Selamün Aleyküm Muhterem Okurlarım,
Ağustos cıvcıv sıcaklarının bir yandan beynimizi haşlanmış mamül gıda hâline getirdiği günlerde bir yandan da gün geçmiyor ki seller, fırtınalarla memleketin bir cenahında insanlarımız mağdur olmasın. Bir yandan da pahalılık, zamlar durmuyor, ipini koparmış gâvur iti gibi üstümüze gelip oramızdan buramızdan koparıp duruyor.
Bunlar da yetmezmiş gibi bir de imtihanlardaki gayrimeşru işler çıktı başımıza!..
Bütün bunlar elbette Rabbimin ümmetini cezalandırmak için başımıza musallat ettiği şeyler.
Çünkü ne zaman bir ümmet, kendisine iman kuvvetiyle hizmet edenlerin kıymetini bilmez, zillet ve ihanet içindeki şer güçlerin peşine takılır, Rabbimizin hışmına uğraması kaçınılmaz olur.
Siz bu millete senelerce hizmet edin, alkoliklerin yaptırdığı fabrikaları üç kuruşa satıp sıvayıp bu milleti ihya edin, her tarafa paralı duble yollar yapın, paralı köprülerle ülkede bayındırlık bakanlığı gibi çalışın, büyük kentlerin göbeklerine afedersiniz mavi hapla şaha kalkmış kobralar gibi gökdelenleri dikin, her katında bir sürü firmaya böylece iş kurma, iş çevirme şansı yaratın; ülkede ne kadar altın, zümrüt, yakut, doğalgaz, kokangaz, petrol, jelibon, bonibon rezervi varsa onları tek tek ortaya çıkarıp milletin hizmetine sunun, ülkede birazcık kriz var diye düne kadar sizin mabadınızın kılı olmaya razı, yatıp kalkıp her hizmetleriniz için duacı olan, yakın zamana kadar eteğinizin altında Saray bahçesindeki nazırlıklarda ikâmet etmiş zatların mühim bir küsurattaki kısmı şimdi ardınızdan çemkirsin, kameralara beddua etsin, iç ve dış şer minnankarın değirmenine su taşısın!…
Elbette Rabbim böyle bir ümmeti yakar da, kavurur da, vurur çarpar, taklalar attırır da… Kurunun yanında yaş da yanar. O yaş olanın hiç mi suçu yok? Atamaz mı şer zihniyetteki komşularının kapısına birer inek dili? Koyamaz mı kapısına bir çarpı? SARAYMER’e bir şikâyet mektubu da mı yazamaz? Semt karakoluna ihbarda da mı bulunamaz? Gece camına taş da mı atamaz? Otuz kırk kişi bir araya gelip, yoluna çıkıp ifadesini de mi alamaz?
Sonra da imtihanlarda sorular çalınıyor, bir tedrishaneye ait mevcut sualler devletin organize ettiği imtihanda aynen soruluyor diye şikâyet et.
Allah’tan bunlar, hepsi Allah’tan!.. Zam Allah’tan, kriz Allah’tan, enflasyon Allah’tan, her şey ilahi kadere bağlı olarak oluyor. Rabbim istemese, izin vermese olur mu? Ee, daha niye caz yapıyoruz? Şükretmeyi bilmeyen, sabretmeyi bilmeyen, Rabbimin imtihanlarından sınavı geçemeyen, kendisini adalet ve liyakatla yönetenlere hainlik yapanlara böyle imtihanlar az bile…
Zaten bu imtihanlara ne gerek var, onu da çözebilmiş değilim. Kudretli Sultanımız bilmiyor mu ki kimin hangi makamda muvaffak olacağını? O zaman istediğini istediği makama atar, istediğini istediği mektebe gönderir, istediğini vazifelendirir istediğinin af talebini yüce gönüllülük örneği ile kabul eder…
Bu imtihanlardan sonra her ne kadar işinin ehli uzmanların külyutmaz mülakatlarından geçirilerek atamalar yapılsa da bazen sızmalar olup devlete musibet insanlar sızmıyor mu? Öyleyse böyle bir imtihan, bu tür nifak tohumları için bir fırsat olmuş olmuyor mu? Evet öyledir Yağdanlık Efendimiz, sınavlar kaldırılmalıdır, diye kafa sallamalarınızı görüyor gibiyim.
Bu arada sınavlarla ilgili caz yapıp duran atayizlere iki çift lafım var: Hani evrende her şey tesadüfle oluşuyordu? Hani bir maymuna sınırsız sayıda bir taktilonun tuşlarına basma şansı verilseydi o taktilodan tesadüfen ortaya manalı kelimeler de çıkmaz mıydı? Peki bu şaibeli dediğiniz imtihanda da tesadüfen YEDDİEMİN dersanesinin soruları ile aynı sorular yazılmış olamaz mı? Tesadüfse bu da tesadüf işte size!.. Her neyse, öyle de Allah’tan, böyle de Allah’tan…
Şeytandan olan tek şey bizim Sultan-ı Şahane’mize sırtımızı dönmemiz ve zillet çukuruna yuvarlanıyor olmamız.
Rabbim hepimizi iman içinde şükür ve sabır mertebelerine ihsan eylesin.
İçimizdeki şüphe, kaygı ve kaymaları yok etsin.
Amin deyin siz de bre muhterem gafiller!..
Sizin Yağdanlık’ınız