15 Aralık
NE DİYECEĞİMİ BİLEMEDİM……
***
Peynir almak için pazara uğradım.
Genç bir hanım ile genç bir erkek benden önce geldikleri için sıramı bekliyorum.
Kadının kucağında küçük bir köpek var.
” Aşkımmm üşüdün mü, yerim ben seni ” diyerek seviyor.
Sonra yanındaki adama döndü.
” Aşkımmm ben peyniri beklerim. Sen şuradan bir kaç kilo mandalina al ” dedi.
***
Şimdi çoğunuz ” eeeeee ne var bunda ” diyeceksiniz.
Kadının hem köpeğine,
hem de eşine AŞKIM demesi dikkatimi çekti de
ondan şey ettim.
Bir de
Acaba hangisine daha çok aşık? diye de merak ettim.
Aslında köpeğin de, adamın da adı var.
İkisine de AŞKIM diyeceğine isimleri ile seslense
Bende böyle…
amannnnn bana ne yaaaa.
12 Aralık
NEDEN BÜTÜN MAÇLAR SÜRESİZ TATİL EDİLİYOR ?
***
Kendini dokunulmaz sanan biri,
yanına aldığı iki maganda ile sahaya inip hakeme saldırıyor.
Hakem FİFA kokartlı.
Dolayısı ile olay bir anda dünya gündemine giriyor.
Zaten bahis, kara para, siyasetin spora yoğun müdahalesi ile dile düşen Türk sporuna bu olay ile kapkara bir gölge daha düşüyor.
***
Saldıran belli değil mi ?
Başkanı olduğu takım belli belli değil mi ?
Olayların buralara gelmesinden direkt sorumlu federasyon yöneticileri belli değil mi ?
Ceza verilecekse ki mutlaka verilmeli.
Takımı ligden düşürürsün.
Federasyon yöneticilerini görevden alırsın.
Olayın baş aktörüne de yasaların öngördüğü en ağır cezayı verirsin.
Herkese de ibret olur.
***
Durum bu kadar açık ve net iken,
olayın failleri kabak gibi ortada iken,
olay ile ilgisi olmayan tüm lig takımlarını cezalandırmak anlamına gelen,
Ligi niye tatil ediyorsun ?
Bunun bir mantığı var mı ?
Bu arada siyasi kimliği belli fail hastanede tedavi görüyormuş.
neyi var acaba ?
Yumruk atarken parmağı mı incinmiş?
11 Aralık
TV’de akademisyen, yaşam koçu/ uzman etiketli kişilerin,
Genç işsizlik/Meslek secimi/ gençlerin iş hayatındaki yeri konusunda saçma sapan konuşma ve tavsiyelerini dinlerken ,
Tavsiye olarak neden bu konuları da işlemezler diye aklıma gelenler
—————,—————-
45 yıllık iş Yaşamım boyunca yaşayarak, bazen bedel de ödeyerek öğrendiklerimdir ……
– Senin “pes ettim” dediğin anda,
bir başkasının aynı durum için;
“Aman Allah’ım, ne büyük fırsat” dediğini unutma
– Her krizin aynı zamanda fırsatları da barındırdığını unutma ve eyvah durum çok kötü diye panik yapacağına, bu fırsatı görerek yeniden konumlan.
– iş profili amaçlı sosyal medya sayfalarında, ilginç olacağım diye uçuk kaçık pozlar ve
Elinde içki kadehi olan fotoğraflarını asla kullanma.
– Her duruma hazırlıklı ol ve hızlı karar ver. Şansın hazırlıklı olanlara güldüğünü keşfettiğin zaman, asla şaşırma .
– Yumurta çalanın, tavuğu da çalacağını asla unutma. En vazgeçilmez eleman bile asla af etme.
– Telefon ahizesini kaldırırken gülümse. Öteki uçtaki sesinden gülümsemeni mutlaka hissedecektir.
