Seçim bitti cilalanmıs vaatlerin makyajları dökülmeye başladı.
Benzine mazota gelen zamlar yaşamın her tarafına yansır. Sigaraya, çaya, ekmeğe gelen ve yeni yeni gelecek zamlar yoksul halkımızın kemerinde sıkacak DELİK bırakmadı.
Şapka düştü kel göründü. Merkez bankasının başına ABD’ den getirilen hanım kızımıza yöneticiliğini yaptığı bankanın batmasına sebep olmak suçlamasıyla banka müşterileri tarafından “yanlış bilgi verdiği ve bankanın batmasına sebep olduğu” için toplu dava açıldığı bilgileri haber kanallarında teyitli olarak verilmektedir.
Mehmet Şimşek bu güne kadar uygulanan ekonomik politikaların tersine uygulayacağı politikalarla umut yapıldı.
Doların 24 TL, avronun 25.TL’yi geçtiği bu günü iyi günlerimiz olarak görelim!…
100 TL %18 değer kaybederek 82 TL alım gücüne şimdiden ulaşmış durumda.
Açlık sınırının 10.372 TL yoksulluk sınırının 33.750 TL olduğu günümüzde, ortalama ücret haline gelen asgari ücret 8.500 lira ile geçinmeye çalışan nüfusun %70 i sağanak halinde gelen zamlar karşısında çaresiz kalmış, oy vererek yeniden iktidara taşıdığı AKP iktidarına karşı öfke duymaya başlamıştır.
Siyaset sahnesinde özellikle muhalefet cephesinde, onlara oy verenleri oldukça rahatsız eden ve hatta hızla umutların kaybolmasına neden olan gelişmeler yaşanıyor. Bekleyip gelişmeleri izlemeli miyiz?
Sol tandanslı siyasi partiler, sendikalar ve demokratik kitle örgütleri kodlarında var olan halkı, hitap ettikleri toplumsal katmanları sabırla örgütlemek için, kurtuluşun bu düzen partileriyle olmayacağını, özlem ve talepleri için , halkın kılcal damarlarına kadar örgütlenmeye ve mücadeleyi alanlara taşıyarak zafere ulaşılacağı bilincini oluşturmak acil ve ertelenemez bir görev ve sorumluluk olarak önlerinde durmaktadır.
Cumhurbaşkanının “istikrarı bozmayalım ” şeklinde konsolide etmeye çalıştığı yoksul halkımız, kışlık kömür, gıda paketi ve azda olsa sürekli verilen harçlıklarla yaşadığı sadaka kültüründen kurtarılarak daha onurlu bir yaşamın kendi özgürlük ve emekleriyle mümkün olduğu bilinci bıkmadan usanmadan halkımıza anlatılmalı. Bu ülkenin zenginliklerinin bir avuç yandaşa nasıl peşkeş çekildiği her türlü argüman ve mücadele biçimi uygulanarak anlatılmalıdır.
“Toplumların ruhsal yapılarını belirleyen içinde yaşadıkları sosyo-ekonomik toplumsal düzendir. “
Halkımızın ruhsal yapısının düzelmesi ancak bu düzenden kurtulmakla mümkündür. Bu bilimsel bakış açısıyla bıkmadan, usanmadan gelecek nesillerimize özgür, çağdaş ve tam bağımsız ülke bırakmak mücadelemizi sürdürebilmek için gereğini yapmalıyız.
” Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamamak “
mücadelemizde düstur olmalıdır.
Ercan Çınarlı Disk Emekli Sen MYK üyesi