SOSYO-EKONOMİK GERÇEKLİK
MÜCADELEDE YÖNTEM;
Ülkemizin içinde yaşadığı sosyo-ekonomik sistemi irdelemeden bugün yaşadığımız zor yaşam koşullarını ve AKP ve yandaşlarının karşı devrim çabalarını anlamak elbette gerçeği görmemek demektir.
Ülkemiz emperyalizme göbeğinden bağlı komprador kapitalist, yani işbirlikçi ve yarı feodal üretim ilişkilerinin hüküm sürdüğü, emek ve sermaye çelişkinin temel, sermaye sınıfının ve onların iktidarı ile işçi sınıfın ve yoksul halk kitleleri arasındaki uzlaşmaz baş çelişkidir.
Çıkarlarını emperyalistlerle birleştiren Sermaye sınıfının azami kar hırsı, ekonomik ve sosyal, hukuksal politikalarda da nüfusun % 80-90’ını oluşturan işçi sınıfı ve yoksul halkımız aleyhine her türlü kanun, kanun hükmünde kararnameler, tek adamın iki dudağının arasından çıkacak yaptırım niteliğinde sözlerle yönetilmeye çalışılan bir garabet halk düşmanı rejim içinde yaşamaya çalışıyoruz.
Siz isterseniz hilafeti bile geri getirirsiniz, diyerek 1950 lerde Atatürk ilke ve devrimlerine karşı, karşı devrimi başlatan emperyalizmin, sermaye sınıfının ve yarı feodal toprak ağalarının özlemini dile getiren iktidarla başlayan karşı-devrim bugün gelinen noktada iktidar ve onun aveneleri tarafından hilafet ve şeriat isteriz çığlıklarıyla iktidar ve emekçi yoksul halk kitleleri arasındaki uzlaşmaz çelişkiyi zirveye taşımış bulunmaktadır.
Ülke nüfusumuzun en az % 70’inin Atatürk devrimlerini ve Atatürk sevgisini içselleştirdiği, laik, demokratik ve sosyal, hukukun egemen olduğu, evrensel insan haklarının uygulanmasını istediği, çağdaş, bilim ve aklın egemen olduğu bir sistemle yönetilmek istek ve arzusu günümüzde, bu haksız ve hukuksuz düzene karşı zirve yapmış durumdadır.
Ana muhalefet partisi başta olmak üzere ülkesinin ve halkının Çıkarlarını önceleyen bütün siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve sendikalar mücadeleyi ortaklaştırarak önce 14 ocakta Tandoğan meydanında ve akabinde Ülkemizin birçok illerinde bu halk düşmanı iktidara karşı meydanları doldurup önce yerel seçimlerle iktidar, ardından zorlanacak bir erken seçimle bu halk düşmanı gerici iktidardan bir an evvel kurtulmanın YÖNTEMİ oluşturulmak zorundadır.
Açlık ve yoksulluğun tavan yaptığı gerici söylem ve eylemlerin, hilafet ve şeriat özlemcisi tarikat ve cemaatlerin kontrolünde yönetilen bakanlıkların, bir tıp profesörü yobazın onun gibi düşünen üniversite rektörlerininim “MS hastalığı, bu hastalığa yakalananlara, bu Allah’ın size verdiği bir cezadır ” diyecek kadar bilimden uzak yobazların, milli eğitim bakanının meclisin kürsüsünden tarikat ve cemaatleri bir STK olarak açıklaması ve protokollerle ülke yönetimini tarikat ve cemaatlerle yürüttükleri itirafı, bugünkü tek adam rejiminin kimlerin himayesinde olduğunu göstermektedir.
Anayasayı yok sayma cüretkarlığını gösteren iktidar ve payandası sözde milliyetçi geçinen MHP ve yandaş diğer partiler eylem ve söylemleriyle ülkemizi götürmek istedikleri hedefi alenen itiraf eder noktadadırlar.
Gün bugün bu zulme sessiz kalmak, günü geliştirmeye çalışılan eylem ve söylemlerle durumu idare etmeye çalışmak, iktidarın ekmeğine yağ sürmenin ötesinde tarihsel bir sorumluluktan kaçarak gelecek nesillere bir Afganistan teslim edilecek bir ülke bırakmak anlamında gelir.
Görünen köy kılavuz istemez, gün bugün, Derlenip dürülmesin bayraklar, faşizme karşı Birleşik halk muhalefetini örgütleyerek bu gerici yobaz iktidara dur demek zamanıdır artık.
Yaşasın örgütlü, devrimci halk mücadelemiz.
Ercan Çınarlı/ Disk/ Emekli Sen MYK üyesi ve Dış ilişkiler Sekreteri