23 Eylül:
MUTLULUĞUN RESMİ
Ağzım kulaklarımda.
Neden olmasın.
Dün Akyaka’da 1970 İTÜ girişlilerin geleneksel toplantısına davetliydim.
Yazar büyüğüm M Osman Akbaşak ‘ın bu davetini geri çeviremezdim.
Çünkü geçen yıl İzmir’deki “Aristonikos İsyanı” söyleşine çağırmış, ayağımdaki kırık nedeniyle gidememiştim.
Ayak iyileşti ya, bu kez koşar adım gittim.
Çok keyifli bir geceydi.
Mutluluk ve onurdu.
Benim için bir başka önemli yanı eğitimci, yazar, şair, bestekar Hamdi Topçuoğlu ile biraraya gelmek oldu.
Kadim Muğla toprağının yetiştirdiği, çağdaş bilge Hamdi Topçuoğlu’nun yazılarını uzun süredir büyük bir mutlulukla okuyor, çok şey öğreniyor, zaman zaman da esinleniyorum.
Bazen de mesajlaşıyoruz.
İlk kez bir araya geldik.
Mitoloji, arkeoloji, sözlü tarih konusunda çok ortak noktamız var ama en önemlisi ikimiz de Prof. Dr. Şadan Gökovalı’nın talebesiyiz.
İTÜ’lü dostların huzurunda başbaşa verdik, tarihin derinliklerine indik.
Birçok medeniyete esin kaynağı olan o muhteşem Karya’yı deşeledik.
O uygarlıktan bugüne kalan toz taneciklerinin izini sürerek Homer’i, Heredot’u, Artemisia’yı, Stratonike’yi, Hekate’yi ve daha nicelerini günümüze taşıdık.
Hamdi Topçuoğlu’nun Karia belgeselini izleyip ilahiler, şiirler dinledik.
Tarihin ilk direnişini gerçekleştiren Karya kadınlarının(Karyatid) hikayelerini dillendirdik.
Ve Şadan hocayı andık.
İşte bundandır, ağzımın kulaklarımda olması.
Ha, bir de Hamdi Topçuoğlu külliyatından birçok imzalı kitabım oldu.
Zenginim anlayacağınız.
Sağ olsun, var olsun
Böyle anlamlı bir buluşmada bizleri aralarına alan başta Osman Akbaşak olmak üzere İTÜ’nün o aydın kuşağına da selam olsun.
HAYDİ DATÇA SANDIĞA
Datça’da belediye başkanlığı için anket çalışması yapılıyormuş. O zaman biz de bir anket yapalım.
Belediye Başkanlığı koltuğunda ya da belediye meclisinde müteahhit olmasını uygun buluyor musunuz?
25 Eylül:
Hamdi Topçuoğlu
BİZ HAZIRIZ
Ne kadar değerli olursa olsun ulusal hatta evrensel değerlerin bir parçası olarak kayda geçirilemeyen değerleri yöre insanlarının çırpınışlarının ve onlara eklenen üç beş doğa ve tarih severin çabalarının koruyamayacağını yıllar, bize çok keskin biçimde öğretti.
Sanat, değer tanıtımın ve korumanın en etkili ve en dürüst yolu. Çünkü sanat kişisel çıkarlardan uzak, derin kavrayışlı, boyutları evrensel bir bakışın ürünüdür. İletisi yüz yıllar geçse de vurucu. İşte bu gerçeklerden yola çıkarak Bodrum sanatına çok değerli katkılar sunan çok sevdiğim Semra Gönül kardeşime;
-Gel, dedim. Bu muhteşem coğrafyayı sanatın kucağına bırakalım.
“Bir düşünelim.” bile demedi.
Ne güzel dostlar biriktirmiş ki kısa sürede 80… Mor Sanat, Bodrum-Art ve Muğla Sanat Severler Derneği sanatçısı Stratonikeia- Hekate temalı sergiye katılmak için kendisiyle iletişime geçti.
