyorlar.
Biri bağırsa, diğeri duyacak adeta.
Güneş aynı anda doğuyor üstümüze, aynı anda batıyor.
Ortak yönümüz çok.
Ama çok önemli bir farklılığımız var.
Paylaştığım fotoğraflar anlatıyor herhalde.