‘ve birden gün ağarır
hepsi o kadar’
Attilâ İlhan’ın, “gözlerin gözlerime değince/ Felaketim olurdu ağlardım…”; Cahit Külebi’nin,“Senin dudakların pembe/ ellerin beyaz, al tut ellerimi bebek/ tut biraz”;Cemal Süreya’nın, “Şimdi sen kalkıp gidiyorsun/ Git/ Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar” dizeleri hangimizin defterinde yer almadı ki!
Onlarla kederlendik, duygu dünyamız o şiirlerle kanatlandı.
Bunlara; Cahit Sıtkı, Can Yücel, Süreyya Berfe, Ülkü Tamer, Hilmi Yavuz, Nâzım Hikmet, Ahmed Arif, Yahya Kemal gibi daha onlarca şairin dizesi de eklenebilir.
***
Fakat bu günlerde sanki defterimizdeki şiirler azalıyor…
Son birkaç yılda sonsuzluğa uğurladığımız Enver Ercan, Güngör Tekçe, Salih Bolat, Sina Akyol, birkaç yıl öncesi Ülkü Tamer, şimdi 9 Ocak günü Urla’nın koynuna verdiğimiz Süreyya Berfe…
Eksilen şairler…
Süreyya Berfe de 9 Ocak 2024’te bu katara katıldı.
“Hepsi o kadar…” dedi ve gitti. “(…) Günler geceler çabuk geçer/ Çabuk geçmez şaşkın bir çocuğun hüznü/Vapurlar, arabalar, karlar çabuk geçer/ Ayrılık da özlem de her şey…/ Herşey çabuk geçer/ Ve birden gün ağarır/ Hepsi o kadar.”
***
Berfe, 1943 doğumluydu. Emekli olduğunda Foça’ya yerleşmişti. Sonraki yıllarda Urla İskele’yi ve Barbaros köyünü seçmişti yaşamak için.
Cemal Süreya, Turgut Uyar, Edip Cansever gibi İkinci Yeni’nin önemli adlarıyla anılırdı ve onlarla dosttu.
Böyle olunca Berfe de 1962’de “Yön”e ilk şiirini göndermiş, dostlarının desteğiyle de 1969’da;
“Hoşçakal kasabam/ Ben artık sana gelemem/ Hoşçakal yalınayak çocuk/İhtiyar baba değirmenci/ Güle güle saçları örgülü kızlar/ Hoşçakalın kasabalılar/ İçiniz sevinçle dolsun…” dizelerinin olduğu“ Kasaba” şiiriyle ilk ödülünü almıştı.
Sonrası onlarca ödül…
Ve bir ömre sığan on üç şiir kitabı.
***
Enver Topaloğlu, Berfe’nin ardından “Şairi Uğurlamak” yazısında,
Şairin ilk yıllar kentli şiirler yazdığını, daha sonra kırı ve doğayı öne çıkaran şiirlere yöneldiğini söylüyor.
Buna örnek olarak da…
“Bereketli Yol” şiirini gösteriyordu:
“Bilmediğim köylere doğru gidiyorum/ Kafamın ve gönlümün uyarına/ Herşeyi ilk kez görmek için/ Herşeyimi gözden geçirmek için…”
Başka bir örnek, Gülten Akın’a ithaf edilen, “Bir Dost Bulamadım Gün Akşam Oldu” şiiriydi.
“Şehre inince keyfim kaçıyor/ Her yerde yüzüme çarpan bir tokat (…)/ Kapılar kapanmış/ Hükümet çekmiş ayağını/ Bekledim köle oldum/ Yere yapıştı dizlerim…”
Ayrıca Topaloğlu, Berfe şiirinde; sesin, edanın jest ve tavrın dip dalgasında ‘kederli bir haz ile yaslı neşe’ diyebileceğimiz Ege’ye has hayata tutunma halinin görüldüğünü de belirtiyor.
