Deprem…
“Ses var ekip yok, ekip var malzeme yok, ekip var malzeme var, ama ses yok!”
Yukarıdaki cümle 11 ilimizde yaşanan depremin acı gerçeğini en geniş tanımıyla açıklamaya yeterli.
Organizasyonun yapılamaması nedeniyle ONBİNLERCE canımız göçükler altında kaldı.
Yönetimin, denetimin zafiyeti diyerek geçiştirilecek bir konu değil bu büyük deprem. Ordumuzun bu yaşanan ve yaşanılacak afetler konusunda görevli oldukları yasal sorumluluk iptal edilerek, asker bu görev alanının dışına itilmiş ve ordumuz bu büyük felaket karşısında çaresiz kalmış, hazırlık yapmadığı içinde gerektiği şekilde organize olamamıştır.
Sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve muhalif büyük şehir belediyeleri ve onlara yardımcı ilçe belediyeleri, sendikalar ve fedakar ve cefakar halkımız elele, omuza vererek depremzedelerimizin yardımına devletten önce ilk koşanlar olmuş ve maddi manevi verdikleri desteklerle ve kampanyalarla millet olarak üzerine düşen insanlık görevini yerine getirmiş ve getirmeye devam ediyor.
Örgütlü toplumun önemi bu büyük felaketle daha iyi anlaşılmıştır. Birlik ve dayanışma, aidiyet duygusu, insanlık değerleri Örgütlü toplumlarda hep en önde oluşan yüce duygulardır. En küçük örgütlerden kitlesi devasa boyutlardaki örgütlere kadar bütün bir toplum devletin yetersizliği karşısında organize bir biçimde depremin yaralarını sarmak için olağanüstü gayret göstermektedir.
Karasal olarak dünyada, depremin en çok ve şiddeti en etkili olacağı bilimsel olarak kanıtlanmış bu bölgede yapılan yapıların kötülüğü, denetimsizliği yalnız ve tek başına müstaitlere, denetimi yeterince yapmayan uzmanlara, binalarda kullanılan kötü malzemelere bağlamak aslında bütün bu olumsuzlukları üretenin azami kar hırsı tatmin olmayan emperyalist kapitalist sistemin bir ürünü ve çürümüşlüğünün açık bir göstergesidir.
Bu gerçeği göz ardı edip bu kokuşmuş, çürümüş sistem içinde palyatif çözümlerle işi idare etmek, insanlık adına yaşananlara birazda kör bakmaktan başka birşey değildir.
İktidar sahipleri suçu üzerlerinden atarak, inşaat sahiplerini, müteahhitleri, yapı denetim uzmanlarını, deprem bölgesinin fay hattı olmasını bahane edip suçlayarak kendi sorumluluklarını örtbas edemezler.
Depremzedelerin yükselen çığlıkları gerçek sorumluların kimler olduğunu açıklamaya yeterlidir.
Örgütlü toplum geleceği yeniden kurma kapasitesine sahip, ancak doğru devrimci bir siyasi önderlikle bu başarılır.
Bilim adamlarına, emek ve dayanışmayı büyüten örgütlere ve halkımıza gösterdikleri bu yüce gönüllülük için teşekkür ediyorum.
Bu seferlik bu kadar.
Kaybettiklerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifa ve halkımıza başsağlığı ve sabırlar diliyorum.