Artvin, doğal güzellikleri ve misafirperver insanlarıyla ünlü bir ilimizdir. Ancak, son yıllarda yaşanan gelişmeler, Artvin’in ve Artvinlilerin karşı karşıya kaldığı zorlukları gözler önüne seriyor. Devletin yıllarca beklediği ancak sonunda gelmesiyle birlikte, Artvin’e yapılan yatırımların doğaya ve insanlara verdiği zararlar, endişe verici boyutlara ulaşmıştır.
Özellikle barajlar, madenler ve orman talanı gibi projeler, Artvin’in doğal dengesini ve insanlarının yaşamını derinden etkilemiştir. Asli olmayan yolların yapılmasıyla birlikte, mal ve can kayıpları yaşanmış, insanlar bilinçsiz kamulaştırmalardan sonra kendi topraklarından uzak yerlerde iş yapmak zorunda kalmıştır. Bu durum, binlerce insanın iflasına ve kimsesiz kalmasına neden olmuştur.
Devletin sınırları içindeki kamu mallarının satılmasının ve kaynakların plansızca kullanılmasının kabul edilemez olduğuna inanıyorum. Topraklarımızın, su kaynaklarımızın ve diğer doğal kaynaklarımızın, ortak kullanıma açık olması gerektiğini düşünüyorum. Bu kaynaklar, sadece belli bir kesimin değil, tüm toplumun yararına kullanılmalıdır.
Maden faaliyetleri de benzer şekilde endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Devlet anlayışının kamu yararını ön planda tutmadığı bir ortamda, maden işletmeleri insan hayatını tehlikeye atmaktadır. Artvin’deki maden faaliyetlerinin, sadece çalışanlarına değil, tüm bölgeye zarar vereceği endişesi taşıyoruz. Şirketlerin, devletin ve halkın çıkarlarını dengede tutması gerekmektedir.
Ayrıca, doğa turizmi ve tarımın teşvik edilmesi ve tarıma dayalı yatırımların desteklenmesi gerekmektedir. Kadastro çalışmaları ve 2B yasası gibi uygulamalarla, köylülerin toprakları ellerinden alınmış ve doğal alanlar talan edilmiştir. Bu durum, sadece ekonomik değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal sonuçlar da doğurmuştur.
Artvin’in geleceği için bilinçli ve sürdürülebilir kalkınma politikalarına ihtiyaç vardır. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarının, kamu yararına uygun şekilde kullanılması ve doğanın korunması için adımlar atılmalıdır. Aksi takdirde, gelecek nesillerin yaşayabileceği bir Artvin bırakmak mümkün olmayacaktır.
Devletin, vatandaşlarının çıkarlarını ön planda tutması ve doğaya saygılı bir şekilde kalkınma politikaları izlemesi gerekmektedir. Aksi takdirde, toplumda güven kaybı yaşanacak ve halk devlete karşı mesafeli bir tutum sergileyecektir. Artvin’in ve diğer bölgelerin kalkınması için, devletin ve halkın el ele vermesi gerekmektedir.
Bu çağrı, sadece Artvin’e değil, tüm Türkiye’ye yöneliktir. Doğayı ve insanları koruyarak, daha adil ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek mümkündür. Ancak bu, hepimizin ortak sorumluluğudur.