“Güneş ufukta doğuya doğru yükselir. Adalet, iman edenlerin gözünde ışıktır.” diye başlar Surud-i Milli-i İran. (İran Ulusal Marşı)
Oysa 1979’da sönmüştü gözlerdeki o ışık.
İman edenlerin kalbi, Mahsa Amini’nin gözleri gibi kapanmıştı.
Kadınları şiddetle örtünmeye zorlayan gerici İran rejimi, sokak ortasında 22 yaşında genç bir kadını, #mahsaaminiمهسا_امینی ‘yi, başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle öldürdü. Bu cinayet çağdışı, ilkel, yıkılası bir zorbalık örneği daha olsa da molla rejiminin geçmişteki binlerce benzer cinayetinden sadece biriydi.
1979’da Şah Rıza Pehlevi’yi deviren İrani Halkın içinde sekülerler, demokratlar, sosyalistler ve komünistler vardı ama Hümeyni ve yandaşları iktidarlarının henüz ilk yılında kontrolü ele geçirince kendileri gibi düşünmeyen Şah karşıtı veya Şah yanlısı ayırmadan on binlerce insanı alelacele idam etmişti. Üniversiteler kapatılmış, iki sene açılmamış, kadınlar toplumsal yaşamdan uzaklaştırılmıştı. Yine, ilk yıl kadınların kapanmadan sokağa çıkmasını yasaklayan Hümeyni, henüz tam kontrol altına alamadığı kadınlardan tepki görünce verdiği vaazı inkar etmiş ama sonraki yıllar içerisinde erkek ve kadınların dar kıyafet giymesi, dans etmesi, batılı tarzda giyinip müzik dinlemesini yasaklamıştı.
Dile kolay 43 yıldır onurlu İran Halkı bu yasaklara direnir durur. Yıllardır süren ABD ambargosu ve molla rejiminin kendi ideolojisini dünyaya yayma adına ülkesi dışında Şii oluşumlara para aktarması sebebiyle ekonomi iyiden iyiye bozuldu. Kaskatı dış politik duruşu münasebetiyle de uluslararası toplumdan izole bir ülke oldu. Halkın örgütlenmesi, haber alması ve itiraz etmesi engellendi. Rejime karşı her tür protesto eylemi daima önce ABD, İngiltere ve İsrail’in “İslâm Cumhuriyeti’ni içerden yıkma operasyonu olarak ilan edilip ardından şiddetle bastırıldı.
Birkaç gündür dibimizde, Ortadoğu ve dünyayı etkileyecek bir rejim değişikliği için İran Halkı sokaklarda haykırıyor, İran göstericilere öldüresiye güç uyguluyor, internet ülke genelinde kısmi olarak kapatılıyor ama ne hikmetse havuz medyası olan biteni görmek istemiyor, tek bir İran uzmanı dahi ekrana çıkartılıp konuşturulmuyor. Öyle anlaşılıyor ki TR iktidarı molla rejiminin devamından yana. Öyle olmasa Taksim Meydanında molla rejimini protesto eden İranlılara müdahale edilmezdi.
İran kadınları Şeyh Sadi Şirazi’nin Gülistân’ı gibi onurlu ve güzel bir mücadeleye liderlik ediyorlar. Saçlarını kesiyor, başörtülerini çıkarıp yanan ateşe atıyorlar. Bu eylemlere genç erkeklerden de yoğun destek geliyor. İlginç olan Hümeyni’nin Şah’ı devirdiği kalesi Kum şehrinde bile gösteriler yapılıyor olması. Gösteriler yoğunlukla Kürt şehirlerinde yapılsa da Farisi, Azeri, Beluci, Türkmen gibi hemen her etnik kesim de protestolara katılıyor. “kız kardeşimi öldüreni öldüreceğim”, “Hamaney’i toprağa gömeceğim”, “diktatöre ölüm” gibi oldukça radikal sözlerle haykıran göstericiler Hümeyni ve Hamaney’in resmi binalardaki posterlerini de indiriyorlar. Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi henüz kimseyi ajanlıkla suçlamadı ve sıkıyönetim gibi sert tedbirleri de henüz ilan etmedi. Çirkin erkeklerin güzel kadınlara yenileceği günler yakın mıdır hep birlikte göreceğiz.
Eylemciler her an terörist, ABD veya İsrail ajanı ilan edilerek gösteriler sert biçimde bastırılabilir. Şayet Batılı ülke liderleri şu süreçte aptalca açıklamalarla haklı protestoları sabote etmez ve özgürlük için haykıran İran Halkı baskılara 15 gün daha dayanabilirse çağdışı molla rejimi geri adım atabilir.
Kadim İran Halkı, zorba, yobaz ve çağdışı molla rejimini ve uygulamalarını hak etmiyor. İran Halkı, köklerini geçmişinden alan o bağımsız ruhuyla dilerim en kısa sürede hak ettiği özgür yaşamı elde eder de şu mollalardan kurtulur. Şayet kadınlar molla rejimini devirmeyi veya dönüştürmeyi başarabilirse tüm Ortadoğu politikalarının daha ılımlı yönde yeniden düzenleneceğinden şüpheniz olmasın.
Seyfi Elçiboğa