Yazdan kalma bir kış gününde, Mesudiye’de bir su birikintisinde karşılaştılar.
Dişi kırmızılara bürünmüştü.
Gözler mor, kanatlarda al süsler.
Oldukça havalı.
Erkek biraz kahve, biraz mavi.
Çok endamlı.
İlk bakışta vuruldular birbirlerine.
Sonra erkek takıldı dişinin peşine.
Bir süre suyun üstünde beden bedene gönüllerince kanat çırptılar.
Sonra güneşten yansıyan ışıkların arasında dans başladı.
Valls mi desem, tango mu?
Yoksa kalipso mu?
Güneşin yansımaları mum ışığıydı sanki.
Ortam romantikti.
Dakikalarca sürdü dans.
Sonra çiftleşelim dediler.
Çoluk çoçuğa karışalım.
Dişi “takip et beni” dedi erkeğe.
Erkek dünden razı.
Bir ağaç dalına kondular, objektifime baka baka çiftleştiler.
Birkaç kare aldım, özel hayata saygıdan hemen uzaklaştım
Dişi bir süre sonra yumurtalarını su yüzeyinde bir bitkinin üzerine bırakacak.
Ve yağmur yağarsa eğer, yavrular yumurtadan çıkıp gökyüzüyle buluşacak.
Ya yağmazsa.