Kuzeybatı yönünden esen ve adına “KARAYEL” dediğiniz rüzgâr ile güneydoğu yönünden esen ve adına “KEŞİŞLEME” dediğimiz bu iki rüzgâr Bodrum’un yaşamını düzenleyen rüzgarlardır.
Kuzeybatı “Karayel” rüzgarları Bodrum’da yaz boyunca Mayıs-Ekim arası dönemde en çok esen rüzgarlardır. Bodrum koyları ve plajları da bu rüzgarlara karşı korunaklı olduğundan deniz ve plaj turizminin verimli geçmesini sağlar. Koylarında ve plajlarında gönül rahatlığı ile zevkli ve sakin bir yaz sezonu geçiririz.
Güneydoğu “Keşişleme” rüzgârları Bodrum’da kış boyunca Kasım-Nisan arası dönemde en çok esen rüzgarlardır. Bu rüzgârın yarattığı büyük dalgalar Bodrum’un koyları ve plajlarına girerek hem yaz boyunca kirlettiğimiz habitatı temizler hem asırlar boyu oluşturduğu kumsalı yeniden düzenler.
Bir de Bodrum’u çok etkileyen kış günlerinde esen güneyli “Kıble” ve “Lodos” fırtınaları vardır ki Bodrum merkezi güneye bakan pozisyonda olduğundan kötü etkilenir.
Sonbahar-kış sezonunun uzun süreli esen güney doğu (keşişleme) rüzgârları yerini ara sıra kuzeyli rüzgârlara bırakırlar. Bu değişim bazen ritmik yön değiştirerek olur. Biz buna denizcilik dilinde “RÜZGAR DRİSA EDİYOR” deriz.
Güney doğu yönünden esen “Keşişleme” rüzgârı saat dönüş yönünde yön değiştirmeye başlar. Sırayla güney, güneybatı ve batı yönlerde eserek kuzeybatı veya kuzey yönünde sisteme otururlar. İşte bu dönüş (Drisa) esnasında, rüzgâr kısa süreli (bir ya da bir buçuk gün) güney (kıble) ve güneybatı (lodos) yönlerinden eser. Bazen bu kıble ve lodos rüzgârları, sert ve fırtına şeklinde eserler ve ortalığı kasıp kavururlar.
Çok eski zamanlarda Bodrum Limanını bu fırtınalardan korumak için yığma taşlardan bir mendirek yapmışlar ancak tam koruma sağlanamadığı için liman içine bizim antik liman dediğimiz ayrıca küçük bir liman daha yapılmıştı. Bu yığma taşlardan yapılan mendirek fırtınanın yarattığı dalgalara pek dayanamayıp yıkıldığı için. 1954 yılında oldukça sağlam ve yüksek bir mendirek yapıldı.
Ancak liman ağzı güney fırtınalarında oluşan bu iri dalgaları içeri alır nitelikteydi. Bilhassa güney (KIBLE) fırtınalarında büyük dalgalar liman içine girer ve teknecilere kötü anlar yaşatır. Bilhassa, Tepecik Camisi civarında demirli tekneleri illaki kıyıya sürükler batırırdı. Turizmin getirisi tekneler çoğalınca fırtınanın zararları da artmaya başladı. Bu nedenledir ki 1980 li yılların sonuna doğru ilave bir mendirek daha inşa edilerek liman ağzı güneyli dalgalara kapatılmıştır.
İşte bu kısa süreli de olsa esen güneyli fırtınalar bilhassa Bodrum merkezde Kumbahçe ve Paşatarlası sahilinde denizcilerin ve Kumbahçe sahil esnafının korkulu rüyası haline gelir. Zaman zaman Kumbahçe sahilini aşarak yol üzerine taşan dalgalar etrafa kötü anlar yaşatırlar.
Çocukluğumuzda Lodos fırtınası sonrası Kumbahçe sahilindeki yol tamamen erişte, yosun, çakıl ve taşlarla kaplı olduğundan sahil yolu geçit vermez, arka yollardan okula gittiğimiz çok olmuştur. Günümüzde benzer manzaralarda kıyılara dökülen mıcırları yola fırlatan fırtınalar kıyıyı işgalle meşgul işletmelere oldukça maliyetli zararlar veriyor olsa da artık kimseyi korkutmuyor, nasıl olsa turizm var.