– Bir iş anlaşması imzalarken;
karşı taraf, detayları daha sonra konuşmayı önerirse
“anlıyorum ama, her şeyi şimdi tamamlamak istiyorum” de,
ve tamamlamadan da masadan kalkma.
– Müşterilerinden ve arkadaşlarından biraz daha iyi giyin ama, asla abartma
– Cömert ol. Cimri olma
Ama,
parasını düşüncesizce harcayan bir kimsenin,
başka konularda da düşüncesiz olacağını asla unutma.
– Senin sahip olduklarına sahip olmayanları asla küçümseme, onların yanında alçakgönüllü ol ve onların çabalarına değer verdiğini hissettir.
– Arada sırada telefonu kapa ve yalnız kal.
– Çok oku, çok araştır.
– Hic bir fikre karşı önyargılı olma .
Dinle, tart, uygula veya konumlan.
– Mutlaka Stresini atıp rahatlayacağın bir hobin olsun., Ama iş arkadaşlarınla birlikte yapma. Çünkü bu durumda yine iş konuşur rahatlamak yerine gerilirsin.
– Müşterilerine gösterdiğin saygıyı çalışanlarına da göster.
– Profesyonel bir fikir almak istediğin zaman, arkadaşlarından değil profesyonellerden al.
– Maymun iştahlı olma.
Günlük yaşama. Mutlaka Kısa, orta, uzun vadeli plân ve takvimin olsun.
Günün koşullarına göre revize et. Uygun zamanın geldiğine inandığın an uygula.
– Risk almaktan çekinme.
Ama alacağın risk boyundan büyük olmasın.
– Başından savmak için bile olsa, Asla Tutamayacağın sözler verme.
Verdiğin sözü de zarar pahasına da olsa yerine getir.
– İşlerini yaparken tırnaklarının içine kadar kirlenen insanlara özellikle saygılı ol. Çünkü onlar gerçekten çalışıyor.
– Alçak gönüllü ve nazik ol.
Ama kimsenin seni iteklemesine izin verme.
– Bir iş anlaşması sırasında yazılı olarak kağıda geçmeyen hiçbir şeyin, senin hesabına da geçmeyeceğini unutma.
– Taşeronlarla çalışırken anlaşmaya,
işi zamanında teslim etmedikleri durumla ilgili bir ceza maddesi eklemeyi unutma.
– Bir iş yemeğine davetliysen;
asla davet sahibinin ısmarladığından daha pahalı bir şey ısmarlama.
– Randevularına sadık ol ve ne sebeple olursa olsun geç kalma, erken gitme.
Tam zamanında orada ol.
– Sana gönderilen en iyi veya en çok etkilendiğin iş yazışmalarını dosyalayıp sakla.
– Karar vermekten çok, toplantı yapan patron veya yöneticiden şüphelen. İyi yönetici kısa ve öz toplantılarla görevlendirmeleri yapıp işe ve sahaya odaklanan kişidir.
– İşyerinden bir kurşun kalem bile ödünç alma !!!
– Yapacağın bir iş için para almamaya karar vermeden önce iki kez düşün.
Çünkü insanlar para ödemedikleri şeylere genellikle değer vermezler.
BAŞARINI,
ONU ELDE ETMEK İÇİN NELERDEN VAZGEÇTIYSEN ONLARLA ÖLÇ
Ama ilk fırsatta zaman yaratıp,
vazgeçtiklerini de mutlaka yapmayı ihmal etme.
Yani cebinde ” ölmeden önce yapılacaklar ” listen olsun ve fırsat bulduğun an yap.
9 Aralık
EKİP RUHU ….
Yine okumaktan sıkılacağınız kadar uzun bir yazı oldu ama, başlığın anlamını ve ne demek istediğimi, o an yaşadığım duyguları daha kısa anlatamadım.
***
15 gün önce pazar günü öğleden sonra birden bire karnımda dayanılmaz bir ağrı başladı.
Önce geçer diye pek umursamadım. Birkaç saat sonra ağrı geçeceğine daha da arttı.
