Haydi rastgele deyip kontağı açtı.
Minibüsün soğuk motoru bir iki huysuz homurdanmayla marşı alıp çalışmaya başladı.
Kapının cebine koyduğu bezi aldı direksiyonu ön konsolunu silmeye başladı. Dikiz aynasını düzeltti vites kolunun yanındaki bozuk para koyduğu küçük kutuyu kontrol etti bir tek götürüp getirecek kadar para üstü verecek bozuk para vardı. Motor hala çalışır vaziyetteydi. Aynaları son kez kontrol edip el frenini indirip birinci vitese alıp bastı gaza.
Yolcu alacağı durağa geldiğinde gün henüz yeni ayıyordu. Hava kapalı yağmur yağdı yağacak gibiydi. Sıraya yanaştı iki numaraydı öndeki minibüsten sonra sıra ondaydı. Stop edip indi aşağı sıcak bir çay iyi gelecekti sabah sabah, durağın yanındaki çay ocağına doğru yöneldi.
-Günaydın Rasim usta hayırlı işler çayın var mı?
-Ooo günaydın Kadri abi olmaz mı yeni demledim tavşan kanı mübarek
-Eyvallah kardeşim… Nasıl durumlar bir sıkıntı yoktur inşallah
-İdare ediyoruz be Kadir abi annem hastanede akşam yanında kalıyorum. Sabah erkenden buradayım zor ama ne yapıcan hayat işte..
-Ha evet söylemişti arkadaşlar geçmiş olsun var mı yapabileceğim bir şey?
-Sağ ol abi olursa söylerim.
Çayını alıp dışarı, minibüsünün yanına geldi. Önündeki minibüs dolmak üzereydi sıra ona gelmişti. Çayından son bir yudum aldı, masaya bırakıp direksiyona çıktı. Kapıları açtı yolcular binmeye başladı. Saatine baktı yedi dakikası vardı. Sırası gelen dolmuş yedi dakika içinde duraktan hareket etmesi gerekiyordu. Dokuz kişi binmişti dolmuşa beş kişilik daha yer vardı ama saati dolmuştu artık boş koltuklara yoldan bulursa yolcu alacaktı. “Rastgele” deyip çıktı yola.
-Lütfen biletleri elden ele yollayalım bozuk olursa sevinirim, ayakta durmayın boş yerlere oturun lütfen…
Dışarıda başlayan yağmurla birlikte trafik artmıştı. Yoldan bir kaç kişi daha aldı boş yeri kalmamıştı. bir kaç kişi daha aldı şimdi minibüsünün içi ayakta yolcularla tam dolmuştu. Radyoyu açtı hafiften arabesk bir şarkı eşlik ediyordu şimdi yolculara.
-Müsait bir yerde inebilir miyim?
-Tabi efendim buyurun arkadaşlar inenlere bir müsaade edelim bir zahmet
-İleride trafik polisi var ayaktaki arkadaşlar bir çökelim bir zahmet sabah sabah ceza yemeyelim… Eyvallah kalkabilirsiniz. Sağ olun…
Son durağa vardığında yağmur iyice hızlanmıştı. Yaklaşık bir yedi dakikası da burada vardı. Topladığı paraları düzeltti tüm paraları yeleğinin iç cebine koydu. İlk sefer için fena sayılmazdı topladığı hasılat, zaten yağmurlu havalarda işler iyi olurdu. Birçok yolcu işe gitmek için arabasını çıkarmaz minibüs tercih ederdi. Kısa mesafe yürüyecekler bile yağmurdan dolayı dolmuşa binerdi.
Kendisi de böyle iş olduğu günlerde fazla yevmiye alırdı yemek parası sigara parasını da alırdı fena sayılmazdı hali.
Yaklaşık beş yıldır dolmuş şoförlüğü yapıyordu ve bu işi gittikçe sevmeye başlamıştı. Bu sayede iki çocuk okutup evine bakıyordu.
Oysa sudan sebeplerle el çektirilen memuriyetten sonra çok bunalımlı günler yaşamıştı. Hatta intiharın eşiğine bile gelmişti. El konulan maaşı, ödenmeyen tazminatı yüzünden bankalarla icralık bile olmuştu. Sonra mahalle bakkalı Hulki abi sayesinde bu dolmuş şoförlüğü işi bulmuş ilk zamanlar çok zorlanmasına rağmen zamanla işin püf noktalarını öğrenmiş işini sevmeye başlamıştı. Evde tencere bu sayede tekrar kaynamaya başlamıştı.
Yolcular dakikası olmasına rağmen dolmuşu doldurmuştu boş yer kalmamıştı. Rastgele diyip açtı kontağı kontak çalışır çalışmaz arabesk bir şarkı radyoda çalmaya başladı.
-Paralar bozuk olsun lütfen elden ele uzatalım…
(küçük insan öyküleri) i. Akan