***
Doğan Hızlan da ardından yazdığı yazıda Berfe’nin, hayata ilişkin değişik ögeleri ustalıkla bir araya getirdiğinden söz ediyordu.
Bu ögeler; karamsarlık, bezginlik ve küçük sevinçler olarak görülebilir.
***
KİTAPLARI
Berfe,1969’da;“Gün Ola” şiir kitabıyla yola koyuluyor.
Arkasından; “Savrulan”, “Hayat ile Şiir”, “Ufkun Dışında”, “Şiir Çalışmaları”, “Ruhumun”, “Kalfa”, “Nâbiga”, “Seni Seviyorum”, “Foklar Söyledi Ben Yazdım”, “Çıkrık”, “Kalfa” (Toplu Şiirler), “Seferis ile Üvez” ve “Yavaş Yavaş Bilemiyorum” şiir kitapları ek olarak da çocuklar için yazdığı kitaplar (“Çocukça”, “Eksik Alfabe”) geliyor.
***
BİR VEFA ÖRNEĞİ
Büyük şairin ölümü üzerine “Yenigün” gazetesinde Bekir Yurdakul da içli bir mektupla şaire seslendi.
Yurdakul, hakkını teslim edelim, vefa konusunda İzmir’de önde gelen bir edebiyat emekçisidir.
Aynı zamanda, en ünlüsünden daha az tanınanına bütün yazın emekçileriyle iletişim içinde olması onun başka bir özelliğidir.
Buna örnek; çalıştığım kurumda, telefonuna ulaşamadığımız nice sanatçıya ulaşmak konusunda Yurdakul’dan istediğimiz yardımdı.
Onun fihristinde illaki o isimler olurdu ve telefonu biz ondan alırdık.
Böylece olunca da enformasyon doğal olarak onda olurdu.
Nitekim, Muzaffer İzgü’nün hastane safahatını, Özcan Yalım’ın Karabağlar’daki bir huzurevi yaşamına ilişkin bilgileri ondan öğrenmiştik.
Yurdakul, mektupta şairin Urla Zeytinalanı’ndaki kaldığı huzurevinde ziyaret anındaki duyguları dile getiriyor.
Birkaç yıl önce yapılan o ziyarette eşi Huriye Hanım’la başka bir şair Hülya Deniz Ünal da vardır.
Kitaplar ve çiçekler şaire götürülmüş, hâl hatır sorulmuştur.
Berfe, huzurevinin bir göz odalık yaşam alanında kitaplarıyla baş başadır.
Yazmayı ve okumayı bırakmadığını buradan anlıyoruz.
Ancak böyle de olsa o hınzır yalnızlığa hangi yürek dayanabilir ki?
***
Bu büyük şairin ardından söylemek istediğim bir iki şey daha var:
Berfe, emekli olunca önce Foça’ya yerleşmiş.
Sonra Urla’ya.
Şimdi sözüm bu güzel ilçenin yerel yöneticilerine:
Beldenizde bulunan bu insanlara sahip çıkmak gerekmez miydi?
Ey başkanlar!
Ege’nin sahil kentlerinde onlarca şair, yazar, bilim insanı yaşıyor.
Bunların kentlerinize katacağı güç ve sinerjinin farkında değil misiniz?
Değilseniz çok yazık!
Yıllar önce, dönemin İzmir büyükşehir belediye başkanı Ahmet Piriştina şair Ece Ayhan’a sahip çıkmış, onu belediyenin huzurevine almıştı.
Bari bu örnekleri görün.
Ya edebiyat örgütleri?
Onlara da söyleyecek söz bulamıyorum doğrusu!
Güle güle git koca şair, senin dizelerin nasıl olsa belleğimizin bir yerinde dönüp duracak ve biz o dizeleri yeri geldiğinde okuyup hayatımızın zenginliği olarak göreceğiz…
KAYNAK: https://www.gazeteyenigun.com.tr/makale/18930205/salim-cetin/ve-birden-gun-agarir-hepsi-o-kadar