Oldum olası doktora, hastaneye gitmekten nefret ederim. Genellikle de eşim veya çocuklar emir vaki yapıp zorla götürür.
Yine aynı oldu. Ağrı arttığı ve böğüre böğüre kusma da başladığı için Seferihisar devlet hastanesi acil servise gittik.
Adı üstünde acil servis ve gece yarısı.
Bir serum bağlandı, ağrılar kesilmeyince bir de ağrı kesici iğne yaptılar eve döndük.
Biraz rahatladım ama sabaha karşı ağrı tekrar başladı.
Eşim ısrarla işe gitme doktora gidelim dedi ama ben yine geçmezse giderim dedim.
Ev ile fabrika arası 50 km. Yolda ağrı daha da arttı baktım olacak gibi değil, Fabrikaya uğramadan organize bölgenin yakınındaki özel hastaneye gittim.
Doktor, problem belli ama bir MR (Emar) çekelim kesin olsun dedi.
Çekildik. Safra kesesinde 5 tane 1,5 – 2 cm taş ve çamur varmış.
İlaç falan olmaz ameliyat dedi.
Ne zaman yaparsınız dedim. Akşam gel yapalım dediler.
Tamam dedim.
Başladı kaç yaşındasın, şimdiye kadar hangi hastalıkları geçirdin. Hiç ameliyat oldun mu?
Tabi ben hep hayır diyorum.
Doktor gülmeye başladı.
‘’ Nasıl ya bu yaşa kadar sen hiç hasta olmadın mı? Yaşıtların hastaneden çıkmıyor, bir torba ilaçla dolaşıyorlar ‘’ dedi.
– Valla olmadım ya, grip falan bile olduğum sayılıdır, ilaç falanda kullanmam pek.
Sadece 3 sene önce beyin kanaması geçirdim. Sol tarafım felç oldu ama inat ettim 3 ayda tekrar ayağa kalktım iyileştim. Sadece kan sulandırıcı kullanıyorum deyince,
– Şimdi iş değişti kan sulandırıcı kullanıyorsan en erken cumartesi günü ameliyat yapabilirim dedi.
– Şimdi ben 5 gün daha bu ağrıyı çekecek miyim? dedim.
– Ağrı kesici vereceğim ama yine de kısmen çekeceksin dedi.
1 hafta dayanılmaz ağrılar, ardından ameliyat, ardından 4 gün daha evde otur. 10- 12 gün Patladım ruhum daraldı.
Zaten oldum olası insanların hiçbir şey yapmadan, çalışmadan evde boş boş nasıl oturduklarını kafam bir türlü almaz.
Artık oğlanlar işlerin büyük çoğunluğunu benden çok daha iyi yürüttükleri halde, yine de her sabah saat 08.oo’de evden çıkıp işe giderim.
****
Biliyorum yazı uzadıkça sıkıldınız.
Şimdi gelelim başlığa konu olan asıl mevzuya
Bu ara bizim ekip düzenli bir şekilde balığa gidiyor. WhatsApp grubundaki bütün yazışmaları, gırgırı, şamatayı, videoları izledikçe fesatlanıyorum.
Sonunda dayanamadım.
Kenan’ı aradım.
– Keyfiniz yerinde, geçitte başladı benden habersiz ekibi kurup balığa gidiyorsunuz.
Ben evde sabah programlarında kim kimi düzmüş, kimin çocuğu aslında ondan değilmiş, kimin sevgilisi, kimin imam nikahlı eşini öldürüp nereye gömmüş izlemekten şiştim. Netflix’te ne kadar film, dizi varsa izledim. Artık içimden televizyon açmak bile gelmiyor.
Beni balığa götürün oğlum yoksa bunalıma girip başınıza bela olurum ona göre dedim.
– Olur mu öyle şey abi yaa. Sen yeni ameliyat oldun, biraz daha düzel diye biz sana haber vermiyoruz.
– Ben iyiyim. Ağrım sızım kalmadı. Doktor sadece en az 1 ay kendini çok zorlama, ağır şeyler kaldırma sonra normal rutine dön dedi.