Kuşkusuz bu proje ortak çabanın ürünü. Aylarca nerdeyse gün yirmi dört saat Muğla kültür sanatının yorulmak bilmez karıncası Sadettin Özbek ve değerli sanatsever arkadaşım Nail Ongun’la bir arada çalıştık.
Kabul etmeliyiz ki böylesine boyutlu bir projeyi kurumlar olmadan hayata geçirmek olanaksızdır. İşte o kurum Muğla Büyükşehir Belediyesiydi.
Projenin her aşamasında bizden daha çok kafa yoran Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı ve çalışanlarına, Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı ve çalışanlarına ne denli teşekkür etsek az.
Dr. Osman Gürün, ilimizin ilk Büyükşehir Belediye Başkanı. Sıfırdan sağlıklı bir yapı kurmanın hiç de kolay olmadığını hepimiz biliriz. O, kurduğu bu sağlıklı yapıyla aylardır hep yanımızdaydı.
Bugün düşlerimiz, “Büyük Şehir Belediyesi Sanat Aracılığıyla Tanıtım” etkinliklerine örnek bir proje olarak sanatseverlerle ve halkla buluşmaya hazırsa bunun mimarı Sayın Dr. Osman Gürün’dür. Kendisini kutlamak bir Muğlalı olarak borcumuzdur.
El ele, yürek yüreğe, omuz omuz çalışarak hazırlanan bu örnek etkinlik tüm doğa ve tarih severleri ve sanatın gücüne inanları aramızda görmekle taçlanacaktır.
HAT
27 Eylül:
ANKETİN ANLATTIKLARI
Yerel seçimler yaklaştı ya.
Datça Belediye başkanlığına aday olmak isteyenler bir anket çalışması başlattı.
Anket olumlu bir uygulama ama sorular önemli.
Ben de hiçbir adayın sormayacağı bir soru ile iki gün önce Facebook’ta bir anket düzenlemiştim.
Anket, Datça’nın gündemini oluşturan ve takipçisi çok olan “Datça Yerel Gündem” ve Datça’da Ne Var, Ne Yok” sayfalarında yer aldı.
Soru şuydu.
“Belediye Başkanlığı koltuğunda ya da belediye meclisinde müteahhit olmasını uygun buluyor musunuz?”
1043 kişi ankete katıldı. (21.000 seçmeni olan Datça için küçümsenecek bir kitle) değil.
Katılanların çok büyük bir çoğunluğu(793 kişi) belediye başkanlığı koltuğunda bir müteahhit görmek istemiyor.
Önemli bir bölüm de, işini namusuyla yapan, ismi şaibeye karışmamış, idealist birkaç müteahhitin belediye meclisine girmesinde bir sakınca görmüyor.
Anket sorusu bazılarınca bir meslek grubuna karşı bir tutum olarak değerlendirildi.
Oysa hiç ilgisi yok.
Müteahhitlik önemli bir meslek.
İçinde oturduğumuz evler onların eseri.
Ancak son yıllarda belediye meclisinin büyük çoğunluğunun müteahhitlerden oluşması toplumda doğal bir tepkiye neden oldu.
İmar çıkacak arsaların alımı, satmak için yaptıkları evlere yıldırım hızıyla yol ve altyapı götürülmesi bir takım şaibelerin de doğmasına neden oldu.
Genel algı şu.
“Bal tutan parmağını yalıyor. Meclis üyesi müteahhitler belediye hizmetlerinden en iyi, en hızlı şekilde yararlanıyor.”
Bu algı durup dururken de oluşmadı elbette.
Çünkü çok olumsuz örnek var.
Anket, toplumun belli konulardaki düşüncelerini ortaya çıkarır.
Bizim anketten de çıkan sonuç; Datça’da büyük bir kesim belediye başkanlığı koltuğunda bir müteahhit görmek istemiyor.
Bu net.
Belki siyasi partiler bu sonucu değerlendirmek ister.
Bu arada anket sorusunun dışındaki konularda da görüş belirten oldu.
