Bazı okulların iyi olduğuna dair bir ön kabul toplumların hafızasında yerini hep korur.
ODTÜ, Boğaziçi, Mülkiye… böyledir.
On yılların birikimi, buradan mezunların toplumdaki yerleri bu önkabulün gerekçesidir. Yoksa durup dururken verilmiyor bu payeler!
İzmir’de Atatürk ve Karşıyaka Liseleri, İstanbul’da Kabataş Lisesi de yukarıda saydığımız okullar gibi, iyi bilinen okullardan sayılıyor.
Bu okulların adı bile başarıya endeksli nerdeyse…
***
Ben Gazi Üniversitesinin İletişim Fakültesinden mezun olduğumda çok kişi, “Mülkiye’nin İletişim Fakültesinden mezun olsaydın, işin daha kolay olurdu!” cümlesini kurmuştu.
Hem de gözlerimin içine baka baka!
Oysa çoğu hocalarımız ortaktı. Ertuğrul Özkök, Aydın Güven Gürkan, Onur Kumbaracıbaşı, Barlas Tolon o okulda da hocaydı, bizimkinde de.
Ama demek ki algı başka bir şey…
Her neyse gelelim konumuza:
***
Geçen hafta dernekten arkadaşım Dilek Karcı’nın, “İzmir Kız Lisesi anlatılmaz yaşanır. Yeni yıla yaklaşıyoruz, (hey) kırmızı ceketli kızlar!..” diye başlayıp oradan mezun olmuş arkadaşlarına seslenen paylaşımını görünce, ‘Ne hoş bir aidiyet duygusu! Demek ki olumlu anılarla süren bir eğitim yuvasıymış orası.’ diye düşündüm.
Oysa ben böyle okulları; kocaman duvarlarla çevrili, dışa kapalı, saçlarını ensesine toplamış, gözlerindeki kalın numaralı gözlüğüyle her daim kuralları hatırlatan bir müdür hanımın yönettiği, bu yüzden de öğrencilerin mutlu olamayacakları bir yer olarak bilirdim.
Heyhat, fena biçimde yanılmışım!
***
Aslında 1990’lı yılların ortalarında bu okula, o günlerin Konak Belediye Başkanı Ahmet Sarışın’la gitmişliğim vardı.
Ama hafızanın ihaneti olsa gerek ki o ziyaretten aklımda kalan hiçbir şey yok gibi.
Sadece belli belirsiz, yeşillerin içinde bir okul ve orta yaşlı, misafirperver kadın bir müdür…
Her neyse, bu dünyada hikâyesi olmayan hiçbir şey yok derler ya; biz lisenin devamındaki hikâyeye bakalım biraz:
***
MEĞER BURASI MEŞHURLARIN OKULUYMUŞ!
Prof. Dr. Mübahat Kütükoğlu
Tabii hikâyenin başına dönünce, okulun tarihine bakmak farz oldu.
İzmir valisi Rahmi Bey, İttihat Terakki okulu olarak yaptırmış binayı,1917’de.
Modern eğitime ise 1923’te geçilmiş.
Demek ki Cumhuriyet’le yaşıt.
Bu kadar tarihi olması zaten ilk artı puanı veriyor bu okula.
Sonra?
Sonra; arkadaşım Ali Rıza Avcan’dan öğreniyorum ki Nermin Abadan Unat, İzmir Kız Lisesi mezunu imiş.
Dahası; “Örgütleşmemiş Kent İzmir”in yazarı sosyolog Mübeccel Kıray, Osmanlı ve İzmir tarihi konusunda çok sayıda kitabı olan Mübahat Kütükoğlu, arkeoloji ve tarihi sikkeler konusunda yayınları olan Cevriye Artuk, Türkoloji ve filoloji konusunda uzman Prof. Dr. Zeynep Korkmaz…
Hepsi bu okuldan…
Avcan’ın deyişiyle, “beş amazon bilim kadını”…
Tabii herkes okulundan; sanatçı, bilim insanı, kamuoyunun tanıdığı insanların çıkmasını ister.
***
Bizim Gazi İletişim Fakültesinde 1980’lerde güzellik yarışmasına katılan bir öğrenci Türkiye 2. güzeli seçilmişti ve bu durum bir övünme meselesi olmuştu yıllarca.
Herkes okuduğu okulla bir biçimde bağ kuruyor.
İzmir Kız Lisesi’nin ‘kırmızı ceketli kızları’ bence siz de bu bağı kurmada geç kalmayın!
Beş bilim kadınını çıkartan okulunuzla övünmeniz bence haklı bir gururdur!
Çünkü onların oturdukları sıralarda siz de oturdunuz, aynı koridorlardan geçtiniz…
Bilmiyorum onlar da sizin giydiğiniz kırmızı ceketleri 1930’lar ya da 40’larda giydiler mi?
Ne fark eder ki!
O koşullarda yetişmek, kendi alanlarının sayılı akademisyeni olmak…
Az şey değil!
Yalnız bu başarılı kadınları sahiplenmek sizin kadar İzmirlilerin de hakkı…
Onlar bizim de kıymetlimiz çünkü kentler yetiştirdikleri değerlerle anılır.
***
BİR KADİRŞİNASLIK ÖRNEĞİ
Peki bu değerlerin farkında mıyız?
İlgiye ve gösterilen çabalara bakılınca olumlu bir yolda ilerlendiği söylenebilir.
Geçen yıl, Nermin Abadan Unat’ın adı Konak Belediyesince açılan bir kültür merkezine verildi.
Büyükşehir ise, Akdeniz Akademisi’nin onur ödülünü Unat Hoca’ya takdim etti, geçen aylarda.
Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi, “Nermin Abadan Unat Göç Sempozyumu” etkinliğini gerçekleştirdi.
İki duyarlı arkadaşımız ise bu beş bilim kadınının öyküsünü gazete için hazırladı.
Ali Rıza Avcan anlattı Lütfü Dağtaş da yazıya döktü.
Bu röportaj bir gazetede seri olarak yayımlanacaktı.
Ne güzel bir kadirşinaslık örneği olurdu.
Ancak şimdilik olmadı.
**
Unat, 1921 doğumlu ve bugün yüz iki yaşında. Hâlâ üretiyor, hâlâ onu hak arayan toplum kesimlerinin yanı başında genç bir yürek olarak görüyoruz.
Hoca’nın özgürlüklerden ve demokrasiden yana tavır koyduğu apaçık.
Şimdi sıra diğer dört isimde.
Elbette onları da unutmayacağız.
İzmir o bilim kadınları için de vefa duygusunu gösterecektir.
Mübeccel Kıray 2007’de, Cevriye Artuk ise 2009’da aramızdan ne yazık ki ayrıldı, ebediyete intikal ettiler.
Sonuç olarak şunu aklıdan çıkarmayacağız; başarıya dayalı gelenekleri olan kurumlar yıllarca bunu sürdürüyor.
Tıpkı ‘kırmızı ceketli kızların okulu’ İzmir Kız Lisesi gibi.