Türkiye parayla da olsa uzaya ilk astronotunu gönderdi.
Alper Gezeravcı şu an Uluslararası Uzay İstasyonundan sadece bizi değil, uzaydaki bizimkileri de izleyecek!
Bizimkileri ve yerlerini yazıda tek tek anlattım
Evet uzay yarışında çok geç kaldık.
Ancak, Edip Cansever “Mendilimde Kan Sesleri” şiirinde “hiçbir şeye geç kalınmaz” der.
Umarız Alper Gezeravcı ile başlayan bu uzay serüvenimiz göz boyama bir seçim yatırımı olarak kalmaz, devamı gelir.
.
.
1800 YIL ÖNCE UZAYA GİDEN ADIYAMANLI’YI
TANIYOR MUSUNUZ
İnsanoğlu antik çağdan bu yana uzaya yolculuğunun hayalini kurdu.
Ancak bu hayalin gerçekleşmesi binlerce yıl aldı.
12 Nisan 1961 tarihinde Sovyet kozmonot Yuri Gagarin’in uzaya çıkmasıyla birlikte, insanoğlunun uzay çağı başlamış oldu.
Bugün birçok ülke uzayın sırlarını çözmek için teknolojilerini geliştiriyor.
Güneş sistemizdeki gezegenlere bırakın sonda indirmeyi, kuyruklu yıldızlarda, meteorlarda maden aramaya bile başladılar.
Türkiye bu yarışta çok geride kalmasına rağmen, parayla da olsa ilk astronotonu uzaya göndermeyi başardı.
Alper Gezeravcı şu an uzaydan bizi izliyor.
Umarız bu olay göz boyama bir seçim yatırımı olarak kalmaz, devamı gelir.
Biliyor musunuz, bundan 1800 yıl önce bu topraklarda hayalinde uzayda seyahat yapan bir isim vardı. Adıyamanlı(Samsat) Luciano.
M.S 2’nci yüzyılda kaleme aldığı “Gerçek Bir Hikaye” isimli eseri, dünya edebiyat tarihindeki ilk bilimkurgu türündeki eser olarak biliniyor.
Luciano bu eserinde 50 korkusuz insanla aya seyahati anlatıyor.
Bizim Adıyamanlı Jules Verne’in esin kaynağı ve NASA tarafından Ay’da bir kratere ismi verildi.
Luciano kendi doğduğu bu topraklarda maalesef pek bilinmiyor.
.
.
UKKSA SANATÇILARI İSYANDA
Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi’ndeki(UKKSA) eserlerin haraç mezat satılması kültür sanat camiasında şok etkisi yarattı.
Bilindiği gibi UKKSA’nın kurucusu Nevzat Metin’in vefatından sonra yönetimi ele geçiren kızları, tüm heykelleri, resimleri, sergi salonunu ve seramik fırınlarını sessiz sedasız Bodrumlu bir iş insanına satmıştı.
Bu olayın duyulmasıyla birlikte UKKSA’ya eser bırakan çeşitli disiplindeki 200’den fazla sanatçı, satışa büyük tepki göstererek örgütlenmeye başladılar.
Whatsapp’ta bir grup kuran sanatçılar, eserlerin kendilerine ait olduğunu, UKKSA’nın yaşaması için karşılıksız yaptıklarını, böyle bir satışa asla izin vermeyeceklerini belirttiler.
Sanatçılar yakında kamuoyuna bir açıklama yaparak Datça Kaymakamlığı’nı, Datça Belediyesi’ni ve dernekler masasını göreve çağıracaklar.
Ayrıca her türlü hukuk mücadelesini de vermeye kararlılar.
Eğer bu satış durdurulmazsa alımı yapan Bodrumlu iş insanı tüm eserleri Datça’dan götürecek.
Bu konu yakında Türkiye’de kültür sanatın bir numaralı gündemi olursa kimse şaşırmasın!
.
.
19 Ocak
SABUNLA TEMİZLENİR Mİ DÖKÜLMÜŞ KAN?
“Sabah saat on buçukta evden ayrıldı diye hatırlıyorum. Her zamanki gibi az da olsa yaptı kahvaltısını. Ayrılırken biraz keyifsizdi. Bir şey takılmıştı kafasına. Öperek yolcu ettim. Üzülme, dedim, çok da önemli değil bu sıkıntılar. Akşama döndüğünde geçer, dedim. Önemli olan varlığımız, gibi bir şeyler söyledim. Böyle bir konuşma oldu aramızda.
Sonra o işine gitti. Benim de dua toplantım vardı, oraya gittim. (…) Telefon çaldı. Oğlum, mama nerdesin? Dua et, diyordu. Sesi titriyordu. Dedim oğlum, sen nerdesin, orada kal ki ben geleyim. Kendisine bir şey oldu sandım. Yok bir şey mama, sen dua et…
Onun telefonu kapandı, Sera aradı. Mama, babam, dedi. (…) Evdekilere de bağırıyorum. Kimse bana engel olmasın. Agos’a gideceğim. Benimle gelmek isteyen varsa gelsin diye. İki arkadaşımla bindik taksiye. O yol da bir türlü bitmek bilmedi. Gittimse Ararat’la Sera’yı orada gördüm. Orada sarıldım onlara.
İnsanoğlu çok garip! O an çocuklarımın boynu bükük artık diye düşündüm. Eziklik, babasızlık, kanatlarının kırılmış olduğu… Böyle düşünceler üşüştü zihnime. Bu düşünceler içinde sarıldım onlara.
Ben gittiğimde eşimi kaldırmışlardı. Kanını gördüm kaldırımın üstünde. Sonra hep üzüldüm, niye uzanıp oraya, yanına yatmadım diye. Sonra hep üzüldüm.
Çıkarken Agos’tan, baktım orayı sabunla suyla yıkıyorlar. Temizlemeye çalışıyorlar. Sanki temizlenirmiş gibi. Suyla sabunla temizlenir mi dökülmüş kan?”
(Rakel Dink)
.
.
Yıllar önce Beşiktaş’ın eski başkanlarından Fikret Orman Türkiye Kupası için “Süt Kupası” yorumunu yapmıştı.
Haklıydı.
Bu kupa bu formatıyla tam bir süt kupası.
Marka değeri yok.
Heyecanı yok.
Rekabet yok.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/sut-kupasinda-kedi-fare-oyunu-sedat-kaya-yazdi-756391h.htm
.
.
17 Ocak
MÖ. 670 tarihli terracotta bir vazo(pitos).
1961 yılında Yunanistan’ın Mykonos Adası’nda bir kuyu kazısında bulundu.
Truva Savaşı’nın bilinen en eski betimlemesi.
.
.
Bindik bir alamete
Gidiyoruz kıyamete.
.
.
15 Ocak
Türk Futbolu’nun unutulmayan efsanelerinden biriydi.
Tek başına bir takımdı.
Topu ayağa aldığında yer gök inlerdi.
“Ver Lefter’e, yazsın deftere!.”
1974 yılının Temmuz ayıydı.
Lefter hayatının en büyük hayal kırıklığını yaşadı.