“Sizce ideal belediye başkanı nasıl olmalı” şeklinde bir sorumuz olmamasına rağmen, bazı vatandaşlar gönlündeki belediye başkanı ile ilgili yorumlar yaptı, bazıları isim bile yazdı. Bunlar değerlendirme dışı kaldı.
Bakalım siyasi partiler yerel seçimde başkan adayı ve belediye meclisi için nasıl bir tutum sergileyecek.
Mart’a az kaldı.
Belediye meclisinin çoğunluğu yine müteahhitlerden oluşacaksa, vah Datça’nın haline.
KARDEŞİN DUYMAZ
ELOĞLU DUYAR
Fuat Saka uluslararası düzeyde çok başarılı bir müzisyenimiz.
Onlarca eseri var.
Yerli yabancı birçok hayranı.
Yıllarca Datça’da yaşıyor.
Palamutbükü’nde.
Bestelerini bu topraklarda notalıyor.
Geçen sene müthiş bir esere imza attı.
Dünyada bir ilk.
Çağımızın en büyük sorununu bir senfoni haline getirdi.
“Göç Senfonisi-Karanlık Sular.”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu eserin üstüne balıklama atladı.
Dünya prömiyeri Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda yapıldı.
Çok büyük ilgi gördü.
Almanya Köln dahil Türkiye’de birçok belediye bu senfoniyi kendi vatandaşlarına dinletmek için sırada.
Bir tek Muğla Büyükşehir Belediyesi hariç.
Çok iyi bir senfoni orkestrası olmasına rağmen, Muğla Büyükşehir Fuat Saka’ya kapılarını kapattı.
Üstelik sözde sosyal demokrat bir belediye.
Tıpkı iktidar belediyelerindeki gibi Fuat Saka ambargolu.
Ne demişti Grigoriy Petrov?
“Tanrım sen beni dostlarımdan koru. Ben kendimi düşmanlarımdan korurum.”
28 Eylül:
Datça Demokrasi Platformu
Ne geçinebiliyoruz ne de yaşayabiliyoruz.
Haklarımız için sokağa çıkıyoruz.
15 Ekim’de Haklarımız için HADİ GARİ MİTİNGE DATÇA
30 Eylül:
BU NEDİR ARKADAŞ
Şu hale bakar mısınız?
Knidos’a iskele yapıldı ama yamuk.
Bir çocuk ve yaşlı bir insan için büyük tehlike oluşturuyor.
Datça’nın iki denizcisi Atilla Kaptan ile Sinyor Günay şaşkınlıkla izliyor.
Hangi kıvrak zekanın ürünü bu?
Bu işin sorumlusu kim?
BİR HEKTOR ABİMİZ VARDI
Troya’nın kahramanıydı Hector.
Cesur, mert, yurtseverdi.
Ülkesini işgal eden Akhalar’ın en önemli savaşçısı Akhilleus’un yiğitçe karşısına çıkmış, kaybetmişti.
Öldü dediler ama 2000 yıldır yaşıyor.
Tarih kitaplarında, mitolojide yaşıyor.
Mesudiye’de de bir Hector vardı.
Hector abi.
Karşı komşumuz Harık abi ile Yaprak’ın can dostu.
İki yıl önce kaybettiğimiz Bijo’nun en yakın arkadaşı.
Troya’nın kahramanı Hector’un karakterini taşıyordu adeta.
İnsan gibiydi.
Cesur, mert ve sevimli.
Bakışlarıyla anlatırdı çok şeyi.
Bijo ile az pisletmediler Hayıtbükü ile Ovabükü sokaklarını.
Az havlamadılar domuzlara.
Yoldan geçenlere az mutluluk vermediler.
Harık abiler yıllarca krallar gibi baktı ona.
Evin kralıydı.
Haber geldi, öldü dediler.
Yok krallar ölmez.
Onu tanıyanların anılarında yaşayacak yıllarca.
Çünkü bazıları toprağa gömülür, bazıları yüreklere.