Doğal afetler dünyanın her tarafında zaman zaman ortaya çıkar. Bu çıkışlar çoğu zaman engellenemez. Çünkü doğa kendi kuralları içinde yönlendirir gelişmeleri. İnsanlar, bilim ve teknoloji geliştikçe doğal afetlerin yaratacağı zararları en aza indirmeyi başarabilecek düzeye eriştiler. Bunu da bilimin ışığında yapabilmekteler. Teknoloji geliştikçe insan beyni daha ilerisine, daha üst düzeye çıkabilmek için çaba sarf etmektedir.
Gelişmiş ülkeler doğal afet yıkımları karşısında sebep-sonuç ilişkilerini ele alarak ne gibi önlemlerde noksanlık olduğuna bakıp, doğabilecek yeni tehlikelerin önlenmesi için çalışırlar. Bu çalışmalarda ortaya çıkan yıkımları, afet sonuçlarını kaderciliğe, bilim dışı nedenlere bağlamazlar. Ölçer biçer. bilimin ışığında sonuçlar ortaya koyarak bir dahaki afetlere hazırlıklı olurlar.
06.02.2023 sabaha karşı saat 04,17 sıralarında Kahramanmaraş-Pazarcık merkezli depremin ilk saatlerinde yayın organlarında yer alınca aradaki 2 saatlik zaman farkı sebebi ile bize geç ulaştı. Her ne kadar Anadolu’da ‘’KARA HABER TEZ ULAŞIR ‘’ dense de bizler Avrupa saati ile 02,17 de derin uykunun kollarındaydık. Alışmıştık yıllardan beri, gecenin geç saatlerinde gelen telefon seslerinin mutlaka ya bir yakınımızın ölüm haberi, yada memlekette olumsuz bir durumun habercisi olacağına. İlk sarsıntı ile birlikte televizyonların kumandalarına sarıldık uykulu gözlerle.. Tıpkı 1999 Marmara depreminde olduğu gibi izlemeğe başladık ekrandan yansıyanları.. İlk düşündüğümüz depremin nerelerde meydana geldiği sorusu oldu…Hani ‘’ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR’’ örneğinde olduğu gibi ilk önce yakınları geliyor insanın aklına.. Kısa bir süre sonra gördükleri ile irkiliyor insan ve duyduğunuz çığlıklar, sağa sola koşuşmalar sizi o insanlarla bütünleştiriyor her biri canınız ciğeriniz oluyor.
Bu gelişmeler yaşanırken birde gurbette, uzakta olmanın acısı çörekleniyor yüreğinize. Çaresizliğin acımasız kolları sararken bedeninizi gözlerinizden boşalan yaşlara engel olamıyorsunuz. Saatler ilerleyip gün ağarmağa başlarken dışarıda günlük yaşamın akışı başlıyor. Bir yanda can derdinde olan felakete uğramış insanlar, bir yanda yaşamın günlük kuralları…İlk şoku atlattıktan sonra eğer deprem bölgesinden gelmişseniz elleriniz titreyerek uzandığınız telefonla haber alma derdine düşüyorsunuz.
Saatler ilerledikçe aldığınız telefon haberleri ve izlediğiniz televizyon görüntüleri depremin boyutlarını ortaya koyuyor.İçiniz daralıyor,boğazını-
za düğümlenen hıçkırıklar göz yaşı olup akıyor gözlerinizden. Ama diyorsunuz ‘’DURMAK ZAMANI DEĞİL’’ kış, kıyametle birleşince çaresiz insanlara el uzatmak gerekli. Telefonlarınız bu kez bulunduğunuz ülke içerisine yöneliyor. Ulaşabildiğiniz tanıdık, dost, arkadaş, işyerinde çalıştıklarınız, bağlı olduğunuz dernekler…Yardım kampanyaları dünyanın neresinde olursa olsun hemen çalışmalar başlatılıyor. Akşama kalmadan toplanan malzemeler TIR’larla yola çıkarılıyor. Bankaların önünde açılan deprem hesaplarına para aktarmak için kuyruklar oluşuyor. Kimse kimsenin inancını, kimliğini sorgulamadan yatırıyor yardım paralarını…Daha iki gün önce siyasi ağızlarda dökülen kızgın sözcüklerin yerini gurbetçilerin sıcacık yüreklerinden gelen ‘’GÜN BİRLİK GÜNÜ’’ anlayışı alıyor.. Herkes karınca kararınca acıya ortak olmak için çırpıyor. Onun için sık sık tekrarladığım ve üç gündür de yaşadığım kampanyalar bana ‘’TÜRKİYE HAPŞIRSA GÜRBETÇİLER BURADA NEZLE OLUYORLAR’’ deyiminin ne kadar gerçekçi olduğunu ortaya koydu. İyi ki varsınız gurbetçi kardeşlerim… İyi ki insancıl duygularımız körelmemiş. Hepinize teşekkür l
Turan Akpınar
10.02.2023
Steinbach/Frankfurt