Kumbahçe sahilinde mevcut iki dere ağzında oluşmuş sahilin diğer taraflarına nazaran daha geniş olan boşluklarda karaya çekilmiş tekneler olurdu. Tekne sahipleri bilhassa fırtınanın zirve yaptığı gece saatlerinde teknelerinin başlarında olurlar, konu komşu da yardıma koşar ve tekneler halatlarla ağaçlara, kazıklara bağlanır, dalgaların alıp gitmesi önlenirdi.
Kaleden itibaren sahili döven dalgalardan fışkıran serpintiler, deniz kenarındaki evlerin üzerinden aşarak Cumhuriyet Caddesini ıslatırdı. Deniz kenarında olan evlerin duvarları dalgalarla dövülür, ev ahalisi kötü anlar yaşarlardı. Sırf bu nedenlerle miras paylaşımında sahildeki evler kız çocuklarına paylaştırılır, erkek çocuklar daha içerilerdeki bahçeleri kaparlardı. Elbette sonraları damatların başına talih kuşu konmuş oldu.
Bu fırtınalar acemi ve gevşek denizcileri ya da Bodrum’un huyunu bilmeyen yabancı tekne sahiplerini gafil avlar ya korkulu saatler yaşatır, ya teknelerini kıyıya sürükler ya parçalar ya da batırırdı. O nedenledir ki ehliyet almak deniz adamı olmak için yeterli değildir.
Kumbahçe Mahallesi bu fırtınalarda korkulu anlar geçirse de biz çocuklar sevinçle karşılardık. Fırtınanın gündüz periyodunda Kumbahçe Sahili’nin bitimindeki (daha sonra dolgu yapılan) beton duvara vurup havaya fışkıran serpintiler bir ev boyu yükselirdi. Biz çocuklar bu manzarayı seyretmekten büyük keyif alır, gelen serpintiden kaçma oyunları oynardık. Ve bilirdik ki fırtına sonrası Kumbahçe sahili tıka basa erişte ile dolacak.
Kumbahçe koyunun sığ denizinde çok fazla “ERİŞTE” vardı. Sular alçaldığı zamanlar boyu bir metreyi bulan, bizim “Erişte” dediğimiz ince uzun yapraklı deniz bitkilerinin oluşturduğu deniz çayırı (posidonia oceanica) yaprakları, yer yer su yüzeyine çıkar dalga hareketleriyle salınırlardı. Buğday tarlalarındaki başakların rüzgarla savrulmasını andırırdı.
Kumbahçe sahilinin yanı sıra Bodrum sahillerinin neredeyse tamamı, bu posidonia çayırları ile kaplanmış bir ekosisteme sahiptir. 30 metreye kadar olan derinliklerinde yaşayan bu deniz erişteleri, tropikal ormanlardan daha fazla organik madde üretirler. Suyu oksijence zenginleştirirler. Her gün, her m2 için 10 litrenin üzerinde oksijen üretirler. Balıklar için besin zincirinde en üst sıradadırlar. Yüzlerce farklı omurgasız ve alg türüne ev sahipliği yapmaktadırlar. Balıkların ve eklem bacaklıların yumurtlama ve üremeleri için ortam görevi görürler. Bilhassa balık yavrularına barınak teşkil ederler. Üremeyi sağlarlar ve çok sayıda tür için yaşam alanıdır. Ekonomik balıklar için barınak teşkil ettiğinden sürdürülebilir balıkçılık faaliyetlerine katkı sağlarlar.
İşte bunca saydığımız faydayı sağlayan eriştelerin kopan ölü yaprakları, bu bizim korktuğumuz lodos fırtınalarında kıyılarımızı döven dalgalarca kıyılara savrulur ve orada da kuruyarak biz çocuklara eğlenceli oyun alanı oluştururlardı.
