Viktor E. Frankl’ının “İnsanın Anlam Arayışı” kitabını ancak bu yaz okudum, bu kadar geç okuduğum için de üzüldüm doğrusu. Kitaptan çok etkilendim. Etkilenme sebebim kitapta yazılanların hayat felsefemle örtüşmesiydi.
Frankl’ın kitabında; “Her insan özünde diğer insanlara ve dünyaya hizmet etme, daha büyük bir planın parçası olma ihtiyacı taşır” der. Tam da böyle düşünüyor bunu gerçekleştirmeye çalışıyorum.
Pek çok insan iş hayatında emekli olmayı, hayattan elini ayağını çekme olarak düşünüp, öyle yaşıyor. Ben ise emekliliği, çalışma hayatı içindeyken isteyip yapamadığım şeyleri, yapabilmek için fırsat olarak düşünüyorum.
Emekli olduktan sonra Felsefe okudum, mezun oldum (Neredeyse çevremdeki herkesin bu yaştan sonra yeni bir üniversite okumanın gereksizliğini söylemesine rağmen), pek çok konuda, alanda yüz yüze veya online (Çevrim içi mi demeliydim? diye geçti içimden) eğitimler aldım, almaya devam ediyorum. Gönüllü olarak STK’larda çalışmayı sürdürüyorum. ( Ay, başka işin mi yok demelere inat!)
Çalışırken devlet memuru olmak düşünsel anlamda bir tür tutsaklık benim için o tutsaklıktan kurtulduğumu hissettim emekli olunca. Şimdi varsayılan aslında olmayan eğitim sistemimizden bağımsız (özgür de demek isterdim ama henüz o gerçekleşmedi) eğitimcilik yapıyorum. Deniz yıldızı misali olsa da okullarda öğretemediğim şekilde çocuklara, gençlere düşünmeyi öğretiyor, kendilerini tanımalarını, hayat amaçlarını bulmalarına yoldaşlık ediyorum. Bunları yaparken geleceğin inşasına bir tuğla koyduğumu düşünüyor, huzurlu, mutlu ve enerjik hissediyorum. Bana iyi geliyor.
Hayat amacınız kalmamışsa, hayatın içinde değilseniz, topluma karşı sorumluluk duymuyor, sadece dört duvar arasındaysanız (ev, kahve, vb) benden söylemesi; bezginlik, mutsuzluk, depresyon, hastalık gelir bulur sizi. Karışın hayata; hiçbir şey yapamıyorsanız, sahil kenarındaysanız, takın elinize bir eldiven kumlardaki sigara izmaritlerini toplayın, ne bileyim oturduğunuz apartmanın çimlerindeki otları ayıklayın mesela, biliyorum sizin işiniz değil. Örneğin babam yıllarca her sabah oturduğumuz sokağı süpürdü, şimdi başka bir komşumuz kendiliğinden üstlendi. Bütünün yararına yapılan her şey mutlu eder insanı diye öğrettiler bize. Kendimi bildim bileli gittiğim plajda, ormanda, mesire yerinde temizlik yapıyorum, çöpleri topluyorum. (Ha bu arada çöpü atan insanımsı tiplere de küfür ediyorum valla o da iyi geliyor tavsiye ederim. Bu konuda eleştiri, kınama, ayıplama kabul etmediğimi de belirtmek istiyorum.
Elbette yüzlerce yapılacak iş, hobi bulunabilir, yeter ki bir hayat amacımız olsun, amacımız için hizmette olalım.
Viktor E. Frankl’ın, İnsanın Anlam Arayışı kitabında “toplama kamplarında hayatın olağan hedefleri tutsakların elinden alınmışken, geride kalan tek şey “insan özgürlüklerinin sonuncusu” olan, insanın “verili koşullar altında tavrını seçebilme” özgürlüğüdür der. Bunun için,
HAMİŞ: Git başımızdan; yatıp, tv izlemek, sosyal medya hesaplarıma takılmak için emekli oldum diyenlere de “eyvallah” diyorum, kızmayın yahu.
Not: Kitabı ÇYDD Grup Mentorluk çalışmamızda öneren, kitaptan haberdar olmamı sağlayan Dr. Okan ERNUR arkadaşıma teşekkür ederim.