– Nereye gitmek istiyorsun söyle dedi.
– Didim, Bodrum uzak. Çupra geçit başladı haberleri geliyor, Karaburun tarafına gidelim isterseniz dedim.
– Hemen organize olup seni arayacağım ama bu hafta hem hava sert, hem de balık tam girmedi Eğri Liman’a tarafına dedi.
– Olsun ben deniz havasını alırsam hiçbir şeyim kalmaz dedim.
1 saat sonra aradı.
– Abi her şey tamam Çarşamba gece avı ayarladık.
Sen takım falan da ayarlama ben hepsini hazırlarım. Araba da kullanma biz gelip seni evden alırız, sen benim arabada gelirsin dedi.
– O kadar da değil. Ben Narlıdere’ye buluşma noktasına gelirim dedim.
***
Akşam saat 16.30’da buluştuk. Arabadan çantamı, takımlarımı, buzluğumu bile indirmeme izin vermediler. Hepsini kendi arabalarına taşıdılar.
Limanda da aynı durum oldu. Bütün eşyalarımı tekneye taşıdılar.
Hani ben yürüyemeyeceğim desem beni de kucaklayıp tekneye taşıyacaklar o kadar yani.
Şansımıza hava raporlarının tersine çok iri ölü dalga ve dip akıntısı vardı. Üstüne sağanak yağmurda işin bonusu oldu.
Gündüz çok iyi av veren balık, gece boyunca ekran yazmasına rağmen yem yemedi.
Bende 8 – 9 tane, Hüseyin’de de aynı, Kenan ve Ediz’de 18 – 20’şer tane lidaki ve kaba lidaki vardı.
İstediğimiz takoz çupraları hiçbirimiz tutamadık.
Av boyunca dalga çarpıp tekneyi ve bizi hırpaladıkça hepsi
‘’ Abi nasılsın, iyi misin? Sıkıntı varsa söyle avı kesip geri dönelim diye gözlerini benden ayırmadı.
Sağ olsun kaptan ve yardımcısı da bizi inanılmaz güzel ağırladı.
Sabah limana dönerken de bana hiçbir şey yaptırmadılar. Bütün malzemelerimi taşıdılar.
Arabaya koymak için buzluğumu açıp, içinde özenle buzlanıp torbalanmış balıkları görünce
– Balıklar mı karıştı, ben bu kadar balık tutmadım ki dedim.
Hüseyin;
– Abi senin nufus kalabalık ikimiz yarım doyacağına, birimiz tam doysun ‘’ diyerek kendi tuttuğu balıkları da benim buzluğa koymuş. Olmaz dedim ama itiraz kabul etmiyorum dedi.
Hani bazen bana,
Karda, kışta, soğukta sıcakta balık tutacağım diye bu kadar eziyet çekmeye değer mi ? diye soruyorsunuz ya.
Ben denizde olmayı, balık tutmayı çok seviyorum ama tek başına değil.
Bu ekip ile birlikte olarak seviyorum.
İyi günde, kötü günde hep yanında olan,
Hava çok sertti, üşüdük, deniz hepimize resmen dayak attı. Balıkta zayıftı ama çok eğlendik, çok güzel vakit geçirdik dediğimizde bize,
Siz normal değilsiniz, manyaksınız diyorsunuz ya.
Aslında ne deliyiz ne de manyak.
BİZ BİRLİKTE MUTLUYUZ.
Bizi bir arada tutarak mutlu eden bu ekip ruhu.
Hani, nazım Hikmet, bir şiirinde ressam Abidin Dino’ya ‘’ sen mutluluğun resmini çizebilir misin? ‘’ diye soruyor ya.
Biz her hafta bu ekip ruhu ile çiziyoruz o resmi.
SAĞOL EKİP, BU HAFTA BENİ ÇOK MUTLU ETTİNİZ..
Hepinize ayrı ayrı çok teşekkür ederim.