Şimdilerde Kumbahçe plajı olarak nitelendirilen bizim Kumbahçe Sahili, boydan boya fırtınanın şiddeti ölçüsünde eriştelerle dolar ve bize üzerinde oynayabileceğimiz yumuşak zeminli saha meydana gelirdi. Fırtınalar ard arda ya da uzun süreli olursa sahil kalın bir sünger döşek gibi olur ve üstünde hoplaya zıplaya güreşir, taklalar atar, birdirbir oynardık. Okuldan sonra oyun alanımız sahil olurdu. Hatta eve girmeden çantaları bir kenara bırakır, erişteler üzerinde oyuna dalardık ve kaçınılmaz olan olur donumuzun içine kadar erişte dolardı. Eve gidince olacaklar belli. “Kör olmayasıca gene eriştelerde oynadınız demi” azarı illaki garantiydi. Bu erişteler kış boyu kaldırılmadığı için oyun alanımızın kullanım süresi uzun olurdu. Şimdilerde sahile masa koyan işletmeler nedeniyle hemen temizlendiğinden artık eriştiler birikmiyor.
Kumbahçe Sahilinde plaj oluşturma bahanesiyle yapılan dolgu işlemleri deniz çayırlarının büyük bir kısmını yok etmiştir. Bodrum yarımadasında kıyıya komşu otel, villa ve sitelere ait plaj oluşumları için yapılanlar posidonia çayırlarının yok olmasına sebebiyet vermesi talihsizliktir. Yok edilen deniz çayırlarının bulunduğu bölgeler onca faydasından mahrum kaldığı gibi zamanla deniz dibinin balçıklaşmasına da neden olmaktadır. Bir nevi karadaki çölleşmenin deniz versiyonu oluşuyor.
Kış boyu sahilde kalıp bizim oyun alanımızı oluşturan bu erişteler, “GEREN” damlı taş evlerde de yalıtım malzemesi olarak kullanılırdı. Kumbahçe Mahallesi’nin çoğunluğu bu evlerden teşkil etmiş olmanın yanı sıra Bodrum Yarımadası’nda bu evler çoğunluktaydı.
Tavan ahşap dilmelerle donatılır, dilmelerin üzeri ekonomik güce göre kargı ya da tahta döşenir. Onun üzerine bir katman bu bizim üzerinde tepiştiğimiz kurumuş erişteler serilir, eriştelerin üzerine “GEREN” denilen su geçirmeyen killi toprak serilir ve dövülerek sıkıştırılırdı.
Eriştenin kullanılma amacı;
1.si sıcak-soğuk yalıtım özelliği,
2.si tuzlu olduğundan böcek ve haşere barındırmaması,
3.sü ve en önemlisi de bedava oluşuydu.
Geren damlı evler her yıl ya da iki yılda bir bakım görür, erişte ve geren toprağı takviyesi yapılırdı. Bu dama serilen “Geren” toprağı yağan yağmurla akıp gitmesin diye damın çepeçevre kenarlarında bir çıkıntı yaratılır ki buna mimarlar “PARAMPET” derler, ancak Bodrumlular bu çıkıntıya “GUMBULLE” demişler.
Gumbulle’nin dambaş dışına yönlendirilmiş, her yönden, geren toprağı hizasında delikler bırakılır ki damda yağmur suyu birikim ya da göllenme yapmasın. Gumbulle’nin üzeri su ve toprak birikerek katman yapmasın diye bombelidir ve her yıl badana yapılırdı.
Geren toprağı genellikle mor renkli olduğundan damdan sokağa dökülen yağmur suları sokak aralarında pembe ile mor karışımı renkte bir su akıntısı yaratırdı.
Bazen kış boyu yağan aşırı yağmurlarda damlarımızın sızdırmazlığı zayıflar ve damlarımız akar, iki katlı evlerimizin üst katında damlayan sular için tencereler dizili olur bütün gece su damlaması dinlerdik.
Bu “Bodrum Evi” modelini de oluşturan geren damlı evler görünüm olarak aynı kalsa da sonraları damlara beton dökülerek teras oluşumuna dönüşünce erişte ve geren toprağı tarihe karıştı. Gün geçtikçe Bodrum evleri de tarihe karışmak üzere.
Saygılarımla. Ali Dizdar