Şair, yazar, müzisyen; hani derler ya “10 parmağında 10 marifet”, sanat ve yazının bu seçkin dallarında, hepsinin de hakkını vererek büyük bir hevesle ve enerjiyle üretmeye devam ediyor Leyla Köroğlu. İzleyebildiğim kadarıyla Leyla Köroğlu’nun yaşamı da tıpkı sanatçı yanı gibi enerjik, çok yönlü, üretken. Özcesi yaşam biçimi, ürettikleriyle birbirini tamamlayan bir kişilik Leyla Köroğlu. Leyla Köroğlu, “Bedensiz Duygular/Derinlik” adlı şiir kitabının, derinlikli, anlamlı bir mesaj ve imzasını içeren bir örneğini bana hediye etti.
Onurlandım. Teşekkürler Leyla Köroğlu
Sayfamdaki tüm dostlarıma Leyla Köroğlu’nu okumalarını, izlemelerini öneriyorum.
Okuyunca izlemeye devam edecek, seveceksiniz…
6 Şubat
6 Şubat; sistematik- ihmallerin, rant vurgunlarının, imar barışlarının, hırsızlıkların faillerinin- depremin fıtratında ölüm vardır diye diye- halkımızın başına ördükleri büyük bir, ulusal felakettir.
Sistematik, örgütlü, kasıtlı ihanetlerini, yıkımı alınacak bilimsel, akılcı tedbirlerle önlenebilecek en azından minimalize edilebilecek bir doğa olayının arkasına gizleyerek halkımızı defalarca aldatanlar, şimdi de işi tehdit, şantaj noktalarına kadar taşıyarak, pervasızca sürdürüyorlar.
Örgütlü, kasıtlı ihanet de halkımız örgütlü, bilinçli direnciyle yanıt vermedikçe, yeni 6 şubatlar halkımızın kaderi olmaya devam edecektir ne yazık ki…
Umutlu, dirençli, güneşli günler diliyorum.
Görsel: ressam Ayla Bahadır’a aittir.
“Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme
Sorar gibiydiler neden yaptın bunu niye?
“Birgün dedim bulursam kendimi çaresiz
Yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz,
Son ana kadar
Bir umudum olsun diye” “
Küçük istavrit ‘in başına gelen olay, kim bilir kaçıncıdır? Sanırım bu sıranın sayısal karşılığını ifade etmemiz olası bile değildir. Her gün milyonlarca kez tekrarlanan bu hikâye, son derece doğal bulunur, sıradandır, kanıksanır, önemsenmez. Ta ki bir şairin, Serdar Sıralar’ın yüreğine dokunana kadar. Yürek, şair yüreği ve o yürek şair duyarlılığı birleşince, o sıradanın sıradanı olay, işte böyle harika bir şiir olur, satırlara dökülür. Üstelik en umutsuz anın bile umudu yok edemeyeceği gerçeğini yüreğimize, bilincimize taşıyarak. Tekrar takrar okudum …
Teşekkürler, Semihat Karadağlı haberdar ettiğin için.
“Küçük istavrit, yiyecek bir şey sanıp
Hızla atıldı çapariye
Önce müthiş bir acı duydu dudağında
Gümbür, gümbür oldu yüreği
Sonra hızla çekildi yukarıya…
Aslında hep merak etmişti
Denizlerin üstünü
Neye benzerdi acep gökyüzü,
Bir yanda büyük bir merak
Bir yanda ölüm korkusu.
“dudağı yarıklar” denir,
Şanslıdır onlar, hani
Görüp de gökyüzünü, insanı
Oltadan son anda kurtulanlar.
Ne çare balıkçının parmakları
Hoyratça kavradı onu
Küçük istavrit anladı yolun sonu.
Koca denizlere sığmazdı yüreği.
Oysa, şimdi yüzerken
Küçücük yeşil leğende,
Cansız uzanıvermiş dostlarına
Değiyordu minik yüzgeci.
İnsanlar gelip geçtiler önünden
Bir kedi yalanarak baktı gözünün içine
Yavaşça karardı dünya
Başı da dönüyordu.
Son bir kez düşündü derin maviyi,
Beyaz mercanı bir de yeşil yosunu.
İste tam o anda eğilip aldım onu.
Yürüdüm deniz kenarına
Bir öpücük kondurdum başına
İki damla göz yaşından ibaret sade
Bir törenle saldım denizin sularına.
Bir an öylece bakakaldı
Sonra sevinçle dibe daldı.
Gitti tüm kederimi söküp atarak,
Teşekkürü de ihmal etmemişti.
Birkaç değerli pulunu
Elime, avuçlarıma bırakarak.
Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme.
Sorar gibiydiler neden yaptın bunu niye?
“bir gün dedim, bulursam kendimi
Yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz,
Son ana kadar
Hep bir umudum olsun diye…”
(Serdar Sıralar)
Şiir ilk kez 1997 yılında İstanbul diş hekimleri odası dergisinde yayınlandı
Şiir Semihat Karadağlı’nın sayfasından alınmıştır.
4 Şubat
Fransa, Almanya çiftçisi haklarını almak için direniyor.
Hak verilmez alınır!
Merkez Bankası başkanı Hafize Gaye Erkan “istifa” etmiş. Kendi ifadesiyle görevinden affını istemiş.
“Yeni” başkanın süratle atanmasından anlaşılan, önce görevden azledilmiş= pardon affedilmiş, sonra “istifa” etmiş.
Bu kaçıncı, öncekileri bilen, hatırlayan var mı?
Atama, azil, atama azil, atama azil… …. …. ….
Sözüm ona, Merkez Bankası Başkanı; görevi, görev alanı, atanması, ayrılması kanunla belirlenmiş, politik etkilerden “korunmuş”, “özerk” bir organ.
Ekonomik gücün ve yetkilerin yoğunlaşarak dar bir oligarşinin eline geçtiği, toplumun itiraz kanallarının kapatıldığı, özgürlüklerin yok edildiği, halkın iradesinin yok sayıldığı, hiper enflasyonun ekonominin tüm sektörlerine hükmettiği bir sistemde, bürokratik kadroların gerek nicel ve gerekse de nitel olarak değeri bozuk para kadardır.