CHP İzmir BYKP Eski Başkanı olarak aşağıdaki açıklamayı kamuoyu ile paylaşmayı gerekli gördüm.
21.06.2023 tarihli Gerçek Gündem’de yayımlanmış bir haberde, CHP PM üyesi ve İzmir’in çiçeği burnunda milletvekili Prof. Dr. Yüksel Taşkın’ın yaptığı açıklamaları üzülerek okudum. Öncelikle milletvekili dokunulmazlığı arkasına sığınarak, üstelik yeterince bilgi sahibi olmadan fikir beyan eden (veya doğru yerde konumlanmayan) partili vekillerimizi daha önce de gördüğümü ve kendilerine gerekli uyarılarda bulunduğumu belirtmek isterim. Nitekim bu uyarıların bazılarını, vaktiyle Sayın Genel Başkanımızla da paylaşmıştım, kendilerinin malumudur.
Gözden Kaçanlar
İlk olarak Taşkın, Gazete Duvar’da Sayın Nuray Pehlivan’a verdiğim demecin tamamından habersizdir. Zira Pehlivan verdiğim demeci çarpıtmasa da, eksik yayımlamıştır. O demecimde bazı meslektaşlarımızın ihracına neden olan metnin tüm akademisyenlere ulaştığını, ancak sadece bir kısmının (bazıları yurt dışından) imzacı olduğunu söyledim. Söylemeye çalıştığım şey, on binlerce akademisyen içinde sayıca küçük bir topluluğun bu metne imza koyduğuna, Pehlivan’ın dikkatini çekmekti. Yeri gelmişken bu günlerde sosyal medyada, ihraç edilenlerin maruz kaldığı hukuksuzluğun tüm sorumluluğunu, Taşkın gibi soruşturmacı olan bizlere yükleyen bazı meslektaşlarımın da, söz konusu metni imzalamadıklarını belirtmek isterim.
İkinci olarak Pehlivan’a, içinde “pişmanlık” sözcüğü bulunan hiçbir ifade vermedim. Sadece böyle bir komisyon içinde olmak istemediğimi söyledim ki, tersini aklı başında hiçbir idareci istemez. Bu komisyonda olmam nedeniyle dekanlık görevimi hakkıyla yapmakta zorlandığımı hatırlıyorum. Pehlivan’a söylediğim ancak yaptığı habere koymadığı bir başka husus, İzmir’deki barış imzacılarının hakkındaki iddialara esastan değil, usulden itiraz etmeleriydi. Bir terör örgütüyle irtibat ve iltisaklı olduğum iddia edilse ve bu eğer doğru değilse, öncelikle esastan ve gerekiyorsa usulden itiraz ederdim. Nitekim İİBF Dekanlığı görevinden gerekçesiz olarak alındığımda, önce FETÖ’cü ve ardından aşırı sol görüşlü olduğum gerekçesiyle YÖK soruşturmaları geçirdiğimde böyle yaptım.
Suret-i Haktan Görünmek Yetmez
Taşkın, ‘bir zamanlar YÖK bize baskı yapıyor o nedenle bu kararları aldık’ diyenlerin gerçek yüzleri ortaya çıkmış oldu. Onlar meslektaşları olmadan, farklı sesler olmadan, eleştiri olmadan yaşayan daha doğrusu yaşamayan ve nefes alamayan bir üniversiteyi tercih ettiler. Bu utanç onlara yeter” demiş! İki bin akademik personelin çalıştığı bir üniversiteden (Ege) 11 akademisyen ihraç edildiğinde, kurum nasıl nefes alamaz oluyor? Bu isimlere kurumun şnorkeli muamelesi yapmak biraz komik olmuyor mu? Taşkın galiba, kendisi ihraç edildikten sonra Yıldız Teknik Üniversitesi’nin öldüğünü düşünüyor. Gerçek şu ki, YÖK sistemi Türk üniversitelerini söz konusu ihraçlardan çok önce yok etmişti.
Hukuksuzluktan dem vuran Taşkın’ın, Ege Üniversitesi’ndeki soruşturma komisyonunun tanzim ettiği raporun, hukuka aykırı olarak mahkeme dosyasından nasıl ve kim tarafından çıkarılıp kamuoyuna servis edildiğinden haberi var mı? Elbette yok. Kendisi örneğin YTÜ’ndeki komisyonun tanzim ettiği soruşturma raporunu görememiş iken, niye Ege’ninki ortalıkta dolaşıyor hiç düşündü mü? Hayır. Akademik geçmişim, yayın ve eylemlerim ortada, politik olarak nerede durduğum bellidir. Taşkın’ı bilmem ama benim başkaca bir yüzüm yoktur.
Bir partilisi, profesörlüğe yükseltilme dosyasına ricası üzerine rapor yazmış bir meslektaşı ve İzmirli bir seçmeni olarak kendisinden, yüreği varsa ihracın gerçek sorumlusu olan YÖK’ten, YÖK Yürütme Kurulu’ndan ve de o zamanki başkanı Prof. Yekta Saraç’tan hesap sormasını bekliyorum. Ayrıca bu kişi ve kurumlardan, benim gibi aslı astarı olmayan suçlar isnadıyla ihraç edilmek veya emekli edilmek için rektörlüğünün hedefi olmuş çok sayıda meslektaşımın, dershane yerine adliyede geçen son beş yılının hesabını da sorarsa, kendisine müteşekkir kalırız.
Zihni değil, zihniyet değişmeli
İzmirli olmayanlar için bu kentte siyaset yapmak zordur. Hele düne kadar sokaklarını, çarşı, pazar ve varoşlarını gezmemiş olanlar, üstelik uzak diyarlardan gelip bağdaki parti emekçilerini hırpalayanlar için daha da zordur. CHP’de değişimin konuşulduğu şu günlerde galiba işe, tek mağdurun kendisi olduğunu düşünen mağrurları, Parti’deki sırça köşklerinden çıkarmakla başlamak gerek.
Prof. Dr. Engin Berber